Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Aralık '09

 
Kategori
Siyaset
 

IX. Haçlı Seferi...

Sevgili okuyucular şu sıralarda Haçlı Seferleri'nin nedenleri, Anadolu Selçuklu'larını yıkan Moğol akınları, Osmanlı Devleti'nin kuruluş dönemi gibi konulara kafayı takmış durumdayım. TV'de Şeb-i Aruz törenlerini izleyince Haçlı birliklerinin geçiş bölgesi olan Anadolu'nun yıkılış ve anarşi zamanlarında ortaya çıkan Mevlana, Yunus Emre, Hacı Bektaş Veli gibi kutup isimleri hatırladım. Topluma mal olmuş bu şahsiyetler halka umut aşılamış, gerçeklerden kaçmaya çalışan insanoğlu her zamanki gibi kurtuluşu bilinçötesinde aramıştır. Hristiyan saldırılarının ardından zayıflayan Anadolu Selçukluları'nın doğudan gelen Moğol saldırılarıyla yıkılışı gelmiştir.

Benim tüm bunlardan anladığım kabaca şöyle: Tarih boyunca gerçeklerden kaçmanın kılıfı hep dini gerekçelere saklanmış. Kafayı kuma gömmenin hemen ardından çevredeki gelişmelere karşı gösterilen toplu umarsızlık geliyor. Siyasi çözülüş ile toplumsal dayanışmayı kaybetme en son olarak varolma mücadelesine dönüşen bilinçlenme safhasını doğuruyor. Bu dalganın ilk adımı olan ekonominin daralması, geleceğe olan güvensizliği besliyor. Güvensizlik havası ile toplumsal kaosun genel hayata yayılması savaş koşullarının diğer koşulları. Eksik ya da fazla bilemem ama benim aklım yakın ya da uzak tarihimiz hakkında bunları söylemekte. Konuları daha çok bilgiye sahip olan isimlerden de dinlemek isterim.

Şimdi gelelim Haçlı Seferleri'ne (1095-1270). Görünür sebebi bölünmüş Hristiyan alemini kutsal Kudüs şehrini kurtarmak amacıyla biraraya getirmek olsa da bu amaç sadece ABD'nin terörle savaş bahanesine benzer biçimde karşılıklı çıkarların bileşkesini oluşturuyordu. İşin ilginç tarafı I. Haçlı Seferi Bizans İmparatoru Aleksios Komnenos'un İstanbul'u Türklerden korumak amacıyla hristiyan güçleri daveti üzerine başlatılmıştı. Aralarında en başarılı olan bu seferdir. I. Kılıçarslan ve Selçuklu ordusu saldırgan seline yenilip İznik ve Antakya'yı Haçlı ordusuna teslim etmek zorunda kalmışlardır. Kudüs şehrini ele geçiren Hristiyan güçler halkın tamamını katledip yaklaşık 90 sene (Selahattin Eyyubi-1187) hüküm sürdüler. Bu seferlerde Ortadoğu'da kurulan çeşitli devletler 1200'lerin sonuna yok edildiler. Tarihçilerin Haçlı Seferleri üzerinde vardıkları ortak nokta ise ticaret yollarının müslümanların elinden alınmasıdır.

Tarafımdan nacizane yapılan tarih okumasının ardından sadede gelelim. Soğuk Savaş'ın bitmesinin ardından Çin yüzyılı diyebileceğimiz 21. asır bu dev güce karşılık Orta Asya ve Ortadoğu stratejik noktaları ve kaynaklarının kurulan yeni devletçikler sayesinde ABD tarafından hakimiyet hevesini içeriyor. Yerelleştirilen savaşların ardından bölünen ülkelerde (Irak-Afganistan-Pakistan) Bölgesel Kürt Yönetimi'ne benzer tampon siyasi yapılar devşirilmekte. Çok kutuplu dünya hipotezinin dayandığı son 20 yılda ABD'nin tek süper güç olmasına karşılık Çin ya da Rusya'nın dengeyi oluşturacağı fikri tazeliğini korurken değişmeyen tek şey Ortadoğu ve Orta Asya coğrafyasında küresel bir devletin terörü yaratan güç olarak sahne almasıdır.Ekonomik krizi bile kaldıraç olarak kullanan bu düşüncenin Obama döneminde tıpkı Haçlı Seferleri'nde olduğu gibi amaçlarına ulaşıp ulaşmayacağı bilinmez ama Filistin-İsrail anlaşmazlığı gibi konular çağlar boyu süren davaların dini arka planını gösteriyor.

Haçlı Seferleri sonrası Anadolu'da Osmanlı İmparatorluğu'nun temelleri atıldı. Üstelik hedeflenin aksine Osmanlı hakimiyeti aşağı yukarı 1300'lerin ortasından XX. yüzyılın başına kadar Avrupa'da hüküm sürmüştür. Anadolu Selçukluları'nın ulaşamadığı bölgelere yerleşen Türk hakimiyeti 400 senelik bir zaman süresince egemenliğini karşıt güçlere kabul ettirdi.

Şanlı tarihimiz deyip sahte övünmelerin arkasına sığınmadan şunları söyleyeyim: Ne zaman Osmanlı bilimsel bilgiyi üretmekten uzak kaldı bu durum rasyonel olmayan düşünceye teslim olduğunun göstergesi sayılabilir. Fetihlerle, dirlik ya da tımar sistemleriyle gelirlerini arttırmamasının nedeni ise coğrafi keşiflerle bulunan ticaret yollarını Avrupa ülkelerine kaptırmasında yatıyor. İşte yeni dünyayı anlayamamak hatası çağlar boyu toplumumuzun yaşayacağı travmaları hazırlamıştır. Bana kalırsa gericilik-ilericilik kavgası şeklinde zuhur eden tartışma şehirli-köylü farklılığının artı değer üzerindeki hakimiyet kavgasından başka bir anlama gelmiyor. Çevrenin merkez üzerindeki baskısı Mustafa Kemal tarafından temelleri atılan Cumhuriyet kurumlarıyla birlikte halkı yönetime daha fazla katması sayesinde azalırken, yeni çatışma alanı devlet eliyle yaratılan sermaye kesiminin kendini daha adil bir ulusal gelir paylaşımından uzak tutmak istemesi olmuştur.SSCB'nin yıkılışının ardından dinsel ya da etnik kimliklerin bu kadar ön plana çıkarılması üretim ilişkilerinin yeterince demokratik hale getirilememesinde yatmıyor mu?

 
Toplam blog
: 93
: 472
Kayıt tarihi
: 09.06.09
 
 

21-07-1973 tarihinde İstanbul'da doğdum. M.Ü. İletişim Fakültesi Radyo-T.V. Bölümü'nden 1995 yılı..