Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Şubat '09

 
Kategori
Blog
 

İtiraf ediyorum! Evde eşimle blog dedikoduları yapıyoruz.

İtiraf ediyorum! Evde eşimle blog dedikoduları yapıyoruz.
 

Sevgili Mumcu'yu ya teşekkürlerimle


Evde, eşimle Blog dedikoduları yapıyoruz. Dinlemek ister misiniz?

- Okan ne yazıyorsun yine?

- Valla şöyle bir Okan klasiklerinden yazayım dedim canım.

- Nasıl yani? Ne klasiği?

- Hani bizim Arif Abi'nin dediğinden

- Arif Öğütçü mü? Ne demiş ki?

- Dedim ya hayatım! Okan klasiği demiş

- Nasıl oluyormuş o Okan klasiği?

- Eh hayatım insaf yani, elin Arif'i biliyor da sen bilemedin mi hâlâ?

- Eee onun adı boşuna Arif değil ya!

- Bırak şu bayat "Arif’e tarif" esprisini! Bırak da yazayım şu aklımdakileri. Kaçacaklar şimdi.

- Merak etme canım kimsenin kaçacağı falan yok. Kaçan kaçmış zaten! Ya canım baksana sana birşey sorcam. Sen mimlenmedin mi?

- Ne mimlenmesi?

- Hani sizin şu MB’de Jülide diye biri bir oyun başlatmıştı "neden mimleniyorum?" muydu neydi!

- Canım oyunu başlatanın adı Jülliet, bahtlı Jülliet. Oyunun adı da Mim! Neden blog yazıyorum mu ne?

- Hah tamam işte onu diyorum! Demek seni mimleyen olmadı ha? Huhohohahi!

- O ne, o öyle? Sen ne demek istiyorsun şimdi? Ayrıca nerden çıkardın mimlenmediğimi? Tabii ki mimlendim! Bu âlemde unutulacak adam mıyım ben? Beni Faruk mimledi.

- Hah bak sen! Bir tek Faruk mu mimledi seni? Utan utan, Ümit Abi'yi en az yirmi kişi mimlemiştir. Ya sen? Nerdeyse oyun bitecek topu topu bir kere mimlenmişin onunla da hava atıyorsun.

-Yani var ya, bazen insanı çileden çıkarırsın sen. Sonra kim dedi sana sadece Faruk mimledi diye? Faruk biiiir, Tarik içiiiii, Manyak Aysel Teyze üüüüüüç, Bir Deli dööööört, H... beeeeeeeş! N'abeeer! Sonra Ümit Abi bu bloğun en tanınmış yazarı sayılır. Tabii önüne gelen onu mimleyecek. Adamı mimlemekle bıraksalar neyse, üç sayfada bir adı okunuyor tam bir megastar. Biraz ün yapmak isteyen onunla uğraşıyor.

- Olur mu canım bu bloğun en tanınmış ismi Sabiş Abla bir kere, kim bilir onuda kaç kere mimlemişlerdir. İnşaallah bu kadar mimin altından kalkar kadıncağız.

- Kalkar kalkar! Onda ki melekler varken hiç bir şey olmaz ona. Kadının arkasında melekler ordusu var yahu!

- Ayrıca Celal Abi’yi unuttun gibime geliyor. Hatırlıyor musun Ruksan Hanım’ın “enler” çalışmasını? Blog deyince akla ilk gelenlerin arasında Celal Abi’de varmış.

- İyi ya tamam. Şurda topu topu üç tane blog yazdın MB’nin muhtarı kesildin başıma.

- Mesele çok blog yazmak değil canım! Ben burada sözünü ettiğim tüm yazarların bloglarını belki de senden fazla okuyorum. Senin gibi yazma eylemine fazlaca odaklanıp okumayı ihmal etmiyorum.

- Bana bak sen biraz... Neyse bu kısımlarını sansürlerim ben... Anlat anlat...

- Okan Celal Abi için gazeteci değil diyorlar, doğru mu?

- Hayır çok bilmiş canım! Doğru değil! Nasıl doktorların veya avukatların konsantre oldukları uzmanlık alanları varsa Celal Abi’nin durumu da öyle. Kaldı ki bunun önemi ne? Doktor var kasaptan farkı yoktur. Başbakan var tüccardan farkı yoktur. Gazeteci var kiralık kalemden farkı yoktur! Ben ne gazetecilerin ne küpürlerini okudum. Mesele ille de istenilenleri yazıp ün yapmış olmak değildir. Benim gözümde Celal Çelik MB’nin en dürüst, en demokrat ve en insancıl kalemidir!

- Sen bi baksana canım! Senin o yukarıda az evvel biiiiir, ikiiiii diye saydıklarının hepsi Faruk'un tiplemeleri değil mi?

