Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Mayıs '07

 
Kategori
Blog
 

İşte Eymir..

İşte Eymir..
 

Sora sora Bagdat bulunurmuş.. biz de bulduk sonunda.. Eymir'in giriş kapısına geldik eşim kapıdaki görevlilere Milliyet blog toplantısının bag evinde oldugunu, plaka numaramızı önceden vermiş oldugumuzu söyledi kapıdaki görevlilere. Ama yok.. adamlar bilmez bilmez bakıyorlar birbirlerine. Eşim bana dönüyor bu arada ''Yav hani haberleri vardı?.. -allah allah.. valla haberleri var ya.. diyorum ben. Hemen telefona sarılıyoruz.. Hakan beyi arıyoruz.. görüşme bitince, şimdi arayacaklar sizi diyor eşim görevlilere.. adamlar hala tuhaf tuhaf bakıyorlar bize.. bekliyoruz beş dakika kadar neyse eşim sabredemiyor -abicim, giriş paralıysa günahımız neyse verelim de girelim bir an evvel- diyor. hava sıcak zaten.. stress yaratmanın bir anlamı yok.. veriyoruz parayı ilerliyoruz.

O kadar geniş ki ODTÜ'nün arazisi.. git git bitmiyor.. nefis bir doga harikası, nefis manzaralar. Sürekli yolda yürüyen, koşan insanlarla karşılaşıyoruz.. Ve.. Ailenizi alıp da güzel bir hafta sonu geçirebileceginiz mesire yerleriyle.. Şehirleri sevmem ama, Eymir, i gördükten sonra, Ankara, da yaşamak isterdim diye düşündüm kendi kendime.

Bu arada yanlış yola falan saptık da, ondan mı gelemedik diye yolda karşılaştıgımız koşanlara.. tempolu yürüyen arkadaşlara soruyoruz sürekli ''Bağevi nerede?'' diye.. daha gidecek miyiz acaba? derken.. ikinci kapıya geldik.. durduk görevlinin önünde. Kurdugumuz cümle yine aynı..
Biz milliyet blog, un toplantısına geldik, plakamız kapıya bildirilmişti geçebilir miyiz..'' görevlinin yüz ifadesi yine anlamsız anlamsız bir bakışla tamamlandı ama, bu kısa sürede halledildi. geçip ilerledik..

Hemen fotograf makinama davrandım, ama o da ne?.. içi boooş.. pilleri yokk. hadii.. Ne yapacagım şimdi ben diye yanıyorum ama nafile yapacak birşey yok artık.

Kısa bir mesafeden sonra Bagevinin kapısına geldik dayandık.. ( Bknz İlyas Bayram'ın blogu) Taştan yapılmış çok güzel bir bina. Geniş bir bahçesi var. Eymir gölü bütün ihtişamıyla ayaklar altında. Göle nazır, üzeri şemsiyelerle örtülü birçok masa koymuşlar bahçeye. Bahçe kalabalık. Arabadan indim, eşim çocuklarım dediler ki, sen önden git bakalım hadi arkadaşlarının yanına.

Bahçe kapısından girdim.. şemsiye altlarındaki masaları inceliyorum tek.. tek.. tanıdık bir yüz arıyorum.. bağevinden çıkan bir görevliyi yakaladım -Blog toplantısı yapılan masa hangisi acaba? dedim. Allah'tan tek seferde bildiler bu kez..kenardaki en soldaki masayı gösterdi bana. yavaş yavaş ilerliyorum o masaya doğru..

Fulya.. sandalyesine yan oturmuş bana bakıyor.. tanımaya çalışıyor muhtemelen bu kim diye.. kalbim çarpıyor, çaktırmamam lazım. Gözümdeki güneş gözlüğünü çıkarıyorum, o anda fulya ''semaa..'' diye sarılıyor boynuma.

Ne kadar zayıf, ne kadar ince, ufak tefek.. Kıvır kıvır upuzun saçları var.Kollarımda kayboldu resmen. Fulya bambaşka bir insan. Bütün güzel özellikleri toplamış kendisinde. hem görüntü, hem karakter olarak.. Gamzelerine de bayıldım bu arada.. Biz fulya ile sarılırken, masanın arkasından bana cin gibi siyah gözleriyle bakan bir çift göz gördüm.. Sedaa.. sandalyeleri aşarak geldi yanıma.. sarıldık kırk yıllık dost gibi.. durmadan öpüyoruz birbirimize bakıp, bakıp da.. daha çok küçüük.. çok tatlıı.. Ama söz verdiler bana.. Kütahya'ya gelecekler ben Kütahya'dan gitmeden.

