Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Ağustos '10

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

İyi günde kötü günde Datça'da

İyi günde kötü günde Datça'da
 

Datça'dan bir görünüm


Senelik iznimin büyük kısmında Datça'daydım. Datça'nın kültür sanatla iç içe yaşayan, yaşatılan bir belde olduğunu bilen bilir. Datça'nın mavi bayraklı sahillerinde (Öğretmenevi'nin önündeki sahil mesela) denizin dibini izleye izleye yüzerken akşam ne yapsam diye düşünmeye başladığım olur. Yüzerken gökyüzüne değil de, denizin dibine bakmam tuhaf gelebilir bazısına; ama gökyüzüne bakmanın insanın boynunu fena halde ağrıttığını da yadsıyamazsınız sanırım. İronik de konuşmuyorum üstelik. Düşünme konusuna dönersek, yapılacak 'sanatsal' bir plan Datça'da her zaman vardır. Bir komşumuzun edebi çevirmen, diğerinin ressam, bir diğerinin ise yazar olduğu bir yerde akşam bir sergiye gidebilir, sanatçı dostlarınızla bir sofra etrafında keyifli sohbetler yapabilir, hamağa uzanıp kalın bir kitaba gömülebilir ya da tiyatroya gidebilirsiniz.

Öncelikle Datça'da kültür sanat gündemine iki tiyatro bomba gibi düştü: Muhteşem ikili Nilgün Belgün ile Ali Poyrazoğlu'nu İyi Günde Kötü Günde'de, Ferhan Şensoy'u ise İşsizler Cennete Gider isimli oyunda cümbür cemaat aynı yüzler izledik. İyi Günde Kötü Günde, 'Sen dünyanın sekizinci harikasısın!' agucuk gucucuklarıyla birbirini nazlayarak evlenen ikilinin, yıllar sonra yıkılan yuva teması çevresinde dönen birbirinden komik olaylar anlatılıyor. Amfi tiyatronun taş zemini üzerinde ağrıyan sırtımıza rağmen öyle güldük ki, oyun bitiminde Ali Poyrazoğlu, 'Çıkışta herkes bir otuz milyon daha verecek. Bu paraya bu kadar gülünmez!' diye espri yaptı. Poyrazoğlu'nun oyunculara özgü egosunu zaten üzerinde gri kimonusu ile iki koruma eşliğinde çıktığı oyun arasında da görmüştük. Ferhan Şensoy ise işsizlerin yaşadıkları tüm zorluklar nedeniyle cennete gideceğini konu edinen toplumsal yergi dolu oyunu düşündürücüydü. Depoya bekçi olarak başvurduğu işte patron gerile gerile:

_Üniversitede mühendislik okumuş, bir de gidip İngiltere'de master yapmışsın.

Şensoy, ezile büzele yanıt verir:

_Yapmış bulundum...

Çıkışta Şensoy'un Seçme Sapan Şeyler isimli kitabını alarak rıhtım boyunca yürüyerek Marina Bar'a biralanmaya gidiyoruz. Hafif müzik eşliğinde denizi baktı gözlerimiz, ve bundan sonra ne yapmalı diye düşünerek geceyi bitiriyoruz. Dönüş yolunda Şensoy, kıyıdaki bir balıkçıda sessizce sohbet ediyor.

Hem blog'da niceliğin önemli olduğunu üç-beş satırlık bloglardan az çok anlamış durumdayız, hem de Datça'da kültür sanat bir blogda işlenmeyecek kadar uzun bir konu. Sonraki blogda görüşmek dileğiyle...

P.S. I love you demeyeceğim tabi ki; ama bugün benim 30. yaş günüm olduğunu dipnot geçeyim.

Tüm dostlara sevgilerimle, iyi ki varsınız.

 
Toplam blog
: 132
: 3374
Kayıt tarihi
: 09.08.06
 
 

Odtü mezunu; edebiyat ve sinema düşkünü biriyim. AFSAD’ta fotoğraf, Sinematek’te film yapımı üzer..