Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Mart '11

 
Kategori
Güncel
 

İstiklâl Marşımızın kabulü-12 Mart 1921

İstiklâl Marşımızın kabulü-12 Mart 1921
 

r: Google


*Millî Marşların Tarihçesi 

Millî Marş, bir devletin bağımsızlığının ve gücünün simgesi olan, yurtseverlik duygusunun ifadesi olarak hükûmet tarafından onaylanmış ya da halk arasında benimsenmiş, genellikle bestelenmiş haliyle çeşitli etkinliklerde seslendirilen sözlü müzik parçasıdır. Marşın yazarı ünlü bir şair ya da bestecidir. 

-En eski Millî Marş, 1744 tarihli İngiliz Millî Marşı, 2 bölümden oluşur: 1-Tanrı korusun iyi yürekli kralımızı, 2-Tanrı kutsasın yurdumuzu, dizeleriyle başlardı. 1825'te ulusal marş ilan edilen God Save the Queen (Tanrı Kraliçeyi Korusun) yönetici değişikliğine uyum sağlar… 

-1792 yılında Fransa'nın Avusturya ve Prusya ile savaştığı dönemde, Claude Joseph Rouget de Lisle tarafından Fransa’nın 'Ren Ordusu' adına Strasbourg’ta bestelenen 'La Marseillaise', 1795 yılında Fransa Ulusal Marşı olarak kabul edildi. 

-Avusturya'nın ilk ulusal marşı olan Gott erhalte Fransz den Kaiser'in (1797; Tanrı İmparator Franz'ı Korusun) bestecisi Haydn'dır ve sözleri 1929 değiştirilmiştir. Haydn'ın bestesiyle 1922'de Alman ulusal marşı olarak kabul edilen Deutschland, Deutschland über Alles (Almanya, Her Şeyin Üstünde Almanya) Einigkeit und Recht und Freihet (Birlik ve adalet ve özgürlük) sözleriyle başlayan üçüncü kıtası bugün Almanya'nın ulusal marşıdır (Alman Milli Marşı) . 1922'den önce Alman Ulusal Marşı olan Heil dir im Siegerkranz'ın (Selam Sana Zafer) 

-The Star-Spangled Banner (Yıldız-Bezeli Sancak), Amerika Birleşik Devletleri'nin ulusal marşıdır. Sözleri 13 Eylül 1814 tarihinde Fort McHenry'nin İngiliz ordusuna karşı savunulması sırasında, 35 yaşındaki şair ve avukat Francis Scott Key tarafından yazıldı ve sonra To Anacreon in Heaven adlı bir İngiliz meyhane şarkısının bestesine uyacak şekilde söylenmeye başladı. 1931 yılında Amerika Birleşik Devletleri Kongresi çıkardığı bir kanun ile, şarkıyı Amerika Birleşik Devletleri ulusal marşı ilan etti. 

-19. yüzyılda ve 20. yüzyılın başlarında Avrupa ülkelerinin çoğunda ulusal marşlar bestelenmiş ya da var olan ezgiler bu amaca uyarlanmıştır. Ulusal marşlar müzik değerleri bakımından büyük farklılıklar gösterir; ayrıca söz ya da müzik yazarı bazen yabancı bir ulustan olabilir. Siyaset ya da uluslararası ilişkilerdeki değişiklikler de sözlerin değiştirilmesine ya da yeni bir ulusal marşın benimsenmesine yol açabilir. Örneğin 1944'te SSCB'de Gimn Enternasyonal'in yerini almıştır 

-Osmanlı İmparatorluğu’nda bir “Milli Marş” yaptırılması düşünülmemiştir. Bunun yerine padişahların şahıslarına yaptırdıkları özel marşlar kullanılmıştır. Bu marşlar halk kitlesine mâl edilmediği için bilhassa dış memleketlerde çok defa güç durumlarda kalınmış, sıra bize geldiği zaman topluluğumuz şaşkına uğramış, bazen "Bizim milli marşımız yok." diyebilenlerimiz de olmuştur. Hatta bir futbol ekibimiz yine böyle sıkışık bir durumda kalarak "Milli Marş" yerine "Hamsi koydum tavaya" türküsünü bile okumuştur.

