Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Aralık '13

 
Kategori
Güncel
 

İstenirse mutlu geçer yıllar

Her yıl birbirimize iyilik, sağlık, mutluluk dileyip dururuz yılbaşı akşamlarında.. Hatta bu kutlamalar bir –iki gün öncesinden başlar bazen.. Hepimiz iyi dileklerde, temennilerde bulunuruz. Araya da ‘’aman bu yıl geçen senekinden daha iyi olur inşallah’’ cümlesini sıkıştırmayı da ihmal etmeyiz. Buraya kadar tespit doğru değil mi? Biz bu yazdıklarımı her yeni yıl arefesinde ve sonraki haftasında hep yaparız. Yaparız yapmasına da ama hep en önemli şeyi atlarız,unuturuz. Ademoğlu, Havva kızıyız işte..  Hepimiz şikayet ve dilekte birinci; hassasiyet ve hata telafide, hayatlarımızı dilediğimiz mutluluk ve sağlıklı yaşam haline getirmede sonuncu sıradayız.... Ben bu yıl, herkesin yeni yılını ; benim için çok değerli, anlamlı, hoş, gerçek bir hikayeyi sizlerle paylaşarak kutlamak istiyorum..

İzmirliyim ben, daha önce de belirtmiştim. Çocukluğumun büyük bölümü; şimdiki değil, o güzelim yıllardaki o güzelim Alsancak sokaklarında geçti. O güzel, sıcacık dostlukların yaşandığı mahallelerde büyüdüm ben. Türkü, Ermenisi, Rumu, Yahudisi …Hepimiz bir arada ,gerçek komşuluk ilişkileriyle, kardeşçe... Büyükbabam, yani anne dedem Kafkas kökenli Gümüşhaneli.. Salih Efendi tam bir Kafkas erkeği.. Hem çok yakışıklı hem kudretli. Duruşu sert ama sıcacık kalbi olan merhametli, anlayışlı, sevgi, saygı dolu bir adamdı benim büyükbabam.. Ben son iki yılını paylaşabildim onunla. Ama Salih Efendi'nin insanın içine işleyen, hem güven veren hem de bazen dur bakalım orda diyen, çimen yeşili gözlerinin bakışını hiç unutmadım. Bir de öldüğü günü… O gün bile yakışıklıydı büyükbabam. Kalabalığın arasından sıyrılıp yattığı odaya gidip, küçücük ellerimle üstüne örtülen beyaz çarşafı açıp baktığımda yaşıyor sanmıştım. Çocukluk işte … Ve bir de onunla ilgili annemin, rahmetli babamın ve anneannemin anlattığı hikayeler hala zihnimde hiç unutmadım. İşte o hikayelerden biri, şimdi sizinle paylaşacak olduğum…. Hadi hikayeye başlayalım..

Annemim anlattığı gibi aktarıyorum aynen, virgülüne noktasına dokunmadan..

Salih Efendi her yılbaşı kafasına kırmızı beresini geçirir, Pamuktan beyaz sakal yapar, koluna  koca sepetini takar, tüm mahalle komşularını tek tek kapılarını tıklatarak dolaşırmış.. Dedemin sepetinin içinde çam sakızı çoban armağanı, evde elle yapılmış hediyeler olurmuş.. Türkü, Ermenisi, Rumu, Yahudisi ayırt etmeden, mahallede her kapıyı çalar onlara birer hediye verir yeni yılını kutlar, onlardan da birer hediye alırmış. Kimi sepete elma koyar, kimi ekmek, kimi bir dal çiçek,kimi defne sabunu… Evde ne varsa işte… Annem de dedeme o gece çıraklık yaparmış… Hediye alıp vermeler, karşılıklı tebriklerden sonra, Salih efendi tüm komşuları ‘’Hadi bakalım yemeğe’’ diye bize çağırırmış.. Dedem bu işleri yaparken. Büyük ninem Samiye Hanım daha sabahtan yemekleri hazırlamaya başlarmış. İçli pilavlı tavuklar, sarmalar, mercimek köfteleri, salatalar, neler neler. Listede ki en önemli yiyecekse; asla unutulmayan ikili, ninemin böreği ve kabak tatlısı….. Dedem komşuları yılbaşı yemeğine davet ettiğinde sofra çokta hazır olurmuş zaten. Uc uca eklenen masalarda kocaman bir aile ... Yenir içilir, sohbetler edilir, Yılbaşı hikayeleri anlatılırmış. Saat tam gece yarısına beş kala Salih efendi ;  ‘’hadi dermiş herkes bildiği gibi dua etsin. Gelecek yıl bize iyilik getirsin. Bereket, sağlık çocuklarımızla mutluluk .. Birliğimiz dirliğimiz daim olsun.’’. Herkes o sofranın başında kendince, kendi inancında duasını edermiş. Birlikte  iyilik içinde.. Gecenin bitiminde tebrikler, dostça teşekkürler edilirmiş, yeni yıl dilekleri tekrarlanarak..

Bu arada Salih efendi beş vakit namazında, zenginliğine rağmen israftan, gösterişten kaçan, çocuklarına ve torunlarına İslamı anlatan ama en önemlisi;  insan olmaları gerektiğini her fırsatta uyaran bir adammış. Salih Efendi Paskalyasını da tebrik edermiş komşusu’nun, noelini de, yortusunu da. O komşularda Şeker ve Kurban bayramlarında dedemin elini öpmeye, bayramını tebrik etmeye gelirlermiş bize..

Anemim aktardığı başka önemli bir şey de şu;  Dedem onlara hep  önce insan olacaksın, iyi insan dermiş.. Dinimiz de bunu ister. Cumaları annemlere kuran-ı Türkçe mealiyle okurmuş öğrensinler diye.. Annem bir gün, komşularının bayramlarını neden kutladıklarını sormuş dedeme .. Bizim Bayramımız değil ki dede niye demiş annem..? Dedem anneme ilk insan olma dersini vermiş o gün.

Dedem kendince dili döndüğünce şöyle demiş. ‘’Aynı Allah değil mi inandığımız. Yolumuz farklı o kadar. Bir sürü peygamber göndermiş Rabbim adam olsun insanoğlu diye .. Öğrenelim diye .. En son olarak da bizim Peygamberimizi göndermiş… Hani Cuma günleri okuduğum kitap var ya, Kuran_ı Kerim Müslümanların kitabı.. İşte orada da yazar. Biz bütün Peygamberleri kabul ederiz kızım saygı duyarız. Hepsi Allahın bize elçisi... Herkesin dini de kendine… İnanılan aynı Allah, ona açılan eller yakaran diller farklı hepsi bu……………..

Dedemle ilgili hikaye çok.. Belki bir gün yine anlatırım.. Canım Büyükbabam. Yakışıklı Salih Efendi Ruhun şad olsun.. Senin savaş sonrası o yıllarda dahi yüreğinin görebildiğini, bu insanlığında görebilme ve hissedebilmesi dileğiyle … Herkese gerçek insan olabilme yolunda   iyi yıllar……

 
Toplam blog
: 22
: 190
Kayıt tarihi
: 07.01.13
 
 

Eğitim: İletişim( Radyo-Televizyon) Meslek:  Radyo ve Televizyon haber program yapımcı ve sunucu...