Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Mayıs '14

 
Kategori
Anneler Günü
 

İyi ki sana sarılabiliyorum anne...

İyi ki sana sarılabiliyorum anne...
 

Anne değil kadınız feminist isyandayız


Mail kutumda “Annenize mutfak robotu alınız”, “Annenizi süpürgeyle sevindiriniz”, “Anneniz için spa” gibi saçma sapan; babalar gününde babam için gelmeyen ‘orjinallikte’ maillerle dilimde, “Anne değil kadınız feminist isyandayız” sloganıyla bir anneler gününden daha hepinize merhabalar…
Sıkıcı, basit feminist cümleleri kullanmadan ama şerden ödün vermeden başladığım bu yazıyı feminist bakış açısıyla anneler günü olarak tamamlamadan devam etmek istiyorum. Roboski’de anne olma ya da Berkin Elvan'ın annesinin yerinde olmanın her ne kadar acı olabileceğini tahmin etmekle beraber, Roboski'de anne olmadan da yıpranan kadınlar ve Berkin Elvan'ın annesi olmadan da acı çeken ablalarını, binlerce kadını da unutmadan hepinizin, hepimizin gününü öncelikle kutlamak isterim.

Bugünkü derdim ne saçma sapan kutsallaştırdığınız anne figürüyle ne de temizlik ve güzelleşme malzeme ve araçlarını hediye olarak sunan manasız reklamlarla.
Bugünkü derdim sadece anneye sarılabilmek...
Anneye sarılabilme imkanının varlığından haberdar olabilmek.
Kayıplar her zaman, herkes için zordur hayatta. Nitekim bugün de annesi hayatta olmayanlar için en zor gündür.
Ama bugünü zor geçiren insanlar arasında bir grup vardır ki bu da ‘çok fazla bilinmeyen’ annesine sarılabilme imkanı olup, ihtimali olmayan insanlardır.
Bul, git, sarıl ahkamı kesmek en kolayken, bulduğunda kapanan kapılar en ağırı ve acısıdır.
Bulmak istersin bulursun ya da bulamazsın.
Kimi zaman bulmana gerek yoktur, zaten o hep oradadır.
Biliyorsan orada olduğunu gitmek, dokunmak, sarılmak istersin.
Bu isteklerle gittiğin kapı bazen aslında buz gibi bir duvardır.
Uzaktan baktığında tek sıçrayışla atlayabilecekken yakınına geldiğinde 10 sıçrayışında fayda edemeyeceği devasa bir duvardır bu.
Hem diktir, hem sert hem de bir o kadar soğuk.
Hem kolay, hem zordur.
Hatta hem uzak, hem de yakın.
Ve sen ‘öldü’ demediğin için hayatta en çok da bu duvarı tanımlamakta zorlanırsın.
Ama tanımlamaktan da öte zorluk bu duvarı anlamlaştıramamaktır.
Ne zaman bırakırsın etrafı ve pozitif bakışla bakarsın dünyaya elbet bir vinç çıkar o duvarı kıran.
Vinçe de aslında ihtiyaç olmayabilir bazen.
Bir anda o duvarın aslında ne kadar yüksek olmadığını belki de zamanla alçaldığını görebilirsin.
İnsanlar büyür, yaşamda değerler anlaşılmaya başlanır.
Sona yaklaştıkça, sarılırsın belki o değerlere ya da sarılmak istersin.
Belki de 'son ne' onu tartışırsın bilinmez.
Neyse ne bazen işte aşabilirsin ve gidersin, dokunursun, sarılırsın.
En değerlisi de bu olur aslında.
Sarılmasan da üzülme.
Sarılabilme ihtimalini sev ve o duvarın yanında hep bekle.
Duvarın yoksa ne şanslısın, hayat seni 1-0 önde başlatmışken hala neye üzülüp neye sinirleniyorsun?
Git ve sarıl annene...
Bunları anlamaya çalışmaya devam ettiğim için anlatıyorum...
Ben bugün anneme sarılamıyorum ama sarılabilme imkanımı seviyorum.
Orada gittiğimde var olmayan bir duvarı var
Ve biliyorum ki bana kocaman sarılmak için bekliyor.

Anneciğim feminist isyandayız evet ama sen iyi ki varsın
iyi ki sana sarılabiliyorum…  

 
Toplam blog
: 17
: 364
Kayıt tarihi
: 31.07.12
 
 

Milliyet gazetesi haber araştırma servisinde muhabirlik yapıyor. 'Mağdurun yanında Damla' esp..