Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Haziran '13

 
Kategori
Güncel
 

İyi ki halkın sağlığını düşünüyorsunuz!

İyi ki halkın sağlığını düşünüyorsunuz!
 

Netten alıntı.1 Haziran Taksim, Beyoğlu sokakları


Ne o, iyi ki 1 Mayıs kutlamalarına, 19 Mayıs törenlerine filan Taksim Meydanı’nda izin vermediydiler!

Bugün ise 1 Haziran… ve bakıyorum da, günlerdir binlerce insan orada eylemde, ama hiçbiri de, “orası şantiye alanı, insanlar zarar görür, çukurlara düşerler” diye izin vermedikleri o hendeklere düşmüyorlar; yalnızca GENE emre itaat eden polisin copu, polisin gazını yiyor, GENE tazyikli suyla ıslanıp yaralanıyorlar! Ölüyor kimi de hattâ!!

İyi ki kazı alanı deyip, sigara deyip, alkol deyip milletin sağlığını düşünüyorsunuz, iyi ki!!  Kim yaralıyor halkı, kim sağlıklarıyla oynuyor, kim saldırıyor halka, kim saldırtıyor?!

Dün gece bütün yurt sathında hiç uyumadı halk, sokaklardaydı. Sokaklarda olmayanlar da evlerinde, balkonlarında, pencerelerinde tencere-tavalarla, ıslıklarla-alkışlarla destek veriyordu sokaktaki yurttaşına! Uyumuyordu artık TÜRKİYE!  İstanbul, hemen hemen tüm semtleriyle birlikte başta olmak üzere, pek çok ilimizde vatandaş hükümeti protesto ediyordu. Gezi parkı filan değil, asıl mesele sabrın artık taşmış olmasıydı. Gezi parkı ise bardağı taşıran son damla, bir vesiledir yalnızca.

Müthiş de bir dayanışma var halk arasında, taksicisinden esnafına, internet kafecisinden lokanta sahibine, normalde birbirine fanatikçe duygular besleyip yanyana bile durmayan fenerlisi-galatalısı-beşiktaşı, göztepesi-karşıyakası elele, omuz omuza..! İktidarın emriyle iletişimi kesmek için ve orda olan bitenleri cep telefonlarıyla  iletmesinler diye jammer cihazlarıyla engellenmeler karşısında internet kafeciler eylemcilere “gelin arkadaşlar, internete burdan girin, dükkan sizin” diyorlardı. Civarda rastladıkları askerler bile limon veriyorlardı biber gazından korunsunlar diye, hep yine yardımcısıydı asker, halkının-vatandaşının… Eczacısı da hiç parasız gaz maskesi dağıtıyordu gaz bombası yiyenlere… Lokantacısı çağırıyor, yiyecek içecek veriyordu, destekliyordu, hükümeti protesto eden halkını tüm içtenliğiyle… Böyle bir dayanışma hali mevcutken, başbakan ise halâ diyebiliyor ki “ordaki esnafa, dükkanlara, çevreye, insanlara zarar vermeye kimin ne hakkı vardır”… güler misin, ağlar mısın?!

Bu yüzden zaten böyle olmuştur, asıl bu yüzden zaten protesto edilmektedir, kendini inkar ettiği, halkını inkar ettiği, halkını, halkının-ülkesinin haklarını, halkının gerçeğini, gerçekleri inkar ettiği, kendi yanlışlığını kabullenemediği için!

Halkın elinde ne taş, ne sopa, ne silah nevî herhangi bir şey zaten yokken, hatta yalnızca oturuyor, yürüyor, hattâ hattâ şarkılarla, danslarla protestosunu gayet de sakin, eğlenceli ve masum bir şekilde ortaya koyuyuyorken, yine başbakanın: “ellerinde molotof kokteylleriyle ordaki vatandaşa, halka, esnafa saldırıyorlar camları çerçeveleri kırıyorlar” diye son derece absürd, akla zarar ve insafsız bir şekilde gerçeği eğip bükebildiği, saptırabildiği için!! Yani yalan, yalan olur da, bu kadar da göz göre göre olur mu? Yayın yasağı koyup her türlü sansürü tv. kanallarına, gazetelere emrediyor ama, artık insanların kendi cep telefonlarıyla bile canlı yayın yapabildiğini, zaten halkın orada tam olarak ne olup ne bittiğini tüm gerçekliğiyle görebildiğini, hiç mi hiç düşünemiyor da sanırım sayın başbakan.

Ve haliyle taşmıştır tabii artık sabırlar. Nasıl taşmasın! Basiret ve feraset ulaşmıyorsa iktidara, ne yapılabilir başka!?

Üstelik son derece demokratik bir tarzda halk, iradesini koyarken el birliğiyle ortaya, kim gerilimi arttırıyor, kim saldırıyor halka?

Efendiler, akacak kan damarda durmaz, akmaya başlamıştır ve akıtan sizsinizdir, başlatmışsınızdır bir kere!

Herşeyin bir limiti, bir son haddi vardır. Sabrın da sağduyunun da... ve pek güvendiğiniz o halkımızın meşhur suskunluğunun da!

Ama bir iç çalkalanmalara da, iç savaşa da hiç mi hiç ihtiyacımız yoktur!!

Onun için, hükümeti ve emrindeki tüm idarî mercileri ve polisi akl-ı selime davet ediyorum.

Görün artık halkta yarattığınız şu infiali!

Evet, herşeyin bir limiti, bir son haddi vardır… Özgürlüklerin de!

Ve yasa ve yasakların da!

Siz kendinizi herşeyde alabildiğine özgür görürseniz, millet de kendinde var olan hakkı-özgürlüğü sonuna kadar kullanacaktır.

Şu dakikalarda bazı gazetelerin manşetlerine düşen en son haber de “Ankara’da halkın başbakanlık binasına doğru yürüyüşe geçtiği ve başbakanlık binasının korunması için takviye askeri birlikler de kaydırıldığı” şeklinde. Ne kadar kötü bir durum işte. Ülkeyi getirdiğiniz şu hale ve asıl da kendinizi zaten içine düşürdüğünüz şu duruma bakın hele! Zira bir de şu var, halk elele verip bir sel gibi oldumu, halkın gücüne-baskısına-kudretine ne polis dayanabilir, ne de asker, bunu da bilmekte yarar var.

Ve yine evet, bir iç savaşa da, isyanlara da, şu manzaralara da, akacak tek bir damla kana da, keyfî  yasa ve yasaklara da  hiç mi hiç ihtiyacımız yoktur! Ama haklarımıza, değerlerimize saldırıyorsunuz. Halkınıza saldırıyorsunuz… Buna da ihtiyacımız yoktur.

İktidarın da artık bu gerçeği görmesi şarttır.

Esed’e mi özendiniz? Yoksa zaten… o mu aslında size özenmiş idi?!

Filiz Alev
01.06.’13

 
Toplam blog
: 157
: 3152
Kayıt tarihi
: 03.03.11
 
 

Ekonomistim, emekliyim. İki evlat annesiyim. Müzikle ilgilenirim, bestelerim vardır. Düşünürüm, a..