Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Mayıs '12

 
Kategori
Sosyoloji
 

İstenen insan destanı 2

İstenen insan destanı 2
 

Bütün kalelerine girildi, bütün tersanelerin işgal edildi artık. Düşük ücretle en ağır iş koşullarında ölesiye çalıştırılacaksın bundan böyle. İş bırakma, genel grev yapma gibi direniş kazanımların 30 yıl öncesinde toplumu buldozer gibi ezen bir darbenin ardından yerle bir edildi. Sesin cılız çıkacak artık. İnsanca hakça yaşama taleplerine gülünüp geçilecek. Bu gün biraz kıpıdansan bile kimlik ve kültür kaygısına düşürülmüş yığınların umurunda bile değilsin. Bir ağızdan bağıran güçlü bir koronuz yok artık. Bu gün memurlar için nasıl çarpmayacaksa yoplumun yüreği; yarın işçiler için, tarım emekçileri için, küçük esnaf direnişleri için, çevre direnişleri için de öyle çarpmayacak. Sendikasızlaştırılmış, kooperatifsizleştirilmiş, her açıdan örgütsüzleştirilmiş yığınlar birbirlerini duymayacak, anlamayacak, desteklemeyecek.

Bir üst kimlik derdine düşürüldük on yıllardır. Kültür ve kimlik arayışlarımızla mağrur yürüyoruz. Etnik kimliğimiz, aşiretimiz, dinimiz, mezhebimiz-hatta tuttuğumuz futbol takımı- asıl derdimiz haline getirildi. Ayrıldıkça ayrılacak, bölündükçe bölüneceğiz. Yeni dünya düzeninde böyle buyurdu Zerdüşt! bunun için 12 eylül ezip geçti toplumu. Bunun için tüm yaşama temellerimiz, değerlerimiz çiğnenip, yerine yeni değerler geçirildi. 30 yıl boyunca faşizm yanına postmodernist felsefeyi alarak yeni bir insan tipi ürettti. Birbiriyle kavgalı, birbiririnden farklılaşmış, birbirine küs bir toplum. Her türlü yenilgi olağan bir olaymış gibi sindiriliyor. Geçen yazıda sendikalı işçi sayısının 32 yılda 5,7 milyondan 650000'e düşürülmesinin acı sonuçlarını artık yaşamaya başlayacağımızı yazmıştım. Kimse şaşmıyor artık emeğin değerinin yerle bir edilmesine. Şimdi de eğitim alanındaki manzaraya bir bakalım.

2011 yılı resmi verilerine göre 1,8 milyon genç üniversite giriş sınavlarına katılmış. Bunların 1,2 milyonu fenden sıfır çekmiş. 870 bin öğrenci matematikyen sıfır; 254 bin öğrenci sosyalden sıfır; 54 bin öğrenci tüm derslerden sıfır çekmiş. Felaket! Savunulamaz!

Ama bunun bir açıklamasının olması gerekir. Siz hiç duydunuz mu Milli Eğitim bakanının ağzından bu konuda bir açıklama. Bu sonuçtan birinci derecede o sorumlu değil mi? Yosa bu sonuçlar yürürlükteki sistemin tıkır tıkır işlediğini mi gösteriyor? Aynı hamam aynı tas sürdürülüyor sistem. Üstelik daha da yozlaştırılarak. Ortada 577 bin de üniversite mezunu işsiz var. Peki gençlik ve spor bakanlığı ne iş yapar? Bu gençler her gün ağlıyor, her yeni güne kahr ile başlıyor. Bunlarla ilgili tek bir cümlesini duydunuz mu gençlik bakanının. Bu gençler günü nasıl geçiriyor, akşamı nasıl ediyor? Ülkemiz gençlerinin sporla arası nasıl peki? Gençler ve tabii ki tüm halk için nasıl bir spor programları var? bunlarla ilgili bir etkinlikleri oldu da ben mi duymadım?...

Peki bu ülkenin muhalefet partileri yukarda belirttiğim konularda olsun hiç olmazsa bir çaba içine girdiler mİ? Çok ağır sonuçlardır bunlar. Aslında o partilerin toplumun önüne düşüp, iktidarı sarsması gerekir. Ama onların da bir eğitim programlarıyok. Köy enstitüleri uygulamamızı bile savunamıyorlar, bırakın kent enstitilerini...Üniversiteler ne yapıyor peki? Eğitimdeki bu hezimetin neden ve sonuçlarını araştırıp toplumu uyarmak-y-topluma sunmak- onların görevi değil mi? Nasıl da köşelerine çekilmiş mollalarımız.

Sendikalar, sivil toplum kuruluşları meslek odaları memnun mu sonuçlardan? Harcanmakta olan bu ülkenin geleceği değil mi?

Ya anne ve babalar... Kıyametler koparmaları beklenir başka bir ülkede bu sonuçlarla karşılaşan yetişkinlerden. Öyle razı herkes bu gidişe,öyle mağrur , öyle gururlu...Çılgınca sarıldığımız kimlik ve kültür farklılıklarımızı kuşanmış çölü geçmeye çalışıyoruz.

İşsizlik daha da tırmanıyor. Bu gidişle yoksulluk daha da yaygınlaşacak. İnsanlar köklerinden savrulup başka yerlerde başka hayatlar kurmaya koşturulacak. Onbinlerce çocuk kıyılacak göç yollarında. Yeni yaşam umuduyla göç denizleri, okyanusları aşacak. Yeni iş gücü yığınları, yeni işsiz orduları dolduracak varoşları. Ne yazık ki kimlik ve kültür kavgasını gittikleri yerlere de götürecekler. Somalili göçmenlerin ülkelerindeki aşiret kavgasını Kanada'da sürdürdüklerine, birbirlerini vurup öldürdüklerine tanık oldum.

Artık şu iyice anlaşılmalı: asıl kavga emeğin kavgasıdır. İş, ekmek, iş güvenliği, çalışma zamanının ve koşullarının iyileştirilmesi olmazsa olmaz varlık mücadelemizdir. Aç bir çocuğun dini, milliyeti kimlik ve kültür kavgası yaralarını sarabilir mi?

Yaşama temelleri sarsılmış, yaşam değerleriyle oynanmış, varlık sorununun bilinç kaynaklarından uzaklaştırılmış istenen insan dayanışma ve birlikten yoksun olarak ilerliyor geleceğe, Üstümüzde bir ölü toprağı var sanki. Yutturdukları felsefe afyondan da beter: istenen insan öyle memnun ki bu gidişten, çok seneler geçti dönen yok seferinden. Umarım memurların haklı talepleri istediklerini elde etmeleriyle sonuçlanır.

 
Toplam blog
: 40
: 661
Kayıt tarihi
: 11.01.12
 
 

Anadolu'da yoksul bir bozkır kasabasında doğdum. Yoksul, acı, zor bir çocukluk ve gençlik yaşadım..