- İyi tamam kabul ediyorum. Yutturamadık! Ama Emine Hanım mimledi beni!

- Hangi Emine???

- Emine Supçin!

- Ah soooo!.. Emine Abla!

- Valla ona da ayıp oldu. Daha tanışalı bir kaç yazı oldu. İlk satırda anladık harflerimizin barıştığını. Oda bu samimiyetimize güvenerek mimleyiverdi beni. Ben n'aptım? İnan kendimi affedemiyorum. İnsanları hayal kırıklığına uğrattım. Acaba affeder mi beni?

- Amaaaan canım sende o kadar büyüteceğine otur yaz yazını. Sonra ne takıyorsun kafanı. O mim yazını ertelemenin sebebini ikimizde çok iyi biliyoruz. Bir tartışma çıktı blog da ortalık savaş meydanına döndü.

-Yeter açma şu konuyu, o mesele kapandı artık!

- Kapandı ama hala gidip gidip sayfalarda kim ne yazmış diye inceliyorsun.

- Hiç-bir-şe-yi in-ce-le-mi-yoruuum! Sadece gözlerime inanamadığım bazı satırlar var, onları iyice hazmedene kadar, tekrar tekrar okuyacağım. Hiç ummadığım arkadaşlarımdan, hiç beklemediğim yorumlar okudum bu tartışmada.

- Eh Okan, şimdi Ümit Abi "söylemedi deme" dese haksız mı?

- Neyse canım kapatalım bu konuyu! Yoksa yine editörlere takılacak yazı!

- Onlar n'apsın? Onların işi de kolay değil...

- Kapatalım konuyu canım. Şimdi reddedilecek şeyler söyleyeceğim iş işten geçecek. Ne diyorduk? Hee mim diyorduk!

- Sen şu mim yazılarını okuyor musun?

- Bazılarını, ya sen?

- Ben de bir kaç tanesini okudum. Faruk’un yazısında gülmekten koptum resmen, Gülname’nin yazısında çok keyifli bir müze gezisi yaptım sayılır.

- Evet Faruk yine kırmış geçirmiş ortalığı. Seyran Hanım’ı neden yazıyorsun diye sorduğuna soracağına pişman etmiş! Gülname’nin yazısı tam bir Vakayinüvis klasiği. Mükemmel bir yazıydı. Onun bir Beyoğlu yazısı var, tıpkı onun gibi alıp götürmüş yine tarihin güzel sayfalarına. Ama en çok Mesut Hoca’mın yazısını beğendim. Sanki benim söylemek istediklerimi söylemiş gibiydi o yazı. Hatta onun da önceleri ısmarlama yazı sıkıntısı olmuş, sonra bir açılmış yazarken anlatamam. Gerçekten mükemmel bir yazı!”

- Okudum canım! Bence Gülname’nin yazısı daha güzeldi!

- İyi yahu tamam bi şey demedik, zevk meselesi bu. Allah Allah!

-Tamam! Ne bozuluyorsun hemen, bişey demedim ki Mesut Abi’nin yazısına. İyi ki bir Mesut Abi’n varmış. Toz kondurmazsın.

- Tabii kondurmam! O benim öğretmenim!:) Bak hayatım bu sitede benim bazı hocalarım var. Onların yeri başkadır. Nedendir bilmem ama özellikle kırkbeş- altmış yaş arası öğretmenlerin yazıyarını çok seviyorum. Onlardan hem birşeyler öğreniyorum hemde o yazıların içinde kendi düşüncelerimi buluyorum. Sanki bu insanların Türkiye’nin en sıkıntılı günlerinde öğretmenlik yapmalarının bu ilgimde bir rolü varmış gibi geliyor bana. Yani darbeli, ihtilâlli günlerin aydınları olduklarını düşünüyorum. O dönemde görevde olan öğretmenlerin, öğrencilerine birşeyler vermek istediklerinde kurdukları hassasiyet sanki bugün de kalemlerinden süzülüyormuş gibi. Yazılarında ılık ılık barış rüzgârları esiyor gibi geliyor bana. Erdoğan Şahin mesela veya Mesut Selek, Ütopik, Fatma Hanım, Mustafa Mumcu...

- Mustafa Abi mi ???

- Evet !!!

- O öğretmen değil ki!

- Ne fark eder canım, onun öğretmenden farkı yok ki. Okul müdürü gibi adam! Kaç kere yorum yazarken ceketimi iliklediğimi yakaladım ben, haberin var mı?

-Yani Okan cıvımazsan olmaz sanki! Tamam Mustafa Abi’nin de çok güzel yanları ve yazıları var ama o ılık ılık barış rüzgârları dediğin noktada Mustafa Abi’nin ne işi var şimdi? MB’nin TDK’ sı gibi adam. Dilimizin en hızlı savunucularından, kabul ama yukarıda saydığın özelliklerle ne alakası var şimdi?

