Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Eylül '17

 
Kategori
Sinema
 

İtirazım Var

İtirazım Var
 

                                                          “Gözlerini kapa ve kalbini aç, aklını da bırak gitsin.”

2014 yapımı, içinde mizah barındıran polisiye bir film. Onur Ünlü’nün senaryosunu ve yönetmenliğini üstlendiği filmin görüntü yönetmeni Vedat Özdemir. Filmin oyuncuları: Serkan Keskin, Hazal Kaya, Büşra Pekin, Öner Erkan ve Osman Sonant.

Film, bağlama eşliğinde söylenen, sözleri Şah İsmail’e (Hatayi) ait bir alevi deyişiyle başlıyor.

Muhabbet bağında bir gül açıldı

Bir derdim var bin dermana değişmem

Yüküm lal-i gevher mercan saçarım

Bir derdim var bin dermana değişmem

 

Filmde fırtınalar estiren ana karakter Selman Bulut (Serkan Keskin), siyaset bilimi okumuş, felsefe ve sosyolojiden haberdar, antropoloji alanında master yapmış, Nato karargâhında çalışmış, boks yapmış, bağlama çalmayı bilen, satranç oynamasını seven modern zamanların sıra dışı modern bir imamıdır.

Selman Bulut, camide tek saflı cemaatine namaz kıldırırken birkaç el silah sesi duyulur, namaz safında bulunan biri yere yığılıp kalır. Olay yerine gelen polis soruşturma başlatır. Polisin camideki cinayet soruşturmasını ağırdan aldığını anlayan imam, müezzinden başlamak üzere çevresindeki herkesi davranışlarından dolayı şüpheli konuma sokarak olayın üstüne gider; bazı ipuçlarını değerlendirerek olayı çözmeye çalışır. Araştırmaları olayı başka yerlere taşırken, olaydaki gizem de artarak devam eder.

Olayları çözerken çok rahat bir tavır sergileyen imam, keskin bir zekâya sahip, deli dolu biri; bir nevi Sherlock Holmes. Ele avuca sığmayan imam adeta, “benim göbek adım beladır” dedirtiyor kendine.

Selman Bulut, silah sesinden sonra dönüp arkasına bakar uzun bir süre, boş bakışlarla. Bu dönüş “dünyamıza hoş geldiniz kitaplar ve hayal âleminden” diye karşılanır. Bu dünya Kuran’da yazmayan, felsefe kitaplarında bahsedilmeyen, ahlakın uğramadığı kirli ve çirkef bir dünyadır. Sahtekâr bankacı, paraya doymayan avukat, taciz sucu da bulunan tefeci, eşini döven polis ve bunlara karşı duyarsız, vicdanını kaybetmiş bir toplum.

Olaylar karmakarışık, birbirinden uzak gibi duruyor ama bağlantılar film ilerledikçe anlam kazanıyor. Filmin çekimleri ve oyunculukları oldukça başarılı. Azıcık dram serpiştirilmiş olsa da mizah kendisini hissettiriyor. Tabii merak ve gizem de filmin tuzu biberi. Filmin müzikleri de özenle seçilmiş ve sahnelere dağılımı ustaca ayarlanmış. Karışık ama özgün ve alt metni sağlam, Türk sineması adına ümit verici bir film. Filmde replikler ölçülü, ses oturmuş, ışık kullanımı da dikkat çekici düzeyde iyi. Oyunculuğuyla, dekoruyla, kostümüyle ben buradayım diyen bir film.

Özellikle rüşvet ve kara para (faiz) konusunda iyi göndermeler yapılmış. ("hükümette tanıdıklarım olsa, kredi almaktan neden utanayım?")

Selman Bulut, cinayeti çözmeye uğraşırken Diyanet’ten gelen teftiş ekibini oyalamaya çalışıyor; kızının erkek arkadaşıyla olan mücadelesini kendine has tarzıyla ortaya koyuyor. Türkiye şartlarına göre uçuk, marjinal bir imam karakteri. Kararlı, mücadeleci, maceraperest, korkusuz, güçlü, zeki bir imam.  Yeşilçam filmlerinin kötü karakterli imamlarına karşın çok yetenekli, pozitif enerji yayan biri.

Selman Bulut, soruşturmaya gelen diyanet mensuplarına şöyle der:

“Siz de yeteri kadar enteresansınız, diyanette çalışıyorsunuz.

Din u millet sorar isen âşıklara din ne hacet

Âşık kişi harap olur, harap bilmez din diyanet…” (Y.Emre)

 

Bir dedektif gibi çalışan imam, çok rahat, bildiğini pek belli etmeyen çok fazla zeki biri. Önemsiz ayrıntılardan ipuçları elde ederek çözüme gidiyor. Türkiye standartlarının üstünde bir karakter.

Filmin sonu iyi bağlanmamış. Seyirci Leyla ile Mecnun dizinindeki tadı arıyor. Onu bulduğu müddetçe seviniyor. O dizi bir nevi çıta oldu Onur Ünlü’ye.

Politik göndermeleri de dikkat çeken bir komedi. Verdiği mesaj yadsınamaz. Filmdeki merak unsuru diri tutulmuş. Verilen mesajların yanında sinemanın aynı zamanda bir eğlence olduğu unutulmamış.

İmam nikâhı, faiz, tefecilik, dünümüzün din algısı, eften püften işlerle uğraşan diyanet, suça bulaşmış polis, emekli edilmiş asker, taciz, sokak çocukları dokunulup geçilen konulardır.

