Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Kasım '06

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

İtalya gezi rehberi 2- Venedik 1

İtalya gezi rehberi 2- Venedik 1
 

Evet... Nerde kalmıştık. Otobüsümüz bir benzin istasyonunda mola verene kadar biz kendimiz hala Fethiye'ye gidiyor sanıyorduk :)Ama istasyonda herkes İtalyanca konuşuyor olunca anladık ki İtalya'dayız.:)İtalya'da otoyol boyunca bulunan benzin istasyonlarının herbirinde mükellef bir lokanta da buluyorsunuz.Bazıları daha fast food sınırlarında olsada sizin yiyecek içicek ihtiyaçlarınızı rahatlıkla karşıayacak alternatifler mevcut.

Bu gezide yediğim içtiğim bana kalıp sadece gezdiğim gördüğümü anlatmam mümkün olmadığı için bu tip ayrıntılarıda vermek istiyorum.Öncelikle domuz eti yemek istemiyorsanız ilk öğrenmeniz gereken "non mayyale" demek.
Ya da et ürünlerine kesinlikle dokunmayacaksınız çünkü İtalyanlar domuz eti dışında pek et kullanmıyorlar.Bu nedenle bu gezi sizi gizli bir veyeteryana dönüştürme riski taşıyor.Ama üzülmeyin heryerde muhteşem peynirler ve deniz ürünleri bulma şansınız var.Biz ilk otoyol restoranı deneyimimizde bildik şeyler yemeye karar verdik ve bizdeki bazlamaya benzeyen bir tost seçtik.Bildiğimiz bazlamayı ortadan katlayıp içine peynir ve karabiber koyarak tost yapmışlardı ve çok güzel olmuştu.

Bu otoyol restoranlarında ayrıca birçok ürün bulacağınız marketlerde var.Gıda ürünlerinin yoğunlukta olduğu marketlerde herşeyi bulabiliyorsunuz ama ..Aman dikkat fiyatlar çoğunlukla fahiş olarak nitelendirilebilir.İyisi mi siz şehre inmeyi bekleyin alışveriş için.

Küçük yemek molamızın ardından Venedik'e doğru yola çıktık.Venedik'e gitmek için önce Mestre adı verilen yeni şehre geliyorsunuz.Burası artık nüfusun büyük çoğunluğunun yaşadığı ve eski Venedik'le hiç alakası olmayan bir bölge.Mestre'ye girerken bir şok daha yaşıyorsunuz ve İtalyan şehirlerinin çoğunda ziyaret için bir ayakbastı parası ödendiğini görüyorsunuz.Bu para şehrin önemli gelirlerinden birini teşkil ediyor.Mestre'den vapura binerek Venedik'e doğru yola çıkıyoruz. Vaporettolar Venedik'e seyahatin en eğlenceli yolu.Eğer isterseniz Mestre'den kalkan trenleri de tercih edebilirsiniz ama ben Venedik'e girişteki o muhteşem manzarayı kaçırmayın derim.

Venedik ; kuzey İtalya'nın doğusunda Adriyatik denizi kıyılarında karaya 4 kilometre uzunluğunda kara ve demir yolu köprüsü ile bağlanan , yaklaşık 118 adacık üzerine kurulu bir ada şehri.Venedik'te adacıkları birbirinden ayıran 170 kanal ve birbirine bağlayan 400 köprü bulunuyor.Venedik ; tarih boyunca Avrupanın en önemli ticaret başkentlerinden biri olmuştu.Bu ticarette Türklerin payı çok büyüktü.Bu sebeple bölgede bir çok yerde Osmanlı izlerine rastlıyorsunuz. Şimdiyse Venedik'te yaşayanların %50'den fazlası geçimlerini turizmden sağlamaktadırlar.Bugüne kadar ki rekor bir günde 150.000 turisttir.Aman dikkat bu kadar turistik olması ve herşeyin deniz yoluyla taşınması sonucu fiyatlar İtalya'nın geneline göre %10 daha pahalıdır.

Venedik'te karaya ayak bastığında hayranlıkla ortalığı seyretmeye koyuluyorsunuz. Aman ha bu arada grubu kaçırmayın.Gerçi Venedik küçük bir yer olsada kaybolma riski her zaman var.Ama bu durumda unutmayın Venedik'te duvarlarda yolu gösteren tabelalarla çok kolay bir şekilde St.Marco Meydanı'na ulaşırsınız.Bu yüzden birileriyle buluşacaksanız en iyi tercih St.Marco Meydanı olacaktır.

St.Marco'ya doğru giderken sizi ilk önce Dükler Sarayı karşılıyor.Tarih boyunca Venedik'in Mahkemesi olarakta kullanılmış bu binanın arkasında "iç geçirme köprüsü" var ki ekteki resimde görüyorsunuz.Bu köprüden geçen mahkumlar hapishaneye gitmeden önce son bir kez şehre bakar ve iç geçirirlermiş bu yüzden köprünün adı iç çekme köprüsü.St.Marco Meydanı, Şehrin en güzel anıt binalarından Dükler Sarayı ve Sansoviane Kütüphanesinin her iki yandan sınırladığı ve St.Marco Kilisesi ile sonlanan bir alandır. Alan ilk kurulduğunda pazaryeri olarak tasarlanmış ve kullanılmışsa da 1536 yılından sonra alanın temiz tutulması amacıyla burada pazar kurulması yasaklanmıştır. Alanın deniz tarafında, her iki tarafında birer tane sütun yer alır. Birinin üzerinde St.Marco'dan önce şehrin korucusu olan Bizans Kraliçesi Teodora'nin heykeli diğerinin üzeride ise Kentin koruyucusu St.Marco'yu sembolik olarak temsil eden ve Venedik'in de sembolü olan bronz bir aslan heykeli yer alır.