Kızıl saçları güneşte parıldayan üç kız gördüm sonra, sögüt ağacına yaslanmış, tanışmak için sıra bekleyen.. Guguk kuşu Can Hatice'M.. aynı.. aynı güleryüzlülük, aynı sıcaklık.. aynı güzellik.. hepsi bir arada olunca bir insanda bu özellikler ne olur?. Alırsınız kucaklarsınız, sarar sarmalarsınız di mi? ben de öyle yaptım işte.

Sonra ''DÜŞ'' yani Mürvet geldi yanıma. işte o bana daha farklı geldi. Bir tek onu tanıyamadım her nedense.. onun da saçları kıpkızıl.. bu sene kızıl saçlar yakıyor ortalıgı canım. Çok güzel gülen gözleri var sevgili mürvet'in.. ve gülümseyişine bayıldım aynı zamanda da..

Özlem.. yani BEENMAYA.. kızıl saçları güneşle beraber yakıyordu ortalıgı. O güzel yüzünden hiç eksik etmediği kocaman gülümseme hep yüzündeydi toplantı boyunca.. hep öyle kal özlem'cim.. hiç degişme.

Masanın ön tarafında blogdaki sakinliğinden, beyefendiliğinden tanıdıgınız Sevgili Celall vardı. Bütün beyefendiliği ile ayaga kalktı. Celall aynı Celall.. fazla konuşmayı sevmeyen, suskunlugu tercih eden, kimsenin etlisine sütlüsüne karışmayan Celall.. Onunla pek sohbet edemedik her nedense, çok kalabalıktı onun için herhalde onun için.

Masanın karşı tarafında oturan beyefendiyi görünce hemen tanıdım. Sevgili İlyas Bayram.. tanıştıktan hemen sonra bana söz vermiş oldugu musikiden seçmeler cd, mi çantasından çıkartıp verdi. Sağolsun unutmamış..

Pirmete ve Akdenizli henüz ortada yoktu. Fulya, ya sordum.. şimdi gelirler dedi. Nasılsın sohbetlerine dalmışken, baktım Akdenizli yanımıza gelmiş, o çok farklı bir insan işte. Burada itiraf ediyorum arkadaşlar... Akdenizli'ye karşı bir ön yargı mevcuttu ben de. soguk.. kendini begenmiş.. diyordum kendisi için. Çok özür diliyorum kendisinden.. her ne kadar kendisi ''Bazen önyargılı olmak gerekir '' sözünü savunsa da.. ben önyargılı olmamak gerekir diyorum.Böyle bir düşünceye nasıl sahip oldum bilemiyorum.. Hakikaten çok beyefendi.. çok kibar.. çok duygulu.. çok ince düşünen.. çok dost.. ve Akdenizli oldugu için midir nedir çok sıcakkanlı bir insan oldugunu gördüm.

Kendisine, bizleri buluşturup kaynaştırdıgı için tekrar çok teşekkür ediyorum.

Kısa bir aradan sonra Pirmete geldiğini gördüm masaya dogru.. telefonla konuşmakla meşguldü.. bekledim bir süre görüşmesinin bitmesini.. Pirmete, düşündüğüm gibi.. nasıl düşündüğün gibi derseniz, çok koruyucu.. sevecen.. ilgili.. Tam bir agabey.. her zaman söylüyorum ve söylerim.. blogda bana ilk dost kucagını açan, bloga baglayan.. yazılarıma her zaman destek veren sevgili Pirmete'dir. Selamlarımı ve sevgilerimi gönderiyorum kendisine. Umarım yakın zamanda döner ve..o güzel yazılarını tekrar okuruz hep birlikte.. yeter ki saglıgı düzelsin. Yalnız, kolundan küçük bir ameliyat geçirmesi gerekiyormuş ilk önce..

Akdenizli ile ayakta kısa bir sohbet yaptıktan sonra.. yerime gidip oturacagım, tam arkamı döndüm gidecem.. bir çıglık.. bir feryat.. yemin ederim ödüm koptu yaa.. birisi ''semaaa... sema buu.. semaa.. diye feryat ediyor.. '' Bismillahirrahmanirrahim'' dedim.. ne oluyor ya.. şöyle bir baktım geri çekilip de karşıdan..
Aaaa.. bizim Neşe bu.. Ama nasıl Neşe?... nasıl bir kucaklamadır bu yaa. Valla ailemden bile ne zamandır böyle bir kucaklama görmedim yani. Beni bir havaya atıp tutmadıgı kaldı.Anlayın artık.. Bu kadar sıcak.. Pürneşe , pozitif bir insan..

