Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Mart '07

 
Kategori
İlişkiler
 

İyi ki varsın diyebilmek!

İyi ki varsın diyebilmek!
 

Yaşamınız boyu kaç insanla tanıştınız.Bunların kaçı bayan, kaçı erkek. Kaçı çocuk, kaçı genç, kaçı yaşlı anımsıyor musunuz? Pekiyi kaç gömlek, kaç pantolon, kaç ayakkabı , kaç çorap eskittiniz. Kaç kez berbere gittiniz.Kayıtlarını tutanınız oldu mu hiç? Saymak veya yazmayı denemek aklınıza geldi mi? Kaç öğün yemek yediniz, kaç kez banyo yaptınız. Kaç kez otobüse bindiniz. Kaç kez doktora gittiniz. Kaç kez düştünüz. Kaç kez ağladınız, kaç kez güldünüz. Kaç kez sinemaya, tiyatroya, konsere gittiniz. Kaç kez öpüştünüz, kaç kez seviştiniz. Kaç kez kavga ettiniz. Kaç kez küstünüz. Bunları neden yazdığımı sorarsanız sırf belleklerinizi biraz olsun zorlamanızı istedim. Belki belleğinizde kayıtlı olup da bugüne kadar hiç açmadığınız pencereler varsa açılsın diye. Başkaca bir amacım yok inanın. Değerli blog okurları evet bakıyorum yukarıda belirttiğim soruları kendi kendinize sormaya başladınız. Utanmayın görüyorum. Amacım sadece belleğinizi biraz olsun bu sorularla meşgul etmekti. Bunu da başardığım kanısındayım. Lütfen bana kızmayın. Sadece belleğinizi biraz sorgulamanızı istedim.

Ben aykırı birisiyim. Bloglarımı okursanız bunu fark edebilirsiniz. Oysa bunca yaşanmışlıklar arasında öyle olaylar, öyle kişiler vardır ki belleğinizde iz bırakmışlardır.Her zaman belleğinizde taptazedir. Eşinizle ilk tanışmanız gün, ilk öpüşmeniz, hatta sevgilinizin elini tuttuğunuz ilk gün, saçlarını okşadığınız an. Nişan gününüz, düğününüz, gerdek gecesi, eşinizin hamile kaldığı gün, çocuğunuzun doğduğu gün, saat, hatta dakikası bile belleğinizde taptaze durmaktadır.

Okula başladığınız ilk gün, bazı öğretmenleriniz, ilk çocukluk aşkınız, bazı okul arkadaşlarınız, komutanlarınız, asker arkadaşlarının bazıları, iş arkadaşınız, ilk işe başladığınız gün vb. daha dün gibi belleğinizde capcanlıdır. Yaşanmış öyle olaylar vardır ki asla unutamazsınız.Yaşamınızı olumlu yönde değiştiren sevinçli bir haber, ya da yaşantınızı allak bullak eden kötü bir olay. Bir yakınınızın ölümü, bir kaza, deprem vb. unutulması olanaksız olaylardır. Sayısız insanla taşıştınız ama kaç insan sizin üzerinizde iz bırakabilmiştir. Aksine siz kaç insan üzerinde iz bırakabildiniz. Olumlu veya olumsuz kaç olaydan etkilendiniz. Belleğinizde iz bırakan olaylar karşısında kaç kez sevindiniz, kaç kez yıkıldınız. Kaç kez sabahlara dek ağladınız, kaç kez sevinçten göbet attınız. Hayatın gerçekleridir bunların hepsi.

Ne güzeldir “İYİ Kİ VARSIN “ Diyebilmek..

Bu “biri” hayatınızdaki o boşlukta iyilerin derinliğini bırakmıştır.

Bıraktığı derinlik de, devamında iyi damlalarını ardından getirmek de gecikmeyecek ve “iyilikler” denizini oluşturacaktır.

Bu deniz berraktır.

Ayaklara batacak çakıldan ıraktır.

Ne kadar derine giderseniz gidin denizin dibi aynı mavilikte olacaktır.

Bu deniz suskundur.

Sizi fırtınalarda savurmaz.

Başka denizlerdeki fırtınaların önceden habercisidir.

Onu izlerken dalıp gidersiniz hayallere, ama şu anki gerçeklerle..

Bu deniz Filizdir.

Yeşilin taze kokusu, yeni doğuşların müjdecisidir.

Emekle beslenir, meyveleri çeşit çeşit renk renktir.

Bu deniz paylaşımdır.

Lokman ağzındayken, kursağı boş olanları düşünmektir.

Ne fark eder ki” deyip geçmemektir.

Binlerce deniz yıldızı sahile vurduğunda, “hangi birini okyanusa geri göndereceğiz” dememektir.

Bu deniz “SEVGİ”dir

Her harfin hakkını vererek söylemek, değerini bilerek yaşamaktır.

Sözde değil Özde sevmektir.

İYİ Kİ VARSIN

Seni hep sevdim, hep seveceğim. Her zaman özleyeceğim.

Her harfin hakkını vererek haykırıyorum.

SENİ ÇOK AMA ÇOK SEVİYORUM.

HEP SEVECEĞİM. HEP ÖZLEYECEĞİM GÖZLERİNİ.

