Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Aralık '06

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

İstiklâl Marşı şairimizi anarken...

İstiklâl Marşı şairimizi anarken...
 

İnsanların, özellikle de toplumların ve milletlerin hayatında en önemli iki öge, " Hürriyet " ve "İstiklâl"dir. Bu iki özelliğe sahip olanlar ancak "Hükümranlık" hakkını kullanabilirler.

Günümüzde insan hakları anlamında hürriyetin özel bir yeri var. Demokratik cumhuriyetlerin temeli, insan hak ve hürriyetleri üzerine kurulmuştur.

Hürriyet kelimesi bir gazete adı olarak Türkiye'de çok tanınıyor olsa da, asıl onunla kasttetiğimiz anlamı, artık "özgürlük" sözcüğüyle karşılıyoruz. İstiklâl de ne yazık ki çoğumuzun unuttuğu kelimeler arasında bulunuyor. Onun yerini de "bağımsızlık" almış durumda. Hükümranlık veya hâkimiyetin de "egemenlik"le ifade edildiğini hepiniz biliyorsunuz.

Çağdaş bir insan olarak özgürlüğümüze düşkünüz. Sosyal ve ekonomik hayatımızda hep daha da özgür olmayı, hatta bağımsız yaşamayı, kendimize ait bir alanda mutlaka egemenlik kurmayı arzu ediyoruz. Zamanımızın çoğu, egoizme varan bu bencillik duygusunu tatmin etmekle geçiyor. Mücadelemizin büyük bir kısmını bunlar oluşturuyor.

Bir milletin özgürlüğünü elde etme, bağımsız olma ve egemenlik kurma mücadelesi, bir insana göre çok daha zor ve karmaşık şartlar içermektedir. Doğrusu dışarıdan göründüğü kadar kolay değildir.

İstiklâl Marşı'mızın yeniden yazılmasını gündeme getiren bazı kimselere karşı Âkif'in şu cevabı müthiştir: "Allah bu milleti, bir daha İstiklâl Marşı yazmak zorunda bırakmasın..."

Kişiler için "yasal haklar ve toplum kuralları sınırları içinde, hiçbir baskı altında kalmadan istediği gibi davranmak; kendi kendine karar verme, hareket etme gücüne sahip olmak; hiçbir şeyle kayıtlı ve bağlı olmamak" anlamına gelen hürriyet; milletler ve ülkeler için, "yabancı bir gücün boyunduruğu ve baskısı altında olmayan, bağımsız, özgür..." anlamını ifade eder.

İstiklâl Marşı'nda Âkif, hür olmayı şöyle anlatıyor:

"Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım,
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış, şaşarım..."

Bir ülkenin hürriyeti olabilmesi için, önce müstakil, bağımsız bir devlet olması gerekiyor. Bağımsızlık, maddî ve manevî olarak kimseye tâbi ve bağlı olmama, kimsenin buyruğu altında bulunmamanın, istiklâlin adıdır.

Yine Âkif İstiklâl Marşı'nda diyor ki:

"Hakkıdır hür yaşamış bayrağımın hürriyet,
Hakkıdır Hakk'a tapan milletimin istiklâl..."

Türk milleti, tarih boyunca bağımsız yaşamayı kendine ilke edinmiş bir ulustur. Aslında hiçbir millet, hatta hiçbir insan, başka bir insanın kulu, kölesi olmaya uygun yaratılmamıştır. İnsanlar, yalnızca Allah'ın kuludur. Bu bağlamda her milletin destanlaşan bir istiklâl mücadelesi vardır. Hepsini saygıyla karşılamak gerekir.

Birinci Dünya Savaşı'ndan ülkemizin yenik çıkması üzerine, düşmanlar ülkemizi istilâ ettiler. Bu durum karşısında biz de bir "İstiklâl Savaşı" vererek bağımsızlığımızı yeniden elde ettik ve Türkiye Cumhuriyeti'ni kurduk. Bu mücadelede yer alan bütün şehitlerimize, gazilerimize, askerlerimize ve kumandanlarımıza, özellikle Atatürk'ümüze minnet borçluyuz.

Yeni kurulan devletimiz için bir İstiklâl Marşı yazılması Büyük Millet Meclisi'nde benimsenince bir yarışma açıldı. 724 şiirin gönderildiği yarışmada, bir komisyon tarafından seçilen altı şiir, basılarak bütün milletvekillerine dağıtıldı ve mecliste, Maarif Vekili Hamdullah Subhi bey tarafından okundu.

Şiirlerin hiçbiri Millî Marş olmaya lâyık görülmedi. O sırada mebus olan Mehmet Âkif bey, bu ödüllü yarışmaya katılmamıştı.

Hamdullah Subhi bey Âkif'e teklif götürüp ondan bir İstiklâl Marşı yazmasını istedi. Âkif bunu hemen kabul etmedi. Daha sonra bunu bir görev bilerek bugün hepimizin bildiği o müthiş şiiri yazdı. Müsabakanın ödülü olarak kendisine verilmek istenen 500 lirayı bir türlü almak istemedi.

Yasal olarak müsabakayı kazanan kişinin bu parayı alması gerektiği kendisine hatırlatıldığında, ben müsabakaya girmedim diyerek, itiraz etti. Sonunda bu paranın mutlaka teslim edilmesi gerektiği, kendisinin bunu isterse başka şekilde değerlendirebileceği belirtildi ve Âkif de parayı Sarıkışla hastanesindeki yaralılara bağışladı.

Her satırında bize hürriyeti, bağımsızlığı anlatan ve sevdiren İstiklal Marşı'mızın yazarı Mehmet Âkif Ersoy'u, 27 Aralık 1936'da, 70 yıl önce bugün kaybetmiştik. Bu vesileyle onu rahmetle anıyorum.

 
Toplam blog
: 859
: 979
Kayıt tarihi
: 21.06.06
 
 

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu, ekonomik..