Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Kasım '13

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

İyi Ki Doğdun ODTÜ!

İyi Ki Doğdun ODTÜ!
 

Bugün ODTÜ’nün 57. doğum günü . . . 

Üniversiteyi ODTÜ’de, özgür iradenin Türkiye’deki anavatanında okudum.

Hem de Felsefe okudum ben.

Aman yarabbim, tam bir felaket!

O sıralar, bilhassa yapılı saçlarıyla, bu derneğin, şu derneğin üyesi, orta yaşı geçmiş hanımefendiler sorardı:

             - “Hangi okulda okuyorsun güzel kızım?” 

             - “ODTÜ’de okuyorum.”

             - “Ah şahane, peki ya hangi bölüm?”

             - “Felsefe okuyorum ben.”

             - “Olsun kızım”, derlerdi, “olsun . . .”

Anlam verilemezdi bir türlü. Haydi ODTÜ, girilmesi zor bir okuldu, iyiydi, hoştu da, Felsefe neyin nesiydi? Tuhaf, esrarlı, boş işlerdi! Laf salatası! Boşgezenin boş kalfalığı! Okul bitince ne müdür olabilirsin, ne vali.

“Sürünecek misin kızım?” 

Eşe dosta hava atmayı bırak, prestijimi onların gözünde yerle bir eden o bölümde okudum ben. 

Hem de bayıla bayıla!

* * *

ODTÜ’nün bütün çimleri güzeldir. Ama, beşeri bölümlerin çimleri bana göre ODTÜ’nün en güzel çimleriydi. Çünkü oradaki çocuklar daha bir rengarenk, daha da aşk dolu, daha sanatçı, daha filozof, daha mağrurlardı . . .

Biz ODTÜ’deyken hepimiz çocuktuk ve biz çok güzel çocuklardık . . .

Dünyaya değer katabilmek için yanıp tutuşurduk, üretmek için hevesliydik; değerlerimiz, hayallerimiz, kafamızın içinde uçuşup duran fikirlerimiz vardı.

Maviydik, pembeydik, yeşildik; her renktik biz.

Karşı konulacak kadar saftık.

Hala öyleyiz.

Hala öyleler.

ODTÜ’deki çocukların hala hepsi şimdinin ve geleceğin başı dik, prensipli, sevgili, coşkulu, dopdolu, sımsıkı insanları.

* * *

Şu sıralar yine bilhassa kafaları dumanlı, o derneğin, bu derneğin üyesi, yaşı geçmiş, geçmemiş hanımlar, beyler soruyor:

- “Nedir bu ODTÜ’deki durum kızım?”

- “Ağaçları kesiyorlar” diyorum.

- "Kessinler bırak, ne güzel yollar yapılacak.”

- "O yollar bizi eve götürmez ki!” diyorum. “Bizim evimiz ağaçların gölgesinde, bizim evimiz kuşların sesinde, bizim evimiz ıslak çimenlerde! Bizim evimizin kapısı hayatı sevmekle açılır. Evimiz birbirimizi sevmekle büyür; şefkatle, özenle, aşkla, güvenle en güzel saraylardan güzel, en geniş yollardan ferah olur!”  

- “Olsun”diyorlar, “bu sefer de böyle olsun.”

Olmaz! Olamaz hanımlar, beyler, olmayacak.

İç sesimiz susmaz. Peşinizi bırakmaz. Göğsümüzün tam orta yerinde, gürül gürül, bangır bangır bağıran, bizi hayata bağlayan dirim, efendileri, efendicileri, hiç bir yere bağlanmayan, eve varmayan yolları sevmez.

Dirim otorite dinlemez.

Doğa ananın en değerli çocuğudur dirim; hem de hayatın kaynağı.

Yaşayan hiç bir şey ölmez hanımefendiler, beyefendiler.

Yalnız, şekil değiştirir.

Dirim de öyledir.

Bugün bende sevmeye atan kalp, yarın başkasında, ertesi gün bir kelebekte, daha ertesinde ulu bir ağaçta, belki ufak neşeli bir bulutta, belki uzak bir ülkede, kimbilir hayata düşman siz hanımların, beylerin torunlarında, ama her daim geleceğin çocuklarında yaşamaya devam eder.

Bir düşünsenize, aksi olsaydı bu dünya yaşanır mıydı hiç?

İyi ki doğdun ODTÜ!

Sen çok yaşa!

Bugün benle, yarın bir başkasında!

 

*

Fotoğraf: Şeyma İncikli

@Vhilosopher

vuslaterkmen.com

 
Toplam blog
: 71
: 390
Kayıt tarihi
: 31.10.13
 
 

- ..