Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Mayıs '12

 
Kategori
Felsefe
 

İstenen insan destanı

İstenen insan destanı
 

bakana bak!


Bir olgu olarak postmadernist  felsefe 1970 lerin sonlarında ülkemiz insanlarının başlarının çevresinde dolanmaya başladı. Toplumumuza girmekte olan -Şimdi her tarafımızı kaplayan- salgını öğrenmek için bir kaç gazete yazısından başka kaynak yoktu. Kimse bir önlem alamadı, konuyu gündeme getirip tartışma ortamı yaratmak isteyenler de saçmalamakla  ve ille de aykırı olmakta inat etmekle suçlandılar. 12 Eylülle birlikte toplumun tüm ilerleme çabası ve dinamik güçleri silahla kırılıp, çökertilince; bağışıklık sistemi yıkılmış bir vucutta mikropların kolayca egemen olması gibi postmodernist felsefe de tüm alanlarımıza girip, yerleşti. Şu an Türkiye'de postmodernizmle ilgili 20'den fazla kitap yayımlanmış olmasına rağmen öne çıkan aydın güçlerimizin büyük çoğunluğu bu kitapları okumuyor; yaşamımızı altüst eden güçlerin bu sinsi ve amansız felsefesini tanımıyor; olup bitenleri şaşkınlıkla karşılayıp, olayların ardından sürükleniyor.

Ortada yayımlanmış bu kadar çok kaynak olduğuna göre burada postmodernizmin ne olduğunu anlatmaya gerek yok. Bütün dünyada ve ülkemizdeki yeni dünya düzeni uygulamalarının sonuçlarına değinmeye çalışacağım. Çünkü postmodernist felsefe yeni dünya düzeni stratejisini besleyen ana kaynaktır.

Postmodernist felsefeye göre birey, kimlik ve kültür alanında radikal; sistemi değiştirme alanında muhafazakar olacaktır. Sistemin uygulayıcıları tüm dünyada onbinlerce yıldır süregelen çelişki ve çatışmaları bilinçli olarak kaşırlar. ''farklılık'' duygusu, yani ''onlar'' ifadedesi ''biz'' duygusunun zorunlu besleyicisidir. Etnik, dinsel, feodal, yöresel ve bölgesel her türlü ayrılık birbirine düşürülür. Kimlik ve kültür farklılığıyla biraraya gelenler ötekilerle kıyasıya çatışır. Bir takımın taraftarı olamak bile ötekilere diş bilemeyi gerektirebilir.

Çıkartılan çatışma ve iç savaşlarla milyonlarca insan yüzyıllardır sürdüregeldikleri yaşamlarını bir daha dönmemek üzere geride bırakıp göç yollarına düşürülür. Çaresiz insanlar bulabildikleri her yol ve araçla dünyanın bir yerinden öteki yerine savrulur.  Dünyanın her tarafında iş gücünün değeri ölesiye düşürülür. Yalnızca yaşayabilme telaşına düşürülmüş milyonlarca insan hiç bir direniş gösteremeden , hiçbir iş güvenliği olmadan yalnızca birkaç dolara saatlerce çalıştırılır. Karşı çıkanın, direnenin yerini her an kapmaya hazır milyonlarca işsiz oluşturulmuştur. Her türlü güvenlik sağlandıktan sonra uluslar arası sermaye  ve teknoloji bu kurtarılmış alanlara ihraç edilir. Tarihin hiç bir döneminde egemen güçler bu kadar çok ve kolay kazanç sağlayamamıştır. Yeni biçimler verilmiş ülkelerin siyasileri  kendi sermayelerinin bu sermayelerle işbirliği etmesi için adeta yerlerde sürünerek ilişkiye geçerler.

Yeni dünya düzeni uygulaması doğudan batıya; güneyden kuzeye doğru dünya  emekçilerinin onyıllardır  verdikleri mücadelerle kazandıkları hakların birer birer düşmesi için amansız bir kuşatma sürdürmektedir. Başarı kazandığı her ülkede, emekçilerin alayhine bir düzen ilerler. Karşı konulmazsa ülkemizde de uzak doğuda olduğu gibi bir kaç dolara düşürülecektir iş gücünün değeri.

Ülkemizdeki resmi verilere göre 1975'te 3,3 milyonsendikalı işçi vardı. Sosyal uyanışın hızlanmasıyla örgütlü işçi sayısı hızla arttı. 1981 verilerine göre sendikalı işçi sayısı 5,7 milyon  olmuştu. Rüzgar emekçilerden yana esmişti o yıllarda. 12 eyll faşizmi ve postmodernist felsefe aynı anda uygulamaya sokuldu. Yaratılan korku ve yılgınlık ortamında toplumun sosyal karekteri değiştirildi.( bkz: Boşizmin Önlenemez Yükselişi. Milliyet blog yazım) Kimlik ve kültür alanında radikal; sistemi değiştirme alanında muhafazakar insan tipi üretildi. 2012 yılının 1 mayısından sonra gazetelerdeki veriler ne kadar da hazin!  Şu an türk-iş 300000, Disk 200000 ve Hak-iş 150000 işçi olmak üzere sendikalı işçi sayısı toplam 650000'dir. Örgütlü işçi sayısı 9 kat azalmıştır. Bu sonuç bu işle ilgilenen herkesi titizlikle düşündürmeli.

Son uygulama ortadadır. Temel yaşam harcamalarına( elektrik, doğalgaz,su Vb) bir yıl içinde % 40 zam uygulanmışken; ücretlere % 03 gibi komik bir oran dayatılmaktadır. Var mı karşı koyan?

1900 lü yılların verileriyle solculuğun yapılamayacağı ortadadır. Sermaye nasıl her açıdan kendini yenilemişse; emek de o ölçüde kendini yeni bilgilerle yeni yöntemlerle donatmalıdır. Bakalım, bulalım, tartışalım. Birbirimizi ötekileştirmeden, postmodernist felsefenin tuzağına düşmeden...

 
Toplam blog
: 40
: 661
Kayıt tarihi
: 11.01.12
 
 

Anadolu'da yoksul bir bozkır kasabasında doğdum. Yoksul, acı, zor bir çocukluk ve gençlik yaşadım..