Meydan şu anda çok güzel cafelerle çevrili.Buralarda oturup St.Marco'nun hareketini seyrederken bir çok yerde canlı olarak verilen klasik müzik konserlerinin de tadını çıkarabiliyorsunuz.Bu yerlerdeki fiyatların şehrin içindeki restoran ve cafelere göre daha pahalı olduğunu da hatırlatmadan geçmeyelim.

Venedik Katedrali olarak da tanınan St.Marco Kilisesi,828 yılında Mısır'ın İskenderiye kentinden Venedikli iki tüccarın getirdiği St.Marco'ya ait rölikler ( kutsal sayılan birine ait vücüt parçaları veya eşyalar)i muhafaza etmek amacıyla yapılmıştır. Kilise,yapı plan olarak Bizans Mimarisinde bir dönem sıkça uygulanan Yunan Haçı (+) planındadır. Dört eşit kolun her biri bir koridor ve kolların kesişiminde oluşmuş bir orta açıklık planın esasını oluşturur. Her kol ve orta açıklık birer kubbe ile örtülüdür.Kubbeler pandantifler yardımıyla ayaklara ve sütunlara otururlar. Yapının içinde kubbe içleri, pandantifler , kemer ve tonozlar , dışta ise ön cephede yer alan kemer alınlıkları mozaik tekniği ile resimlenmiştir. Resimlerde İncil'de yer alan özellikle Hz.İsa'nın hayatı ve mucizeleri ile St.Marco'nun hayatıyla ilgili konular işlenmiştir; ayrıca dekoratif amaçlı olarak bitki motifleri de özellikle kemerlerde görülür. St Marco Kilisesi Bizans Mimarisine öykünülerek planlanmış olmasına rağmen her dönemde getirilen bir çok parça ile Gotik, İslam ve Rönesans Üsluplarının özelliklerini de taşır.1204 yılında Constantinapolis'e, Osmanlıya karşı güç oluşturmak için gelen Haçlı Ordusu, kenti yağmalamış, Bizans Devletinin bir dönem yıkılmasına da sebep olmuşlardır.Bu orduyu oluşturanlardan bir gurubu da Venediklilerdir. Yağmaladıkları sayısız eser arasında bronz 4 at heykeli ve Doğu Roma Ve Batı Roma İmparatorlukları 'nın birliğini sembolize eden Tetrark adlı 4 figürden oluşan heykeller en bilinenlerdir. Bugün St.Marco Kilisesi'nin cephesinde yer alan bu heykellerden Tetrark heykelinin kırık bölümü yakın zamanda kazılarda İstanbul'da çıkmış ve Arkeoloji Müzesinde sergilenmektedir. Oysa Venedik'te bu heykelin ve daha birçoğunun nereden geldiği belli değil veya Suriye kökenli olduğu söylenir. Hem 4 at heykelinin hem de Tetrark heykelinin orijinalleri St.Marko Kilisesi Müzesindedir. Müze bölümüne St Marco Kilisesi'nden ayrı olarak ücret ödenerek girilir.

St. Marco Meydanından kuzeye doğru ilerleyerek Grande Canale(Büyük Kanal) ve Rialto Köprüsüne ulaşıyorsunuz.Bu ikinci köprü Büyük Kanal üzerindeki en eski köprüdür. Orijinali ahşap olan köprü 1440 yılındaki onarımda adeta yeniden ve yine ahşap olarak yapılmış ve bu onarım sırasında köprüye dükkanlar da ilave edilmiştir. Ortadan, gerektiğinde açılarak büyük deniz taşıtlarının da geçebildiği Rialto Köprüsü'ne bu özellik 16. yüzyılda kazandırılmıştır. Bugün köprü üzerinde 24 adet dükkan, arkadlı bir düzenlemeyle, yer alır.Köprünün arkasında pazar yeri ve küçük küçük dükkanlar var ki bence alışveriş yapmayı düşünüyorsunuz en uygun yerler burası.Venedik'e gidip mutlaka bir mask edinmedinizi tavsiye ederiz.Fiyatları 15 Euro'dan başlayıp çok yüksek fiyatlara ulaşabiliyor.Bir de pazar içinde Gepetto insanın pinokyo kuklalarını,murano cam eşyalarını ve ya burano dantellerini bulabilirsiniz.Ben cam eşya alırken dikkat edin derim çünkü Venedik'te satılanların genelde uzak doğudan gelen fabrikasyon ürünler olduğu ve hand made cam olacaksak mutlaka Murano'daki, fabrikalardan almamız gerektiği konusunda bizi uyardılar.

(Venediği keşfe devam edeceğiz.)

(Not :Yazılardaki tarihi bir çoğu ve bazı turistik bilgiler internetteki çeşitli sitelerden alınmıştır.)

 
Toplam blog
: 40
: 3900
Kayıt tarihi
: 19.10.06
 
 

1974 yılında babasının memuriyeti nedeni ile Çorlu'da doğdu. Bu gezginliğinin ana nedeni olarak görü..