Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Temmuz '11

 
Kategori
Siyaset
 

İstifa ya da emekliliğin düşündürdükleri

İstifa ya da emekliliğin düşündürdükleri
 

Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanlarının Türk Silahlı Kuvvetleri’nden istifalarını medya, büyük bir heyecanla ve emekliye ayrılma olarak halka iletti. 

Evet, bu bir istifa mıdır? 

Yoksa emekliye ayrılma mı? 

Bu soru biçimsel bir soru değildir. 

Düşüncemize göre niteliği oldukça ağır basan temel bir sorudur. 

Öncelikle tespit edilmesi gereken gerçekler bizce şunlardır: 

1. - Türk Silahlı Kuvvetleri’nin en üst komutanları kendi iradeleri ile mi istifa etmişlerdir? Yoksa, kendilerinden emekliye ayrılmaları mı istenmiştir?.. 

Bizce içinde bulunduğumuz süreçte daha da önemli olan soru [ya da sorun] şudur: 

2.- Bu toplu istifa [ya da emekli ediliş], ülkemizin içinden geçmekte olduğu son derece kritik ve risklerle sarılı koşullarda bir görevden kaçış mıdır?.. Yoksa, ordunun en üst kurmay heyetinin stratejik bir hamlesi midir?.. 

Söz konusu kurmay heyetinin en başında Türk Silahlı Kuvvetleri’nin “genel” nitelikli “kurmay başkanı” bulunmaktadır… 

Türk Ordusu’nun en üst kurmay heyeti Devlet’in en tepesinde ortaklaşa bir eylem içinde yer alıyorlarsa, bu hareketin içeriğindeki kurmay zekâyı ya da bilgi ve tecrübe birikimini aramak en doğal düşünce tarzıdır… 

Yok, eğer ortada sadece bir istifa ve emekliye ayrılarak bahçe işlerine kendini vermek gibi bir pasifist eğilim varsa, bu eğilimin aynı anda ve tüm kuvvet kumandanlarınca ve birlikte uygulamaya sokulmuş olması ayrıca düşünülecek ikinci bir önemli noktadır. 

Bilindiği gibi ordumuzda üç elemanın birlikte ve aynı anda hareketi “isyan” olarak nitelendirilmektedir… 

Bu birlikte ve aynı anda hareket, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin en üst kademesinde alenen gerçekleşiyorsa, bu isyanın içeriği ve o içerik içinde yer alan anlam, ayrıca düşünülmesi gereken bir davranıştır. 

Bu hareket bir “hamle” midir? 

Kurmayca düşünülerek, tasarlanmış bir stratejinin ön adımı mıdır? 

Bu sorunun yanıtını sanıyoruz önümüzdeki günlerde gelişecek olan sürecin içinde daha iyi görebileceğiz. 

Ama hareketin sıradan olmadığı açıktır, olağan olmadığı kesindir, düşünülerek gerçekleştirildiği mutlaktır… 

Bu noktada katışıksız bir sivil ve aydınlık düşünceli ilerici bir aydın olarak kabaca tespit edebileceğimiz iki unsur vardır: 

1.- Bu hareket, ya kurmayca atılmış nitelikli bir adımdır. 

2.- Ya da bu hareket, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne önemli ölçüde güç, itibar ve mücadele yeteneği kaybettirecek yeni bir darbe olarak tarihteki yerini alacaktır. 

Ama Türk Silahlı Kuvvetleri, laik Cumhuriyeti bir devrimle kuran halkın ordusudur. 

Bu değerli niteliğin erozyona uğraması, “ülkesi ve milleti ile bölünmez bir bütün olan” Türkiye Cumhuriyeti için tamiri oldukça güç bir yıkımdır. 

Bekleyip, göreceğiz… 

Ve belki de hiçbir şey görmeye dahi vakit bulamadan, tarumar olup gideceğiz… 

İşte tam bu noktadayız… Ve yol ayrımının orta noktasındayız… 

 

farukhaksal@superonline.com 

 

LÜTFEN “TIK”LAYINIZ: 

www.soruyusormak.com 

www.dnm-ler.com 

www.kitlecizgisi.com 

 

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 913
: 485
Kayıt tarihi
: 30.01.09
 
 

1942 yılının Şubat ayında Bursa'da (Mehmet Kemalettin'den olma, Emine İffet'ten doğma olarak) dün..