Tugba ve Barış beraber gelmişler ben yine sohbete dalmışken.. baktım, Tugba bana dogru kollarını açmış ''sema gelmiş.. sema gelmiş.. diye koşuyor. Var ya.. o duyguyu tarif bile edemem ben size.. Hiç görüşmemişsiniz ama, arada bir duygu bagı oluşturmayı başarabilmişsiniz. BU çok önemli bence. Kocaman bir sarılmadan sonra devamında gelen koyu bir sohbet..

Barış.. zaten başlıbaşına bir incelik.. beyefendilik örnegi teşkil ediyor. Tam bir Atatürk'çü o.. boynundaki Atatürk kolyesini görmedim sanmasın. Hatta özendim kendisinden de, Anıtkabir'e gittiğimde ben de aldım bir kolye ucu. Kulaklarında da küpeleri vardı. Kendisine yakıştırmayı bilmiş.. aramızda bir aşinalık var zaten.. kaynaşmak zor olmadı.

Ahh.. bu arada Ayrıntıda gezinmek hanımefendiyi unutmamak gerekir.. Blog resmindeki gibi aynı.. nasıl görüyorsanız aynen öyle. Çok neşeli çok sıcak kanlı.. ve çok güzel şiir okuyor kendileri.

A-siyazar'la tanıştım sonra. Kendisi çok beyefendi bir insan.. kısa bir süre sohbet etme imkanımız oldu aynı masada.. ama erken kalkmak zorunda kaldı misafirleri gelecekmiş çünkü.

Mehmet Eren.. o günün yıldızıydı zaten.. çok neşeli.. çok pozitif.. çok esprili bir kişilik..Üzerindeki gömlek de güne damgasını vurdu. Sevgili Ahmet Aydın'ı orada tanıma şansını elde ettim.. zaten herkesle aynı şekilde kaynaşma söz konusu olmuyor blog kalabalık oldugu için..


Deniz gelmiş mesela Bursa'dan.. çok tatlı, hiç üç çocuk annesi gibi durmuyor.. çok hüzünlü bir duruşu var. Ablası rahatsız biliyorsunuz. her daim yanındayım, yanındayız Deniz'cim.. canım benim..

Yazılarını zevkle okudugum sevgili Latif.. benim gibi ailesi ile birlikte gelmeyi tercih etmiş.. Ben de bu arada ailemi Ankara'ya gönderdim. Eşimin halletmesi gereken bir takım işleri vardı, tekrar gelmek üzere ayrıldılar yanımızdan.

Yemek zamanı geldi.. menüler istendi.. Yemek olayı zaten başlı başına bir olaydı.. Bağevinin garsonları herhalde bu kadar çok yorulmamışlardır, bu kadar büyük bir kalabalıga hizmet etmemişlerdir. Hele bizim masa.. bizim masa çok problemli bir masaydı. Onu isterim.. bunu isterim.. şu gelmedi, neden gelmedi.. şeklinde. Adamlar isteklere yetişemiyorlar falan.. İlyas bey karşıdan sesleniyor'' O masaya çok yemek gitti ne oluyor ''diyor.. Kahkahalar.. açız..aç.. sabah kahvaltı edememişim heyecandan.. ama yine de hiç birşey de yiyemedim, herşey kaldı öylece önümde.

O arada, Alev meisel hanımefendi geldiler eşi ile birlikte.. Gerçekten çok hanımefendi bir insan.. Çok güzel.. çok kibar.. asil bir görüntüye sahip kendileri.. sevgili Ümit Çulduz'un ablası oluyorlar aynı zamanda.. Ümit beyin teşvikiyle girmiş bloga yanlış anlamadıysam eger. kendileriyle az da olsa sohbet etme şansına sahip oldum.. Alev hanım da..ben de hayvanları, özellikle köpekleri çok seviyoruz.. kendisiyle tanışmaktan sevinç duydum.