Reşadiye harp gemimizin kızaktan indirilişi töreninde bulunmak üzere İngiltere’ye davet edilen Türk heyeti, törenin son dakikalarında birden bire güç bir durumla karşılaşmıştı. Nutuklardan sonra geminin burnunda şampanya şişesi patlatılmadan İngiliz denizcileri kendi milli marşlarını okuyunca bizimkiler de mukabele etmeye mecbur kalmışlardı. Söylenecek bir milli marş olmadığı için önce birbirlerine bakıştılar, sonra müstakbel çarkçıbaşı durumun önemini hissederek:

- Arkadaşlar, “Entarisi ala benziyor”u biliyor musunuz?
- Biliyoruz.
- O halde hep beraber:
-"Entarisi ala benziyor
Sultan Reşat bana benziyor"

Birinci dünya savaşının son yıllarında, merhum Abdulkadir Karamürsel, bir askerî temsilcimizin yaveri olarak Brest-Litowsk’ta bulunduğu sırada gar kumandanlığından aranarak kendisine şu haber bildirilir:

"37 kişilik bir Türk Subay kafilesi Rusya’dan esaretten kurtularak memleketlerine dönmek üzere buradan geçiyorlar. Burada bir gece kalacaklar, sizden bahsettik, pek sevindiler. Hemen geliniz. İaşe ve ibate (barınma) işlerini beraberce tanzim edelim."

O gece misafir Türk kafilesinin bütün ihtiyaçları temin edildikten sonra gecede bir ziyafet tertip edilir. Yenilir, içilir. Karşılıklı nutuklar söylenir. Bu sırada orada bulunan Almanlar hep bir ağızdan Alman milli marşı (Deutschlan uber alles)’nı iki sesli okuyunca bizimkiler soğuk terler dökmeye başlarlar. Bir ara merhum A. Karamürsel yavaşça subaylarımıza eğilerek:
- Ne biliyorsunuz? Ordumuz etti yemin?
- Unuttuk.
- Kalkın ey ehli vatan?
- ??????
Arkadaşlar, Tekbir’i hepiniz bilirsiniz. Benim sesime uydurarak söyleyeceğiz. Benim işaretime dikkat ediniz.
Biraz sonra 38 Türk’ün Tekbir nidaları salonu çınlatıyordu:
"Allahü Ekber!.. Allahü Ekber!.." 

***
Millî Marş Yarışması: 

TBMM. 23 Nisan’da açılıp, Meclis Hükûmeti ile Anadolu’nun yönetimine el koyduktan sonra, ordunun ve halkın moralini ve heyecanını artırmak amacıyla bir millî marş hazırlanması kararı verildi. 25 Ekim 1920 günü “İstiklal Marşı” başlığıyla bir yarışma açıldığı bildirildi. Seçilecek şiirin şairi 500 lira ile ödüllendirilecek, daha sonra bir beste yarışması açılacaktı. 

Milli Mücadele’nin dönüm noktalarından biri olan I.İnönü Savaşı(6-10 Ocak 1921), düşmanın geri çekilmesi üzerine, zafer sayıldı. Bu zaferin yarattığı iyimserlik havası, iki olumlu gelişmeye yol açtı. 

-“Millî Marş” yarışmasının sonuçlanması-12 mart 1921 

-Moskova Antlaşması: 16 Mart 1921’de, Sovyet Rusya ile TBMM.Hükûmeti arasında imzalanan dostluk antlaşmasıyla TBMM. Hükûmeti, büyük bir devlet tarafından siyasi yönden resmen tanınmış oluyordu. 

Millî Marş yarışması duyurusunun ardından ülkenin dört bir tarafından yollanan şiirler arasından seçim yapılamayınca, Maarif Nazırı Hamdullah Suphi Bey 5 Şubat 1921 günü, yarışmaya katılmamış olan Mehmet Âkif Bey’den bir şiir yazmasını rica etti. 26 Şubat 1921 tarihli Meclis oturumunda, Mehmet Âkif Bey’inki de dahil olmak üzere yedi ayrı güfte ele alındı. Kesin bir seçim yapılmadan evvel bu yedi şiirin basılması düşünülüyorsa da, 1 Mart günkü oturumda Hamdullah Suphi Bey kendi seçiminin Mehmet Âkif Bey’in şiirinden yana olduğunu söyleyerek kürsüden bu şiiri okudu. 

