Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Ekim '10

 
Kategori
Spor
 

İstikrarsızlık içinde istikrarlı milli takım

İstikrarsızlık içinde istikrarlı milli takım
 

Alman milli takımının son Avrupa Şampiyonası’ndaki ve eleme grubundaki iki maçtaki performansını düşününce şunu rahatlıkla söylemek mümkün ki bizim karşımızdaki Almanya son yıllardaki en kötü Almanya’ydı. Fakat panzerler bu gösterişsiz oyuna rağmen, üstelik bir antrenman havası içinde, acabalarla gittiğimiz Berlin’de bizi perişan etti; çünkü sahada yoktuk.

Berlin Olimpiyat Stadı’nda mücadele eden (veya etmeyen )futbolcularımızdan kötü olanları saymaya gerek yok çünkü sadece Servet’in az çok gayreti dışında bütün takım, bırakın iyi oynamayı neredeyse nerede olduğunu ve hangi takımla karşılaştığını dahi bilmiyor gibiydi.

Türk Milli Takımı’nın Kimliği

Her milli takımın bir kimliği vardır. Mesela Almanlar makine düzeninde ve fiziklerini kullanarak oynarken Arjantinliler daha teknik ve bireysel yetenekleri ile ön plana çıkarlar. Brezilya hücumu sever, İtalya ise her zaman savunma ağırlıklıdır. Peki ya bizim milli takımımızın kimliği nedir?

Milli takımımızın, çok değil son 7-8 yıldaki maçlarını analiz eder ve bu süredeki galibiyet ve mağlubiyetleri alt alta koyarsak aslında son derece istikrarsız ve kimliksiz gibi görünen milli takımımızın da istikrarsızlık içinde bir istikrarı, kimliksizlik içinde bir kimli olduğu rahatlıkla görülüyor: bizim kimliğimiz motivasyon.

Son yıllarda millilerimizin güle oynaya kazandığı bir maç hatırlıyor musunuz? Sakın Kazakistan demeyin çünkü o maç öncesi futbolcularımızın ne denli gergin ve heyecanlı oldukları maç öncesi yaptıkları basın toplantısındaki konuşmalarından belli oluyordu. Buna karşılık ay yıldızlılarımızın çok zor maçlar da destan yazdığını biliyoruz, örneğin deplasmandaki Ukrayna, Belçika veya Norveç maçları. Hatta ilk yarısını geride tamamladığımız son Belçika maçını dahi bu kategoriye sokabiliriz. Tabi 2008’de grup maçları ile yarı final arasındaki tarihi zaferlerimizi unutmadan.

Dolayısıyla millilerimiz için taktiksel yaklaşım ve oyuncu tercihlerinden ziyade motivasyon unsuru önemli. Bir başka deyişle maçı kazanmamız için biraz sıkışmamız, eğer sıkışma ortamı yoksa teknik heyet tarafından sıkıştırılmamı lazım; işte Fatih Terim’in sırrı. Tüm bunlar günümüzde anbean pozitif bir bilim olma yolunda ilerleyen çağdaş futbol içinde değersiz gibi görünebilir ancak, sevin veya sevmeyin, bu unsurlar bizim en büyük enerji kaynağımız.

Bu pencereden bakınca Almanlar’dan ağır bir darbe alıp Azerbaycan maçına dahi temkinli yaklaşacak olan millilerimizin Azeri kardeşlerini mağlup etmeleri çok yüksek bir olasılık olarak görünüyor.

Mesut Özil

Kendi milli takımına karşı oynamak eski takınma karşı oynamaya benzemez. Kulüp takımlarında işi hemen profesyonelliğe dökebilirsiniz ama rakibiniz sizin isteseniz de kopamayacağız bir takımsa iş başkadır. Kendi marşınızı okuyan, göğsünde sizin bayrağınızı taşıyan formalarla mücadele ederken gerçeklikten öte işin duygusal yanı ağır basar.

Yaptığı tercih nedeniyle Mesut’u eleştirmek elbette yersiz fakat genç oyuncunun son birkaç gündür ve bugün saha içerisinde bu duygulara yakın bir ruh hali olduğuna eminim. Siz bakmayın Mesut’un gol attığına ve birkaç pas verdiğine normal şartlarda Mesut bizimki gibi bir savunmamın önünde iki gol ve en az üç asistle oynardı.

Mesut’un duygularının yanında elbette bizim duygularımız da var ve eminim topu Volkan’ın yanından ağlara Mesut’un bırakması benim gibi sizin için de bizim için kabulü oldukça zor bir sahne oldu. Diyorum ki keşke Klose iki gol daha asaydı da Mesut bize gol atmasaydı.

 
Toplam blog
: 788
: 1417
Kayıt tarihi
: 11.11.07
 
 

Çoğu çocuk gibi ben de futbolcu olmak istedim, olmadı. Bu oyundan kopmamak adına üniversite yılla..