- Tamam canım bir espri yapalım dedik, kabul, hepsinin yeri başka.

- MB’de gidip de dönmeyenler hakkında bir yazı yazılmışdı geçenlerde, Mesut Abi yazmıştı galiba. Gidenler neden gidiyor sence?

-Bence çok ayrıntılı cevabı olan bir soru bu canım. Bunun bir kaç sebebi olabilir... İstersen bunu daha sonra konuşalım. Çocukların yatma saati geliyor! Dediğim gibi saatlerce sürecek bir konu bu. Ama şu kadarını söyleyeyim. Şu anda MB’de Ahmet Balcı’nın ayrılma düşünceleri olduğu söyleniyor. Eğer böyle bir şey varsa o zaman MB için önemli bir kayıp söz konusu olur. Bu sitede olmazsa olmaz yazarlardan biridirAhmet Abi.

- Evet ya Yurtdışından bildiriyorum kategorisine yazmıştı, silmiş o yazısını. Aklıma gelmişken, o kategori için düşündüklerini ihmal ediyorsun, farkında mısın bunun?

- Etmiyorum canım. Ben açılışını yaptım. Arabayı yürütene kadar en çok enerjiyi tüketirsin. Bir kere hareket haline geldimi çok daha az yakıtla çok daha yol kat edersin. Acayip büyük bi laf ettim gene dimi hayatım?”

-Cıvıma yine!

-Tamam tamam. Biraz ihmal ettim ama yurtdışı yazarları baya sahiplendi meseleyi. Yurtdışı bildirileri artarak devam ediyor. Bir kaç yazının com.tr’ye gönderilmesi olaya daha da hız kazandıracak. Gerçekten Dünya’nın her köşesinden katılım var. Kıbrıs’tan:Emine Sütçü, İsviçre’den: Zühal Voigt, Rusya’dan:sn.Wolk, sn Öztürk: ABD, Alev Abla: Almanya. Hollanda’dan:Özlem Cavdar Avustralya’dan Hayati Doğan. İngiltere’den Gökhan Yücel ve projeyi desteklediklerini bildiren ama daha yazmayan bir sürü yazar var. Yani anlayacağın konuya sahip çıkıldı. Şimdi sırada yurtdışı yazar katılımlarını çoğaltmakta ama burası biraz zaman istiyor. Berlin yazarlarının çoğalacağı kesin.

- :)) Bu konuya bütün gönlünü koyduğunu biliyorum canım. Umarım hedeflerine ulaşırsın!

- Gitmez de kalırsam ulaşacağım kesin gibi.

- Parmağının enter tuşunun üstünde gezdiğini biliyorum ama bir sürü sevenlerin var. Şurdan şuraya gidemezsin. Sevenlerin demişken; senin blogda en çok sevdiğin yazar kim?

- Söylemem!

- Neden?

- Söylenmez de ondan

- Ben biliyorum ki?

- Kimmiş?

- Ben de söylemem

- Hadi kız merak ettim! Bakalım en sevdiğimin kim olduğu hakkında yanılıyor musun?

- Kırmızı terlikli Tatlı kız!

- Herhalde yani! Başka kim olabilir ki?

- Peki Tatlı Kız’dan sonra?

- Bu ne şimdi?

- Söyle, söyle nasılsa biz bize konuşuyoruz!

- Yerin kulağı var. Ya duyarsa?

- Duymaaaaz ! Tutup bunları da bloğa yazacak halin yok ya?

- Ya yazarsam?

- Hadi canım sende o kadar da değil

- Benim ne kadar fanatik bir MB yazarı olduğumun farkında değilsin sen anlaşılan! Ben taslağı kafamda belirledim bile.

- Konuyu değiştirme! Soruma cevap ver!

- Gerek yok hayatım. O kendini bilir. Ben bunu kendisine bundan bir yıl evvel yazdığım bir mektup da açıkladım.

- Bildim bildim! Kırmızı bir halının üstünde uçup gelen Sultan!

- Ta kendisi!

- Peki blog da hiç sevmediğin yazar kim?

Dınınınıııııııın, dınınınıııııııın!

Blog dedikoduları ortaya sağlıklı bir mim yazısı çıkana kadar devam edecek. Diyaloğa gönüllü katılmak isteyenlere mail adresim açıktır.:))

Blog dedikoduları devam ediyor: http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=164235

 
Toplam blog
: 121
: 1814
Kayıt tarihi
: 29.01.07
 
 

Almanya'da doğdum. Haylaz bir öğrenciydim. 16 yaşımdan beri ticaretle ilgileniyorum. Şu anda büyük b..