Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Şubat '09

 
Kategori
Kitap
 

İtiraf ediyorum

İtiraf ediyorum
 

*


Evet itiraf ediyorum, uzun zamandır kitap okumuyorum. Uzun zamandır derken sonbahardan beri…

Geçen hafta gittiğim kitabevinden aldığım bülteni geçtiğimiz gece okuyunca, kitap okuma iştahım birdenbire arttı.

Bahsettiğim kitabevi; özgür, kimsenin üzerinde baskı hissettirmediği rahat ve müzik yayılan ortamında kitapları inceledim. Sırf bu eylemi yapmak bile beni bu dünyadan koparıyor.

Gözüm Andre Mauroıs’ın “İklimler” isimli kitabına takıldı kiiii, bu kitabın bizde de olduğunu anımsadım. Bu kitap babamın kitaplarından biriydi. Yeni basımı karton kapak basılmış. Oysa bizdeki roman mavi ciltli kapak ve Güven Matbaası tarafından Cağaloğlu’nda basılmış. Küçük ayrıntı; eskiden kitaplar genelde Cağaloğlu’nda basılırdı ve kitap kapakları da ciltli olurdu.

Hatta Milliyet yayınlarının çocuklar için çıkarttığı küçük çocuk romanları dahi böyle ciltli kapaktı. Bir sürü öyle ciltli küçük kitaplarım vardı. Şimdi sizi duyar gibiyim; kitabın içeriği ile ilgilenmiyor musun? Tabii ki zaten içerik için alıyorum fakat kapağın ciltli olması içeriğine saygı gösteriyormuş gibi geliyor. Karton kapak ise kitabın değerini düşürüyormuş gibi geliyor.

Dün gece bu kitaba başladım. Çok güzel gidiyor. Artık sararmış, çok hoş bir kokusu olan yapraklarını çevirirken babamın da bu sayfaları çevirdiğini, neler duyumsadığını merak ediyorum.

Bana göre özellikle romanlarda herkes çok farklı şey algılıyormuş gibi geliyor. Romanda tasvir edilen mekân veya karakterleri ben başka türlü hayal edebilirim, siz başka türlü hayal edebilirsiniz. Roman okumak herkesin kendi hayal dünyasının ölçüsündedir. Herkes oradan başka başka şeyler çıkarabilir.

Mesela bir romanı, biri başka türlü hayal edip senaryo haline getirir, diğer kişi başka türlü sinemaya aktarır. Aslında roman okurken insanların bi nevi senaristlik de yaptığını düşünüyorum. Film izlemek öyle değildir. Tek gerçek vardır. Sahne, karakterleri, doğal olarak herkes aynı hisseder. Ne gösteriliyorsa…

Kitap okurken istediğim dünyayı yaratabiliyorum. Hiç bilmediğim ya da hiçbir zaman gidemeyeceğim ülkelere gidip zaman tünelinden geçmişe yolculuk yapabiliyorum. İyi bir kitap insanı dünya ile bağlantısını koparabilir. Boynunuz ve bacaklarınız tutulana kadar okuyabilirsiniz ve hâlâ bitmemişse bütün boyun tutulmalarına karşı elinizden bırakmak istemezsiniz.

Yeni kitabın o taze mürekkep kokusunu ikide bir içime çekerim. Böyle de tuhaf bi durumum vardır. Eski kitapları da severim ama bizim evdeki eski kitapları. Babamın bir yığın kitabından birini çekip okumak bana sanki o anda babamla bir şeyler paylaşıyormuşum gibi gelir.

Bazı insanlar hiç kitap okumaz ve tek tesellileri “hayat okuyarak değil, yaşanarak öğrenilir” dir. Hadi burda koca bi PEHHHHH çekelim. Kitap okuyan insan yaşamıyor mu? Hem de ne yaşıyor. Vizyonu genişliyor, hayal dünyası zenginleşiyor ve bilgi sahibi oluyor. Okumayan vatandaş senin hayatı yaşayarak öğrenirimden kastın nedir? Bilmiyorum.

Hele hava yağmurluysa –bu günlerde olduğu gibi- sıcak, güzel demlenmiş bi çay eşliğinde kitap okumanın keyfine varamam. Aynı kitabı ikinci kez okusam dahi bende ki etkisi ilk okuduğumdan farklı olur. Bir romandan iki farklı senaryo yazıp filme çekmiş gibi hissederim kendimi. Adeta yönetmen gibi hissederim.

Ben şimdi A . Mauroıs’in “İklimler” romanını okumaya gidiyorum. Merak etmeyin, çayımı da demledim.

 
Toplam blog
: 246
: 1012
Kayıt tarihi
: 15.02.08
 
 

..