Ölen, taciz suçu da işlemiş bir tefeci, yani kirli biri, günahkâr. Katil kim? Hırsızlar mı, borçlular mı? Katil mi yargılanmalı maktul mü? Bunların peşine düştükçe pislikler ortaya dökülüyor, arızalı sistem yama tutmaz yüzüyle açığa çıkıyor. O zaman gelsin Müslüm Gürses’in şarkısı:

 

 “ İtirazım var yalan dolana

Benim bu dertlere ne borcum var ki

Tuttu yakamı bırakmıyor

Benim mutlulukla ne zorum var ki

Bana cehennemi aratmıyor…”

 

Şahan Gökbakar’ın arabesk kültürden yarattığı Recep İvedik tiplemesi toplumda karşılık bulmakta zorlanmadı. Kaba olduğu kadar absürt bir komedi olan film, izlenme rekorları kırıyor.  Zaten politik hiciv her zaman muhalif kesimin gözdesi olmuştur, taraftar bulmakta zorlanmamıştır. Her iki filmde kullanılan dil, kitlelere yabancı değil. Ahlakı idealize etmeyi severiz ama yaşantımız filmdeki karakterlerin yaşayışlarından çok da uzak değil. Ama “İtirazım Var” ucuz mizah filmleriyle karşılaştırılmayacak kadar özgün bir filmdir.

Onur Ünlü, Türkiye’nin en usta diyalog yazarlarından birisidir. Filmde çok iyi göndermeler var. Ama buna rağmen filmdeki genel akış içerinde boşluklar oluşmuş, gereksiz sahneler mevcut. Filmin en vurucu repliği:

 “İhtiyaçtan fazla mal haramdır, hırsızlıktır. Altın ve gümüş, yoksullar üzerinde hegemonya kurmak için kullanılıyor, infak edilmiyor.  Mülkte şirk koşuluyor. Kırkta bir diye bir şey tutturulmuş gidiyor.  Komşusu açken tok yatmamak için zengin mahallelerine taşınanlar var. Peki, sokaktaki açtan, yoksuldan haberiniz var mı? Bu dinin klasik fıkıh anlayışı, yeryüzünün sokaklarında aç gezen bir milyar insan için ne diyor?

O fıkıh, Ömer’i vuranların, Ebuzer’i çöle gömenlerin, Ali’yi hançerleyenlerin, Hüseyin’i susuz bırakanların, Medine’yi yağmalayarak dokuz yüz sahabe kadınına tecavüz edenlerin ve Kâbe’yi mancınıkla ateşe verenlerin fıkhıdır.

O fıkıhtan bir şey çıkmaz. O, zenginlerin, kodamanların, cariye ve köle sahibi olma peşine düşmüşlerin fıkhıdır. Sultanların, harem ağalarının, zindandan İmam-ı Azam’ın kırbaçtan morarmış cesedini çıkaranların, kırkta bircilerin fıkhıdır.  Ebuzer’in dediği gibi ‘Geceyi aç geçirip de kılıcına davranmayanın aklından şüphe ederim...’ ”

Filmde sıra dışı şeyler hemen göze çarpıyor. İmamın kızı bir erkekle aynı evi paylaşıyor, camide imam tekbir getirirken arka planda itirazım var şarkısı çalıyor, imam namazdan önce imam odasında alevi deyişleri çalıp söylüyor, camide küfür ediyor, meyhanede içki içiyor.

Yönetmen Onur Ünlü de filmdeki karakter gibi sıra dışı biri. Keskin eleştirileri seviliyor gençlik tarafından. Filme doğallık katmak için küfrü alenen vermesi hoş karşılanmasa da dini dogmaların eleştirilmesi, geleneksel din algısına getirdiği itiraz dikkate değer. Ama filmdeki bazı sahneler rahatsız edici. Dogmaları, geleneği eleştirelim, geleneksel din algısına itiraz edelim ama çoğunluğun hissiyatını da rencide etmekten kaçınalım diye düşünüyorum. Sisteme, devlete, dine ve topluma olan eleştirilerini bildiğimiz yönetmenin filmdeki bazı sahneleri olmasaydı daha iyiydi diyebilinecek cinsten. Camideki küfürlü konuşmalar, meyhanede içki içen bir imam ve o ortamda anlatılan dini bir hikâye gibi…

Filmden hakikat sorgulaması:

“İnsan sadece suçluyken kaçmaz. Bazen suçlandığın için de kaçarsın. Ama bir kere kaçmaya başladıysan bir şeyleri de muhakkak kaçırırsın elinden; bazen gençliğini kaçırırsın, bazen geleceğini, bazen de aklını. Fakat işin en güzel tarafı da bundan sonra başlar, çünkü aklını kaybedince korkularından da kurtulursun. Bu da seni özgürleştirir. Çünkü sadece korkaklar kendi akıllarına güvenirler ve bütün korkaklar hakikatin esiridir. Oysa hakikat, akıl veya başka bir şeyle kavranılmaz. Hakikatin ancak parçası olunur. Bunun için kurtul geçmişinden, geleceğinden, aklından... Kâinatta ne varsa şu anda olduğunu görmüyor musun? Sadece burada, sadece şimdi... Gözlerini kapa ve kalbini aç, aklını da bırak gitsin.”

Selman Bulut, cinayeti çözmek için üstüne vazife olmayan işlere burnunu sokar ve burnu kırılır. Film boyunca bandajlı kırık burunla dolaşır. Her fırsatta günahkâr olduğunu dile getiren Selman Bulut, bin bir meşakkatle çözdüğü olayın sonunu getirmez, suçluyu adalete teslim etmez. Çünkü suçlunun kim olduğu konusunda tereddütleri var ve adaletten de emin değildir. 

 

 
Toplam blog
: 22
: 597
Kayıt tarihi
: 10.01.15
 
 

Şiir ve sinema ile ilgileniyorum. Üç şiir kitabım var.      ..