Meclis’te yaşanan yoğun tartışmaların ardından bir oylama yapıldı. Bu sırada farklı görüşleri olanlar dertlerini dile getiriyor, onların bu görüşleri de oya sunuluyordu. Sonuç olarak Mehmet Âkif Bey’in şiiri oy çoğunluğuyla seçilince, mebusların ısrarı üzerine bu şiir Hamdullah Bey tarafından bir kez daha kürsüden okundu ve ayakta alkışlandı. 

M.Âkif, Taceddin Dergâhı’nda yazdığı “İstiklal Marşı” metnini 21 Şubat 1337 Pazartesi günlü Kastamonu’da çıkan Açıksöz gazetesi ve Sebilürreşad’da (XVIII / 468, s.305) M.Âkif, İstiklâl Marşı’nı kendi imzasıyla yayınladı. 

M.Âkif, İstiklâl Marşı’nı Safahat adlı şiir kitabına koymadı. Çünkü onu tamamen kahraman Türk ordusuna ve Türk milletine hediye etti. Marşın o günkü millî heyecanın bir ürünü olduğunu, milletin ortak millî direniş ve tam bağımsızlık mücadele azminin bir yansıması olduğunu, dolayısıyla o zamanın ve o ortamın havasında yazılan bir eser olduğunu belirtir. 

İstiklal Marşı’nın güftesi seçildikten sonra, beste için yine 500 lira para ödüllü bir yarışma açılarak mayıs ayı sonuna kadar süre tanındı. Yarışmaya gönderilen eserlerden Ali Rıfat (Çağatay) Bey’in bestesi kabul edilip 1924 yılından 1930 yılına kadar İstiklal Marşı bu besteyle çalındı. 1930 yılından itibaren ise Ekrem Zeki Üngör’ün bestesi esas alındı. 

“İSTİKLÂ MARŞI” YARIŞMASINA KATILAN ESERLER
1 

Yıllarca altı cephede ateşle kanlara;
Türk’ün hilâl-ü dinine düşman olanlara;
Ceddin o; Yıldırım gibi saldın zaman zaman
Yüksek başın eğilmedi bir art cihanlara 

Ey kahramanlar ordusu, ey yıldırım-Şitab.
Göster cihan-ı mağribe bir kanlı inkılab 

Ey mazi-i havariki bin destan olan;
Garbın zalam-ı zulmüne yüz yıl kılınç salan
Arslan yürekli ordu; demir giy; silah kuşan!
Zira hududu kapladı ateşle kan, duman. 

Ey kahramanlar ordusu, ey yıldırım – Şitab,
Göster cihan-ı mağribe bir şanlı inkılab! 

Arslan mücahid ordusu, ey haris-i salah
Destinde seyf-i hak gibi pek şanlı bir silah
Açtın sema-yi millete pür-nûr bir sabah.
Atî bizim… bizim artık vatan, zafer, felah. 

Ey kahramanlar ordusu; ey yıldırım – Şitab.
Göster cihan-ı mağribe bir şanlı inkılâb 

Mehmet Muhsin 

2 

Altı bin yıl efendilik yaptın,
“Kahraman Türk” idi cihanda adın.
Bir ateşten siperdin İslam’a
Sönmeyen bir güneş gibi yaşadın. 

Ey büyük ünlü milletim ileri!
Hasmına çiğnetme koş bu şanlı yeri!
Düşmanın bir cihansa dostun
Hak Hakkın elbette müstakil yaşamak 

Atıl, ez, vur, senindir istiklâl
Ebedî parlasın şu al bayrak…
Ey benim şanlı milletim ileri;
Ele çiğnetme koş bu ülkeleri! 

M (Bursa Milletvekili Muhittin Baha Bey Yarışmaya “M” rumuzu ile katıldı. Müzakereler esnasında şiirini geri çekti.) 

3 

Ey Müslüman, ey Türk oğlu
Açıldı istiklâl yolu
Benim bu son günlerimdir,
Diyor bize Anadolu. 

Çek sancağı Türk ordusu
Olmaz Türk’ün can korkusu
Esarete dayanır mı
Türk vatanı, Türk namusu? 

Bu son savaş bize farzdır,
Fırsatımız gayet azdır,
Muzaffer ol da ey millet
Altın ile tarih yazdır. 

Birleşelim özümüzden,
Dönmeyelim sözümüzden,
Hem silelim bu lekeyi,
Tarihdeki yüzümüzden. 

İskender Hâki 

4 

Göz yaşına veda et
Ey güzel Anadolu!
Hakkını korur elbet
Türk’ün bükülmez kolu 

Cenk ederiz genç, koca
Bugün değil, yarın da
Yadımız ağladıkça
İzmir ezanlarında. 

