İyi seyirler Türkiye

Kasabın bıçağını yalayan kurbanlıklar gibi seyrediyoruz olan biteni. Bir sonraki bölümde neler olacağını merak ederek, dört gözle bekleyerek hatta. Bizden kendi katilimizi sevmemizi, bağışlamamızı istiyorlar.

İmralı tutanaklarından söz ediyorum. Bu bir gazetecilik başarısı mıdır, sızdırma mıdır bilemem ama iddialar yaman.

İster sızdırma olsun, ister gazetecilik başarısı, Türk halkının nabzının tutulduğu, tansiyonunun ölçüldüğü su götürmez bir gerçek.

İddiaların odak noktasındaki isim olan Türkiye Cumhuriyeti'nin başbakanı ise hırsıza değil ev sahibine kızıyor, hedef gösteriyor, her zamanki mahir çıkışları, ustalığı ile.

Oysa öncelikle çıkıp üzerine atılı bu çok ciddi iddiaları çürütmesi, dünün teröristleri bugünün sayınlarının bu cesareti nereden aldığını sorması, egemenliğini kayıtsız şartsız kabul ve ikrar eylediği aziz milletine hesap vermesi gerekirken!

Kendisi de biliyor ki bu hesabı veremez. Eşbaşkanı olduğu Büyük Ortadoğu Projesi memuriyetliği buna izin vermez.

Ne diyordu başbakan, o önce inkar ettiği “Ellerine bir kağıt almış dolaşıyorlar. Avrupa, Amerika’nın bir projesidir diye. Bunu ispat ederlerse biz her şeye varız. Ama ispat edemezlerse alçaktırlar namussuzdurlar. Bu kadar açık konuşuyorum. Bu kadar ağır konuşuyorum.” sonrasında tespit edilebilen 34 ayrı yerde ve 2004 yılında katıldığı bir televizyon programında yinelediği konuşmalar görüntüleriyle ortaya konunca itiraf etmek zorunda kaldığı o konuşmalarda hatırlayalım:

“Türkiye'nin Ortadoğu'da bir görevi var. Nedir o görev? Biz Geniş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesinin Eşbaşkanlarından bir tanesiyiz. Ve bu görevi yapıyoruz biz. Diyarbakır'a çok farklı bakıyorum. Yani Diyarbakır istiyorum ki… şu anda... yani Amerika'nın da hani düşündüğü... Büyük Ortadoğu Projesi var ya... Genişletilmiş Ortadoğu... yani bu proje içerisinde Diyarbakır bir yıldız olabilir... bir merkez olabilir... Bunu başarmamız lazım.”

Başbakanın ifadelerinden anlaşılacağı üzere, Diyarbakır’ın merkez olduğu bir bölünmenin ve ayrışmanın hayata geçirilmesinde başbakana verilen rolün ne denli elzem, hayati olduğu, bunu başarması lazım geldiği ortada. Yoksa sopa hazır!

Terörist başının bu kadar pervasızlaşmasının, bölünmeyi bu kadar dayatmasının arkasında da bu proje, bu projeden aldığı güç var.

Ne diyor, lafta ağırlaştırılmış müebbete mahkum edilen, şimdilerde AKP eliyle siyasi figür haline getirilerek karşımıza çıkartılan, İmralı canisi, Zahide Uçar'ın deyimiyle ki; bana göre onun için yapılan en iyi tanım bu, "Küresel Fahişe"nin, meclisin içindeki uzantılarına dikte ettirdiği o tutanaklarda?

“AKP’yi ortaya çıkartan, on yıldır iktidarda tutan gücüz biz. AKP’ye iktidarı altın tepside sunduk.” “MİT’i düşürseydiler. Türkiye’de tüm kaleler düşmüş olacaktı. Hakan Fidan tutuklansa, sonra sıra Başbakan’a gelecekti. Başbakan vatana ihanet suçundan tutuklanacaktı. Darbeyi önleyebileceğimi fark ettim ve süreci başlattım.” ”Biz Tayyip (Erdoğan) Bey’in başkanlığını destekleriz. Biz AKP ile bu temelde bir başkanlık ittifakına girebiliriz.” ”Eski yaşam alışkanlıkları top yekun bırakmak gerekir. Neden, çünkü bu bir rejim değişikliği olacak.” “Tek taraflı çekilme olmayacak. Çekilme parlamento kararı ile olacak, TBMM onaylayacak." "Kürtler kendi kendilerini yönetecektir." "Şu anda yasa dayatırsak büyük alerji yaratır. İleride olabilir.” “Ne ev hapsi, ne de af bunlara gerek kalmayacak. Herkes, hepimiz özgür olacağız. Bu olmazsa 50 bin kişiyle halk savaşı olacak. Ölen ölecek, ben karışmıyorum.”

Evet. Senaryosu, oyuncu kadrosu, yapımcısı ve yönetmeniyle bir AB-D ortak yapımı olan ve içinde bizim olmadığımız bu filmi merak ve heyecanla, istifimizi ve rahatımızı bozmadan hatta, izliyoruz şimdilik.

Bakalım filmin sonu nasıl bitecek?

Kız oğlana kavuşacak, kutlu doğum gerçekleşecek, mutlu sonla sarsılacak mı ahali?

Azzzz sonra...