Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Mayıs '12

 
Kategori
Yemek - Mutfak
 

İtalya'da akşam yemeğine davet var

İtalya'da akşam yemeğine davet var
 

Arkadaşlar için


Uzun zamandır Venedik’teyim. Bu şehirde çok fazla tanıdığım ve sevdiğim insan var. Sık sık bir araya geliyoruz. Onları evimde ağırlıyorum. Elimden geldiği ölçüde Türk mutfağının eşsiz örneklerini onlar için hazırlıyorum. Arkadaşlarım yemeklerimi oldukça beğeniyorlar ve yemek üzerine Türk kahvesi ya da Türk çayı eşliğinde devam eden sohbetten de büyük keyif alıyorlar. Misafir ağırlayan ben olunca eve ayakkabılarını çıkararak girmeleri gerektiğini biliyorlar. Prensiplerim konusunda taviz vermememe büyük saygı duyuyorlar.

Öte yandan onlar da beni sık sık evlerine yemeğe davet ediyorlar. Ben de zevkle bu davetlere iştirak ediyorum. Misafirliğe gidilen eve iyisinden bir kırmızı şarap ve tatlı götürmeyi tercih ediyor İtalyanlar. Tatlı olmasa bile şarap illa ki götürülüyor. Menü haliyle gittiğiniz mekâna göre değişiyor. Basit bir arkadaş yemeği ise genellikle makarna ana yemek olarak hazırlanıyor. Tabi “al dente” yani tam dişe göre biraz sert olmak koşuluyla. Makarna deyip geçmemek gerekiyor. İtalyanlar makarnadan şahane menüler ortaya çıkarıyorlar. Açıkçası ben fesleğen soslu (basilico) makarnaya bağılıyorum. Domates soslu sarımsaklı mantarlı makarna da favorilerim arasında. Daveti veren gerçek bir Venedikli ise makarna kesinlikle deniz ürünlü oluyor. İlk zamanlar bana oldukça tuhaf gelmişti deniz ürünlü makarna. Fakat zamanla tadına çok alıştım ve hatta oldukça da sevdim. Kendim de evde zaman zaman deniyorum.

Menüde makarna yoksa kesinlikle risotto yani pirinç oluyor. Pirinç hazırlamakta da makarnada oldukları gibi yaratıcılar. Elbette Venedikliler pirinçi de deniz ürünler ile hazırlıyorlar.

Bir keresinde Sevgili Lorenza beni evinde ağırladı ve yanlış hatırlamıyorsam sekiz ayrı çeşit deniz ürünü vardı sofrada. Bazılarını ilk defa Lorenza’da denedim. Oldukça da beğendim. Sarımsaklı maydonozlu zeytinyağı sosu ile bezenmiş tatların yaydığı koku öylesine enfesti ki sadece o kokular bile yüzümde bir tebessüm bırakabilmişti. Tabi her balığın ayrı bir hazırlanma usulü var. Benim gibi doğma büyüme Ankaralı olan ve balıkla da çok arası olmayan bir insan olarak balık çeşitleri büyük balıklar ki kendilerinden hiç hazetmezdim ve küçük balıklar yani memleketimin hamsisi olarak ikiye ayrılıyordu. Bu arada söylemeden geçemeyeceğim. Babamın sarımsaklı ve sebzeli olarak tavada hazırladığı mühtiş lezzetli balıklar ve annemin hamsi köftesi hala en tercih ettiğim balık yemekleridir.

Sevgili hocam, Türk dostu Maria Pia Pedani’nin evine de sık sık akşam yemeğine davet ediliyorum. 1200’lü yıllardan kalma müze kadar kıymetli evinde akşam yemeği için ya nefis bir pizza ya da balık çeşitleri hep oluyor. Makarna ya da pirinç elbette hocanın evinde de oluyor. Hocanın hazırlamayı en sevdiği şeyler ise buharda pişmiş sebzeler (kabaki habuç, biber, brokkoli, enginar vs.) ve atıştırmalık olarak ekmek üstü hazırladığı balık sosları.

Konuk ben olunca arkadaşlarım her zamanki menülerini değiştirmek mecburiyetinde kalıyorlar. Zira klasik sofra menüsünde domuz eti çok fazla yer tutuyor. İlk defa gittiğim çoğu evde bütün menünün domuz eti ile hazırlandığı gördüğüm çok oluyordu. Böylesi durumlarda ev sahibim benden fazla üzülüyor. Neyseki makarna yapmak çok zaman almıyor. Yeni bir menü kısa sürede hazırlanabiliyor.

Bir de yemeğe başlamadan önce “Buon appetito” demek gerekiyor. Yani afiyet olsun. İtalyanlar bizim gibi yemeğin sonunda değil başında bu cümleyi söylüyorlar. Karşılığında yine “buon appetito” diyorlar. Ben onlara “ellerine sağlık” “salute alle mani” demeyi de öğrettim. Hatırlayanlar Türkçe hatırlamayanlar her seferinde İtalyanca olarak yemeğin sonunda ellerime sağlık diliyorlar.

 
Toplam blog
: 79
: 5412
Kayıt tarihi
: 25.10.11
 
 

Dr. Serap Mumcu Geronazzo, Padova Üniversitesi Tarih bölümünde doktoramı tamamladım. Tarih, Sanat..