Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Aralık '07

 
Kategori
Aile
 

İyi ki doğdun Ayça Irmak

İyi ki doğdun Ayça Irmak
 

Tarih 03 Aralık 2005, yani bundan tam 2 yıl önce. Günlerden Cumartesi, saat sabah 08.00. Eşim Dilek ile birlikte Mersin Özel Duygu Tıp Hastanesi'nde gergin bir bekleyiş içerisindeyiz. Operasyonu yapacak doktor Çiğdem Şanlıalp'i bekliyoruz. Yanımızda bize destek olmak için çocuk doktoru ablamız Dilek Eker ve kayıvalidem Birsen var. Karmaşık duygular içerisindeyim. Dakikalar sonra baba olacağım. Hem heyecan hem de tedirginliğim var. Eşimin sağ salim operasyonu atlatmasını, çocuğumun sağlıklı doğmasını diliyorum Allah'tan. İçin için dua ederken, eşimi yatıştırmaya çalışıyorum...

Bu arada odaya gelen anestezi uzmanı doktor ile 2 hemşire eşimi ameliyata hazırlıyorlar. Serum filan takılıyor. Derken doktorumuz; "Günaydın, nasılız, heyecanlı mıyız?" diyerek içeri giriyor. Bu operasyonun başlayacağı anlamına geliyor.

Saat 08.22. Hemşireler eşimi ameliyathaneye alıyorlar. Gülerek eşimi rahatlatmaya çalışıyorum ama gerginlikten nefes almakta bile zorlanıyorum. Tekrar odaya dönüyoruz Doktor Dilek abla ve kayınvalidem ile. Çay söyleniyor, ben istemiyorum. Bırakın çay içmeyi, nefes alamıyorum ben. Dakikalar geçmiyor.

Saat 08.30. Doktor Dilek abla; "İşte çocuk doğdu" diyor. Şaka yapıyor sanıyorum.
"Bak dinle sesi geliyor" diyor.
Dikkatli dinleyince bebeğin ağlama sesini duyuyorum. Bu ses, içimi garip bir duyguyla sarıyor. Bu ağlayan benim kızım. Heyecandan dayanamayıp odadan çıkıyor ve ameliyathanenin kapısında bekliyorum. Bizim cadı basbas bağırıyor.

Saat 08.35. Ameliyathanenin yan tarafında bulunan küçük kapıdan bir hemşire çıkıyor.
"Bebeğin babası siz misiniz?"
"Evet" diyorum.
"Bebeği alabilirsiniz" diyor.

Kalbim güm güm, hemşireyi takip ediyorum. İçeri oda da bulunan tartının üzerinde üzeri giydirilmiş küçük bir bebek ağlıyor. Tartı 4, 250 kg. gösteriyor. Hemşire bebeği alabileceğimi söylüyor ama ben nasıl tutacağımı bilmiyorum. Sonunda hemşire kendisi bebeği kucağıma veriyor. İnanılmaz bir şey bu. Yüzüne bakıyorum. Kıpkırmızı, yumuk gözlü, iri dudaklı ve öpülmelik yanaklı bir bebek bu. Aynı annesi. Ağlıyor. Ağlama kızım diyerek elimi dudaklarına dokunduruyorum, ilk hamlesi elimi emmeye çalışmak oluyor. Sudan çıkmış bir bebek emmeyi nerden biliyor diye düşünüyorum (Allah'ın işi) ve sevinçle kızımı odaya götürüyorum. Ama içim hala rahat değil, çünkü eşim çıkmadı...

Saat 08.50. Nihayet eşim Dilek'te sağ salim ameliyattan çıkıyor. Çok şükür diyorum...

Bebeğin ismi için önceden anlaşmıştık. Her ikimiz birer isim koyacaktık. Ben Ayça dedim, eşim Irmak. Ve kızımın ismi Ayça Irmak oldu.

İşte bugünden sonra hayatımız değişti. Önce uykusuz geçen bir 6 ay yaşadık. Kızım Ayça Irmak genellikle gündüzleri yatıyor, geceleri nöbet tutuyordu. Ama yine de güzeldi.

03 Aralık 2006 birinci yaş gününde Ayça yürüyordu. Her geçen gün daha güzel ve tatlı oluyordu. Anne, baba, mama gibi kelimeleri çok rahat konuşuyordu.
Üzerinden bir yıl daha geçti. Dün Ayça 2. yaş gününü kutladı. Şimdi tam bir prenses güzelliğinde. Belki de babası olduğum için bana öyle görünüyor. Ama bu güzelliğin yanında bir o kadar da yaramaz. Yerde gökte durmuyor. Evin altını üstüne getiriyor. Özellikle bana akşamları dinlenmek yasak. Gece geç saatlere kadar yatmıyor ve beni de yerime oturtmuyor.

İşten yorgun argın gelerek evin kapısını çalıyorum. İçeriden "Babam geldiiiii!" diye bağırtısını duyduğum anda, ne yorgunluk kalıyor ne stres. Hele bir de kucağıma alıp, kokusunu içime çekerek öpünce, daha da rahatlıyorum.

Müthiş güzel bir duygu evlat sahibi olmak. Önce Allah'a şükrediyorum bana böyle güzel bir evlat verdiği için. Şükrediyorum bu evladı doğuran Dilek gibi güzel bir karım olduğu için. İkisi de bana evimde huzur veriyorlar. Hayatımın anlamı onlar...
Ve şimdi, iyi ki doğdun, iyi ki varsın benim melek kızım Ayça Irmak diyorum...

 
Toplam blog
: 109
: 1269
Kayıt tarihi
: 07.07.06
 
 

Yorum yapmaktan ve metin yazmaktan zevk alıyorum. Her insanın yorum yapması kişisel görüşlerini beli..