Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Şubat '07

 
Kategori
Havacılık
 

İstikbal göklerdedir

İstikbal göklerdedir
 

Geçtiğimiz günlerde, yeni nesil savaş uçağı F35’ in üretiminde Türkiye’ nin de rol alacağı bir anlaşma imzalandı. ABD tarafından yürütülen bu projenin diğer ortakları ise İngiltere, Kanada, Hollanda, İtalya, Danimarka, Norveç ve Avustralya. Bu anlaşmaya göre, uçağın orta gövde parçalarından bazıları Ankara’ daki TAI tesislerinde üretilecekmiş. Buraya kadar iyi. Ülkemiz açısından gerçekten gurur verici bir haber sayılabilir.

Ancak, ben bu tür haberlere o kadar sevinemiyorum nedense. Zira, üretilen bu uçakların bütün tasarım çalışmaları ABD’ de yapılıyor. Türkiye ise tasarlanan bu uçak parçalarını, kendisine verilen hazır çizimlere uygun olarak tezgahlarda üretiyor. Bilindiği üzere, TAI zaten yıllardır F16 ve CASA uçaklarının parça üretimini ve gövde montajını yapıyor. Bu açıdan, ülkemizde uçak sanayinin geliştiğini ve kendi teknolojimize sahip olduğumuzu iddia edebilir miyiz? Tabii ki, hayır.

Oysa, zamanında havacılık alanında atılan ciddi adımlar ısrarla sürdürülseydi, bugün dünya ile boy ölçüşebilen bir uçak sanayimiz olabilirdi. Düşünün ki, dünyanın ilk uçağının Wright kardeşler tarafından uçurulması 1903 yılında olmuştur. Bu teknolojinin gerçek anlamda insan hayatında kullanılmaya başlanması ise 10-15 yıl sonradır. Uçaklar önce savaşlarda daha sonra yolcu ve yük taşımacılığında kullanılmıştır. Jet motorları, aviyonik ve bilgisayarlaşma ile uçaklar günümüzde ülkelerin savunmasının için vazgeçilmez, sivil yaşamın ise ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir. Ordumuz ve havayollarımız bu ürünlere sahip olabilmek için sürekli dışarıya döviz ödemektedir.

Geleceği çok iyi gören Atatürk daha 1925 yılında Türk Hava Kurumunu kurdurmuştur. İkinci dünya savaşında Nazi baskısından kaçan bilim adamlarına ülkemiz kucak açmış, bunlardan bazıları da İTÜ’deki Uçak Mühendisliği bölümünün kurulmasına öncülük etmişlerdi. İTÜ Uçak Mühendisliği bölümü 1941 yılından, ODTÜ Havacılık Mühendisliği bölümü ise 1981 yılından bu yana mühendis yetiştirmektedir. Bunlara Eskişehir Anadolu, Kayseri Erciyes gibi üniversitelerimizde açılan havacılık meslek yüksek okulları da eklenmiştir. Ancak, üzülerek söylemeliyim ki bu alan için yetiştirilen birçok insan (ben de bunların içindeyim) kendilerine iş alanı yaratılamadığından, bambaşka konularda çalışmaktadırlar.

İkinci Dünya Savaşının hemen sonrasında Nuri Demirağ’ın ilk yerli uçakları üretmeye başladığını biliyoruz (Bu konuya ayrıca değineceğim). Ancak, devletimizin son derece stratejik olan bu konuya duyarsız kalması, daha da ötesi Türk Hava Kurumu’nun anlaşma yaptığı halde kendisi için üretilen bu yerli uçakları almaktan vazgeçmesi yüzünden bu girişim hüsranla sonuçlanmıştır. Oysa THK’nin kuruluş amaçlarından birisi Türkiye’de uçak sanayiinin geliştirilmesidir. Yıllardır kurban derisi gelirleriyle ihya olan bu kurum, önüne konulan yüksek hedeflere ulaşamadığı gibi, milletin parasını model uçakçılık, paraşütçülük gibi eğlencelik işlerde çarçur etmektedir.

Oldukça karmaşık yapıdaki savaş uçaklarını ve jet yolcu uçaklarını bir yana bırakalım. Oldukça basit teknolojiye sahip zirai ilaçlama veya eğitim uçaklarını dahi yurt dışına döviz ödeyerek almaktayız. Sözün kısası, havacılık teknolojisi konusunda iyi başladığımız yolda geri kalmış ya da bıraktırılmış durumdayız.

 
Toplam blog
: 29
: 3606
Kayıt tarihi
: 22.02.07
 
 

Uçak yüksek mühendisiyim. Evli ve 2 çocuk sahibiyim. Okumayı, yazmayı, gezmeyi, görmeyi, yeni şeyler..