Hak yolunda kan olur,
Dünyalara taşarız;
Ya şerefle vurulur,
Ya efendi yaşarız. 

Her gün yeni bir hile
Arkasından satıldık;
Her gün yeni bir dille
Yurdumuzdan atıldık 

Yeter, ey Ka’be’mizi
Elimizden alanlar
Alıkoyamaz bizi
Yolumuzdan yalanlar. 

Hangi alçak el alır,
El zinciri boynuna?
Kim Yunan’ı bırakır
Türk kızının koynuna? 

Kemaleddin Kamu 

5 

Millet aşkı, din aşkı, vatan aşkı uyansın
Yurdumuza göz dikenler al kanlara boyansın
Ya ben ya onlar diyen silâhına dayansın 

Türk oğludur bu millet
Türk’ündür bu memleket
Türk oğludur bu millet
Türk’ündür bu memleket 

Düşman gözü tutamaz yanar dağlar başını
Bağrımızda saklarız vatanın her taşını
Yurdumuza yan bakan döker gözün yaşını 

Türk oğludur bu millet
Türk’ündür bu memleket
Türk oğludur bu millet
Türk’ündür bu memleket 

Can veririz her zaman hürriyet yoluna
‘Ya gazi, ya şehid’lik ne devlettir kuluna
Ata emanet etmiş namusunu oğluna 

Bize Türk oğlu derler
Hep bizimdir bu yerler 

A.S. 

Türk’ün evvelce büyük bir pederi
Çekti sancağı hilâl-i sehari
Kanımızla boyadık bahr ü berri
Böyle aldık bu güzel ülkeleri 

İleri, arş ileri, arş ileri
Geri kalsın vatanın kahpeleri 

Seni ihya için ey nâmı büyük
Vatanın uğruna öldük öldük
Ne büyük kaldı bu yolda ne küçük
Siper oldu sana dağlar gibi Türk 

Yürü ey milletin efradı yürü
Ak süt emmiş vatan evlâdı yürü 

Vatan evlâdını kurban edeli
Milletin hür yaşamaktır emeli
Veremez kimseye bir Çamlıbeli
Bağlanır mı acaba Türk’ün eli 

İleri, arş ileri, arş ileri
Çiğnenir çünkü kalan yolda geri. 

Hüseyin Suad 

* 

İstiklal Marşı 

Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
O benimdir, o benim milletimindir ancak.
 

Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilal!
Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celal?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal…
Hakkıdır, hakk’a tapan, milletimin istiklal!
 

Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.
 

Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar,
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,
‘Medeniyet!’ dediğin tek dişi kalmış canavar?
 

Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma, sakın.
Siper et gövdeni, dursun bu hayasızca akın.
Doğacaktır sana va’dettiği günler hakk’ın…
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.
 

Bastığın yerleri ‘toprak!’ diyerek geçme, tanı:
Düşün altında binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:
Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.
 

Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
Şuheda fışkıracak toprağı sıksan, şuheda!
Canı, cananı, bütün varımı alsın da hüda,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.
 

Ruhumun senden, ilahi, şudur ancak emeli:
Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli.
Bu ezanlar-ki şahadetleri dinin temeli,
Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli.
 

O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım,
Her cerihamdan, ilahi, boşanıp kanlı yaşım,
Fışkırır ruh-i mücerred gibi yerden na’şım;
O zaman yükselerek arşa değer belki başım.
 

Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal.
Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlal:
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır, hakk’a tapan, milletimin istiklal!
 

Mehmet Âkif Ersoy 

O benimdir, o benim milletimindir ancak... 

*Kaynakça: 

-Başından Sonuna Her Yönüyle Kurtuluş Savaşı 

-Prof.dr.Nurullah Çetin’in M.Âkif konusunda, Yalçın Küçük’e cevapları 

-http://www.aytendirier.com/blog/blog.asp?id=474 

-Mahir İz : Yılların İzi-1975 

-http://tr.wikipedia.org/wiki/Ulusal_mar%C5%9F 

-http://www.bunlarlazim.com 

 

 
Toplam blog
: 214
: 5488
Kayıt tarihi
: 03.08.08
 
 

Emekli eğitimci, araştırmacı yazar, şairim. Ülkemin cennet ile cehennemi bir arada yaşadığı bir zama..