Nihal Yetkin hanımefendiyi ilk kez gördüm.. blogda resmi yok sanırım. Çok hanımefendi bir insan. Birlikte resim çektirirken bir ara ele-ele tutuştugumuzu bile hatırlıyorum. Diyorum hep.. mutlaka her daim görüşmek gerekmiyor dostluk kurabilmek için. İlk kez karşılaşıyor bile olsanız.. paylaştıgınız ortak bir noktanız varsa tamamdır. Oradaki arkadaşların hepsi ile ortak noktamız vardı.. MİLLİYET BLOG.. daha ne olsun ki?

AKDENİZLİ Hakan Karaduman.. çok güzel bir konuşma yaptı hepimize. Ve sonra.. sadece damarlarımızdaki Kan çogalsın diye içtiğimiz içi Kırmızı şarap dolu kadehlerimizi havaya kaldırdık orada olmayan arkadaşlarımızın adına da.. devamı geldi tabii.

Şarkılar.. şiirler.. sürekli yer, masa degiştirerek yapılan sohbetler.. Akdenizli için hiperaktif demişlerdi bir de.. oysa gerçek hiperaktif.. Celal Çelik.. Bir bakıyorsunuz oturuyor.. bir bakıyorsunuz masada yok.. gezmeye çıkmış.. nerede oldugu belli degil.

Semra Çetinkaya hanımefendi geldiler akşam üzerine dogru.. onunla da ilk kez karşılaştım. Ama yazılarını okuyorum elbette. Ve uzun saçlı, uzun boylu bir erkek gördüm sevgili Fulyanın yanında.. bu arada Fulya herkesin masasını ayrı ayrı geziyor ilgilenmek adına.. Seda da öyle.. fotograf makinasını elinden hiç düşürmedi canım benim.. benim bir çok resmimi çekmiş.. hepsinden istiyorum bu arada valla.

Evet.. merak ettim bu uzun boylu, uzun.. beyazlamış saçlarıyla degişik bir görüntü sergileyen erkek kim.. bu arada ben de Canısı (Serap İnce) ile konuşuyorum bir taraftan. Blogdan degil herhalde dedim.. ama meraktan da çatladım. Fulyanın masasına da gidemiyorum arkadaş kim tanışalım diye..

Hava karardı.. Fulya yanıma geldi.. baktım yanında o uzun boylu, uzun beyaz saçlı erkek.. Tanıştırayım sema'cım.. SOLOHAN.. dedi.. aa demişim solohan bu muu?? çok sessiz.. durgun.. çok duygusal bir kişilik aynı zamanda. Nasıl oluyor da, mizah yazıyor ben şaşırdım dogrusu. Hani mizah yazıyor ya.. espri falan yap di mi?? yok.. espri falan da yok. şaşırdım yani.

Artık gitme zamanı gelmeye başladı. Ortalık iyice karardı. Arkadaşların bazıları müsaade istiyorlar. İlyas bey.. A-siyazar gitti bile.. Celal.. guguk kuşu'm.. ve sevgili mürvet döneceklermiş o gece İstanbul'a.

Biz gitmekle kalmak arasında kaldık. Ankara'ya kadar gelmişken Anıtkabir'e Ata'mızı ziyaret etmeden gitmek olmaz dedik.. arkadaşlarla sözleştik. Çocuklarımın da o havayı solumalarını istedim ayrıca. Ne mücadeleler sonucu bu Vatan.. Vatan.. olmuş bilsinler, görsünler istedim.

Ne çok erken, ne de çok geç ayrıldık Eymir'den.. ertesi gün Anıtkabir'de buluşmak üzere sözleşerek.. vedalaşarak ayrıldık otele dogru yol aldık..

Eymir.. Eymir.. gör işte.. / bu ne sevgidir/ bu ne birliktir../ duydugun ses, tek bir kişinin degil../ Özgür Milletin sesidir.

Bütün arkadaşlarıma selam ve sevgilerimle...


dipnot: bahsetmeyi unuttugum arkadaşlarım varsa lütfen kusura bakmasınlar.. önemli olan orada bulunmak ve o ortamı paylaşmaktı.


Not:Üzgünüm başka resim yoktu:) Tuğba ve Özlem ikinizi de öpüyorum...

Not 2:Ayrıca Benim telefonumdan arayıp tek tek herkesle konuşan Serap'a (Canısı) teşekkür ediyorum...
 
Toplam blog
: 319
: 1390
Kayıt tarihi
: 29.10.06
 
 

"Ben; hiç yalnız kalmadım... Kalabalık bi ailede yere atılan yataklarda Yan yana, baş başa, el el..