Yaşamı kolaylaştırmak, güzelleştirmektir paylaşım ve dayanışma ile olanaklıdır. İnsan olmanın gereğidir bütün bunlar.

Tanıştığın binlerce insan arasında bazılarının yeri çok özeldir.Sözünü ettiğim akrabalar dışındakilerdir. Gereksinim duyduğunuzda, zora düştüğünüz an yanınızda olan. Ya da yanınızda olacağına emin olduğunuz. Size, özelleri bile paylaştığınız. Aileden biri olarak kabullendiğiniz.Bunların sayısı yaşamınızda oldukça azdır. O nedenle çok değerlidirler. Dost dediğimiz kişilerdir. Dostun kaybı acıların en büyüğüdür.

Bir gün bir haber alırsınız. Dostunuz, eşi iki çocuğu birlikte trafik kazası geçirmişler. Yıkılırsınız, koşup gidersiniz, ama ne yazık ki hepsi ölmüştür. Yıllar geçmiş, hala dost sıcaklıkları yüreğinizdedir. Hala otomobil kullanamazsınız. Her marşa basışınızda yeniden canlanır dost yüzleri. Tansiyonunuz yükselir, otomobil kullanmayı ertelersiniz bir yıl daha. Oysa otomobili birlikte almaya gitmiştiniz. Alıp getirince evde büyük sevinç çığlıkları atılmıştı. Kızı, oğlu ve eşi babanın boynuna sarılmıştı. İlk kez bir otomobilleri olmuştu. Bundan sonra bol bol gezeceklerdi. Dostlarını da gezdireceklerdi. Ama trafik canavarı çok gördü dost yürekli aileye mutluluğu. Çok kısa sürdü mutlulukları. Her şeye karşın yaşam devam ediyor. Göçüp gitmiş olsalar da hala iyi bir dost olarak belleğinizdeki yerini korumaktadırlar. Saygılarımla…….

Bir işe girdiniz binlerce çalışan var. Doğal olarak hepsi de çalışma arkadaşınız. Süreç içerisinde bazıları ile daha yakın arkadaş olursunuz. Önceden belirleme şansınız yok. Gelişen olaylar bazılarını ayrıcalıklı kılar. Olaylar karşısındaki ortak tavrınız, olayları değerlendirme ve bakış açılarınız örtüşür. Yıllar geçince deneme süresi bitmiştir. Birbirinize güveniniz tamdır. Artık ailenizden birisidir. Böylelerinin varlığı hayatınızı kolaylaştırır. Gönül ister ki bunlardan çok sayıda olsun. Ne yazık ki olanaklı değil.”Biz” yerini bencilliğin aldığı günümüzde bu tip insan bulmak çok zor. O nedenle elimizdekilerin değerini bilmeliyiz. Her nedense kaybedince anlıyoruz değerlerini. Yıllarca aynı birimde gününüzün tamamını geçireceğiniz kişilerin güvenilir olması çok güzel. İşe giderken sanki aile bireylerinin yanlarına gider gibi hissedersiniz kendinizi. Samimi bir iş arkadaşınızın olması huzur verir insana.bunlara dost diyoruz. Zamanla alışkanlık yapıyor. Hatta daha da ötesi bağımlılık yapıyor. Bunlardan birini kaybetmeniz halinde dokuz şiddetinde bir depremle sarsılıyorsunuz. Ayrılmanız bile 7, 9 şiddetindeki deprem kadar sarsıyor. Dostluğunuz sürdüğü halde ayrılmak çok zor geliyor. Oysa dostunuz terfi etmiştir. İdareci olmuştur. Dost olarak sevinç duyulması gerekir. Elbette sevinç duyuyorsunuz. Ama ondan ayrılmak yinede sarsıyor insanı. Sevinç ve hüzün bir arada, tanımı olanaksız yaşanması gerekir. O kadar alışmıştınız ki gereksinim duyduğunuz her yanınızdadır. Ama olsun yine de sarsıyor insanı. Günümüzde böyle dostluklar o kadar az ki, o nedenle dosttan ayrılmak zor geliyor, acı veriyor. Oturduğu koltuk bomboş karşınızda duruyor. Yaşanılan güzellikler canlanıyor, gözleriniz doluyor. Yüreğiniz parçalanıyor, için için ağlıyorsunuz. Bir boşlukta hissediyorsunuz kendinizi.Sıcak gülüşünü, aydınlık yüzünü özlemle anımsıyorsunuz. Elbette zaman içerisinde tartışmalarınız olmuştur. Ama onur kırıcı olmadan. Bir aile içi tartışmasının ötesine geçmemiştir..

Hayatın yaşanması gereken gerçekleri bunlar. Dostluk bir bağımlılıktır. Ayrılık bile çok acı veriyor. Dostun ölümü ise bir yıkımdır.

Dostluğun bağımlılık yaptığını, fark edemediğimi fark ettim.

Değerinin ölçülmezliğini anlamadığımı anladım.

Dostluğunu yüreğime, adını belleğimi altın harflerle yazdım.

Dostluğun bağımlılık yaptığını şimdi daha iyi anladım.

 
Toplam blog
: 221
: 1905
Kayıt tarihi
: 27.09.06
 
 

Evli bir kız çocuğu babasıyım. Yüksekokul mezunuyum. Bir kamu kurumunda çalışıyorum.16.03.2017 ta..