Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Temmuz '10

 
Kategori
Siyaset
 

İşte sivil siyaset; Senato karşısında bayılan asker, meclis komisyonuna hesap veren teknik direktör

İşte sivil siyaset; Senato karşısında bayılan asker, meclis komisyonuna hesap veren teknik direktör
 

Anayasa Mahkemesi üye adayı Kagan senato onay oturumunda


Farklı ülkelerde yaşanan siyasi gelişmeleri takip edince, çok ilginç gelişmelere tanık olabiliyorsunuz.

Örneğin 26 Haziran tarihinden beridir ABD siyasetinin en önde gelen konularından birisi, Amerikan Anayasa Mahkemesi üyeliği için Obama tarafından aday gösterilen Elana Kagan’ın onaylanması sürecinde Senatoda yürütülen oturumlar. Demokrat ve Cumhuriyetçi senatörler, Harvard Hukuk Fakültesi dekanlığı yapmış bu üyenin tüm mesleki geçmişini ve birikimlerini sorguluyorlar. Cumhuriyetçiler Kagan’ı fazla liberal bulurken, Demokratlar onu fazla merkezci biri isim olarak değerlendiriyor. Kagan her oturumda siyasetçilerin, bazen de çileden çıkaran sorularına muhatap oluyor. Ama her halükarda senatörleri o üyeliği hakettiğine ikna etmek zorunda.

Cumhuriyetçilerin bu isme yönelik en büyük tepkisi ise, Harvard Hukuk Fakültesi Dekanı olduğu dönemde, ordunun kampüste asker alımı faaliyeti yürütmesine karşı çıkması. Kagan’ın bu karşı çıkışa dair gerekçesi ise, eşcinsellerin orduda görev yapmasının engellenmesinin, Harvard’ın cinsel ayrımcılık politikasını ihlal etmesi.

Tüm senatörlerin ortak şikâyeti ise, Kagan’ın siyasi fikirlerinin yeterince açık olmaması. Siyasetçilerin bir hukuk insanını, hukuki bir göreve atanması aşamasında, tüm geçmişi, mesleki deneyimi ve fikirleri çerçevesinde sorgulaması, Türkiye’nin şartlarında kabul edilebilir bir durum değil. En çok da, fikirsel yelpazedeki yerini sol olarak tanımlayan insanların çoğu bu tarzı, hukukun bağımsızlığı adına büyük bir tehdit olarak değerlendirir.

Siyasetin ağırlığını hissettiren tek örnek bu değil. Örneklere biraz daha Amerika’dan devam edelim. Yine yakın bir zamanda Amerikan senatosunda, bizim siyaset kültürümüzde örneğini göremeyeceğimiz ama ABD siyaseti için son derece doğal bir örnek yaşandı. Bizim coğrafyada “çuvalcı paşa” olarak bilinen bir Amerikan generali senato üyelerinin, Afganistan ve Irak’ta yaşanan gelişmelerle ilgili sorularını yanıtladı. Buna askerin siyasetçiye hesap vermesi de diyebiliriz. Generalin bu etkinlikte stresi o kadar yükseldi ki, kısa bir baygınlık dahi geçirdi.

Yine geçen ay, ABD Başkanı Barack Obama, ABD'nin Afganistan komutanı General Stanley McChrystal'i, Rolling Stone dergisinde yönetimini hedef alan açıklamaları nedeniyle görevden aldı. Görevden alma gerekçesi olarak da, söz konusu yorumların Amerikan ordusunun sivil kontrolünü zayıflatmasını gösterdi. Yani sivil iradeye karşı çıkan general cezalandırılmış oldu. Obama’nın Afganistan’dan çekilme takvimi açıklaması ABD ordusunda ve muhafazakâr kesimde ciddi tepkiler doğurmuştu.

Diğer ilginç bir örnek ise Fransa’da yaşandı. FIFA 2010 Dünya Kupası‘na ilk turda veda eden ve turnuvaya skandallarla damgasını vuran Fransız milli takımının Güney Afrika’da yaşadığı hezimet, Fransa Parlamentosu’nda kurulan özel bir komisyon tarafından sorgulandı. Mecliste kurulan komisyon, kontratının süresi dolan Fransız teknik adam Raymond Domenech ve istifa eden Futbol Federasyonu Başkanı Jean Pierre Escalettes’in ifadelerine başvurdu.

Tüm bu örnekler, farklı yönleri ile değerlendirilebilir ama hepsinin ortak bir noktası, sivil siyasetin etki alanının ne kadar genişleyebileceğini gösteriyor. Hukuk, askerlik ve spor, toplum adına sivil siyasetin denetimine, sorgulamasına açılabiliyor.

Bizim ülkemizde, özellikle sol maskeli devletçi, milliyetçi sağ siyasi çizgisinin, ülkedeki siyasi gelişmeler karşısındaki temel politikası, siyasi kurumlar ve demokratik kanallara karşı güvensizlik söylemlerini hiç durmaksızın dile getirmektir. Meclisin her türlü yetki genişletme, iradesini sergileme çabası, bu cenahın siyasete ve demokrasiye güvensizlik söylemleri ile karşılanıyor.

Oysa solun temel görevlerinden birisi, toplumun kendisini ifade yeteneklerini geliştiren sivil siyasetin önünü açmaktır. Türkiye’deki sol kılıklı faşizan, elitist çevre ise bu hedefin tam tersi yönünde hareket eder ve devlet mekanizmasının, bürokratik yapının, oligarşik düzenin mevcudiyeti için çabalar. Sivil siyasetin, tüm sivil girişimlerin önünün açılmadığı toplumların, sol siyasetin tam aksi yönündeki hedeflere hizmet edeceği son derece açık. Ama burası Türkiye ve hiçbir kavram evrensel anlamlarının üzerine oturmuyor. Bu ülkede sol ve sağ siyasetler de, doktriner devlet çatısı altında suni bir şekilde biçimlendi. Suni sağ siyaset son 15 yıl içinde hızla çöküşe geçti ve yerle bir oldu. Statükocu zeminin dışına taşan yeni bir sağ siyaset yapısı gelişti. Doğal olarak bu adım kendisini statükonun dışında tanımlayan bir kanaldan gelişti. Suni sol yapısı ise hala varlığını devam ettirmek için çabalıyor. Statükonun elindeki tek koz olma şanssızlığını da bu çırpınma ile birlikte yaşıyor.

Türkiye’de kendisini statüko dışında tanımlayan yeni bir sol oluşumda muhakkak çıkacak. Bu gerçek sol siyaset elbette anayasa mahkemesi üyelerinin sivil siyasetin denetimi ile atanmasına ve türbanlı öğrencilerin özgürce üniversite eğitimleri almasını ilkesel olarak destekleyecek.

Türkiye bu utanç kaynağı sol görünümlü siyaseti daha uzun süre üzerinde taşıyamaz.

 
Toplam blog
: 453
: 1826
Kayıt tarihi
: 14.11.06
 
 

36 güneş yılı. 27 yıl G.antep, 9 yıl İstanbul. İstanbul, 90’lı yıllarda yaşandı, bitti.  Hep şe..