Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Haziran '09

 
Kategori
Deneme
 

İşte öyle bir şey

İşte öyle bir şey
 

Bekilli kırları / ezgi umut


Milliyet bloglar bir yıl önceki bloglardan seçki yapıyor ya hergün, ben de taslaklarım bölümüne bi göz atayım dedim. Yayımlanmamış bazı blog metinlerim vardı. Geçen yıl Haziran ayında yazdığım bi deneme, ilk iki paragraf için o günün güncelini hatırlamak gerekse de iki dergi adı ve bir şiir için yayımlıyorum bu bloğumu. Bir de vakayınüvis ve Pirmete adları geçtiği için.

Neler oluyor acaba? Doğuda diyorum tuhaf bi şeyler oluyor sanki. Trafik kazaları artmış. Sürekli askeri araçlar devriliyor veya uçurumdan yuvarlanıyor. Annesinin bir taneleri de şehit oluyorlar geride gözü yaşlı ailelerini, sevdiklerini bırakarak. Işıklar içinde yatsın evlatlarımız. Neler oluyor ? Yoksa yeni bir sansür mekanizması mı işlemeye başladı da haberimiz yok?

Aman, aman ne kadar da kötü niyetlisin diyorum. Bak hazır Başbakan da Diyarbakır'a gitmiş ve çantasından büyük projeler ve raporlar çıkarmış- tabii neden 6 yıl orada tuttuğunu bilemeyeceğim sakın bana sormayın - ve televizyondaki konuşmacının birine göre eşbaşkanlık görevini de son derece güzel yerine getirilmişken, -pardonn burada kimin neyi yerine getirdiğini pek anlamasam da aktarayım dedim yorumlardan nasıl olsa acil yardımlar gelecektir beklentisi ile malumunuz burası aynı zamanda bir iletişim ve öğrenme platformu- yani herşey güllük gülistanlık görünmeye başlamışken, böyle hınzırca düşüncelere kaptırmak da neyin nesi oluyor? Sansürmüş...

Güya televizyon izleyeceğim. Mümkün mü? Şimdi de kamera açılarına ve zoomlamalara yani yakın plan çekimlerine takıldım kaldım. Güzel tablolar sunan konuşmacılara yakın çekim. Bi tanesi hafiften- pirmete deyimi miydi - gardını almaya başlayacak gibi olunca hemen sırttan, enseden çekim. Yeni trendler böyleymiş diyorum.
Bi de 2012 den bahsediliyor. Seçim yasasını da 12 yılda bire mi değiştirecekler acaba ? Anlayamadım . Başbakanın adını o kadar çok söylediler ki 2012 de diye kıskananlar çıkacak diye de ödüm patladı hani. Belli mi olur? Siyaset kulvarı, bakış açıları değişkendir, çetrefillidir. Bir sözcüğün peşine takılmış sörfümü yaparken milli selametçilerin nasıl bölündüğünü parçalandığını okuyunca çok şaşırdıydım geçen akşam.

Bi sinema kursuna gitmiştim bi zamanlar. Neler neler öğrendik! İmge'nin çıkardığı "Sinemanın 5 Temel Öğesi" kitabını da almışım satır satır çalışıyorum. Örneğin uzak çekimde şöyle bi şey kalmış hatırımda. Seyircinin olayın ya da ortamın büyüklüğü ile etkilenmesi gerektiğinde bu çekim kullanılırmış. Tabii ki bi oda ve yuvarlak masa etrafında toplanmış aktörler için en uzak çekim haydi diyelim ki köşeler olsun. Yani gardını alan birisi belirecek gibi olduğunda hemen televizyon kamerası hareketlenerek o köşeden çekim yapılıyor. Aklınız sandalyelere vs lere dağılabilir, gözünüz konuşmacının ensesine takılabilir, yani benim gibi gönülsüz oturursanız tv karşısında. Ayrıca gardını alan kişiler için konuşurken ensesinden görüntüleme modası başlamış işte. Çağ dışı kaldın ezgi!

Yazarken bi yandan da düşünüyorum. Bi eksen vardı yani lanet bi eksen... adı tam olarak neydi? Şer ekseni filan değil. Ne alaka! Sinemadan bahsediyoruz burada. Eğer o eksenin diyelim ki sağ tarafında olması gereken kamera yanlışlıkla sol tarafa konmuşsa yandığınızın günüdür. Sola giden adam sağa gidermiş gibi görünür izlerken filmi ya da tersi. İşte kamera böyle daha doğrusu montaj işlemi böyle sihirli bir işlemdir. Tüm bu eksenleri açıları filan öğrendikten sonra "Koş Lola Koş" diye bir film izletmesinler mi? Aman aman, ne açısı açı, ne ekseni eksen. Adam bi sağa bi sola koşuyor kız da tabii ve kafanız karışıyor işte. Buldum adını. Aksiyon ekseni. ama film güzeldi...

Şimdi yazımın ortasına bile gelemedim, uykum da gelmedi ama kitap okumalıyım. Aslında "ANAFİLYA" **dan bahsedecektim. Güzel bir internet edebiyat dergisi. Sonra agorakitaplığı'nın çıkardığı MESELE dergisinin Mayıs ( 2008) sayısının bütünüyle 68 olaylarına ayrıldığını ve benim gibi bilgisi kıt olanlar için çok iyi bir kaynak olduğunu anlatacaktım. Hepsi kaldı. Tam bir günlük oldu yani günce mi yeni sözcüklerle. ( Şimdi bi yıllık oldu) Sevgili blog arkadaşlarım pirmete ve vakanüvis tellevizyona çıkacak diye beklerken, hem de yanlış kanalda, hatırıma geldi dönüp bi daha baktım internetteki nota ve TRT' den sonra gelen R yi görmemişim. İlk defa TRT R sini dinledim internetten. Ama sadece dalgıç olan blog arkadaşın konuşmalarına yetişebildim ve üzüldüm kuşkusuz.

Sonra ateş su toprak gibi bi adı olan program tekrarlanmaya başladı. Orada da edebiyatçı Pr Talat Halman eski dünyalardan çevrilmiş güzel şiirler okudu, aşk şiirleri. Mısır Şiirlerinden çevirdiği güzel bir kitabını okumuştum. Onu bulamadım. Onun yerine Vergilius'un rahmetli İsmet Zeki Eyuboğlu çevirisi "Sığırtmaç Türkülerinden"* şansınıza ne çıkarsa yazacağım :

Bundan böyle kurt koyundan kaçacak,
Altun elmalar düşecek kaskatı meşelerden,
nergis bitecek kızıl ağaçlarda,
sakızlar damlayacak kabuklarından,
Ilgın ağaçlarının güzel kokulu,
Denk gelecek kuğunun ötüşüne baykuşun sesi,
Tityrus bir Orfeus olacak



* Sığırtmaç Türküleri " BUcalica"
Vergilius
Çev: İsmet Zeki Eyuboğlu
Payel yayınları 2 basım
Mayıs 1994 İstanbul

ezgi umut
3.6 2008

 
Toplam blog
: 566
: 1338
Kayıt tarihi
: 11.07.06
 
 

Edebiyatla ilgileniyorum. Ayrıca amatörce belgesel film çalışmaları yapıyorum ve kültürel etkinlikle..