Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Nisan '08

 
Kategori
Sivil Toplum
 

İyi yönetim

“………………Fuat Keyman’ın değerlendirmesine katılıyoruz:
“Bugün AKP deneyimine baktığımız zaman gördüğümüz, sağın sol olması değil, öğrenme ve değişme kapasitesi yüksek bir partinin, Türkiye’yi anlamada ve yönetmede diğer partilere göre elde ettiği başarı. Buna karşılık, merkez sol boşalıyor ve bunun da temel nedeni, başta CHP olmak üzere merkez sol iddiasında ve sol iddiasında olan partilerin Türkiye’yi anlamada, kucaklamada, toplumla bağ kurmada, öğrenme ve değişme kapasitelerinde oluşan eksiklik. “Bu nedenle hiçbiri seçimlerde birinci parti olma ve tek başına Türkiye’yi yönetme iddiası taşımıyor.”…………..”

Yukarıdaki alıntı 3 Nisan 2008 tarihli Milliyet gazetesi İnternet sayfasından Sn. Derya Sazak’ ın köşesinden yapılmıştır.

Son söyleyeceğimi başta söyliyeyim, yukarıdaki değerlendirmelerin hiç birine katılmıyorum. Türkiye’yi gerçekten anlayan hiçbir sağ veya sol parti, bugün ben dahil beğenmediğimiz –benim beğenmeme gerekçelerim tamamen farklı- CHP’ nin aldığı oy oranını da, oy sayısını da alamaz. Kaç kez yazdığımı ya da söylediğimi anımsamıyorum. CHP ve çok eleştirilen genel başkanı sayısal anlamda asla başarısız değildir.

    Siyasi partiler ister iktidar olsunlar ister muhalefet, bir düşünce sistematiğinin sonucudurlar. Kaynağı değildirler. Biz CHP böyle, AKP böyle düşünüyor diye böyle düşünmüyoruz. Biz böyle düşündüğümüz için bu CHP ve bu AKP ve gelmiş geçmiş diğer partiler çıktı. Aksi akla mantığa ziyandır. Bu nedenle değişmesi gereken siyasi partiler değil biziz. Biz değişirsek ya bu partiler değişir ya biz başka parti kurar ve her ne düşünüyorsak onu uygulamak için oy isteriz.Gelmiş geçmiş tüm seçim galibi partilerin başarılı olmalarının nedeni halkı çok iyi anlayarak, doğruyu değil istediklerini vermeyi vaad etmeleri ve vermeleridir. CHP’ si de kendi tabanının istediği şeyi vererek bence mutlu etmiştir o kitleyi. Türk toplumu daima en iyimser ve en az % 65, nispeten gerçekçi olmak gerekir ise en az % 70 oranında sağ görüşlüdür. (Rahmetli Ecevit’ in CHP’ sinin sanırım 183 ve daha sonra Kıbrıs Barış Harekatının etkisi ile 213 sandalye çıkardığı iki seçim hariç. Bu da zaten çok kısa bir dönemi içerir. Halkımız hemen özüne yani sağa dönmüştür. ) Ancak sorun olan bu değildir. Türk toplumunun % 95’ i (bu oran iyimserdir) analitik, uzun vadeli, kurumsal, kurallı, organize düşünmez. Kısa vadeli, bireysel çıkarlarına yönelik düşünür. İşte sorun budur. Yani Türk toplumu içerisinde aslında bölünmüşlük değil, inanılmaz bir mental uzlaşma vardır. Türk sağı bireysel anlamda hiçbir zaman çağdaş kapitalist demokrat bir sağ olamadığı gibi, Türk solu da bireysel anlamda çağdaş bir sosyal demokrasi temsilcisi olamamıştır. Bu bireysel sol ve sağ anlayıştan Allah aşkına nasıl farklı bir kurumsal organizasyon bekliyorsunuz anlamıyorum.

Şimdi ben gerçekten Türkiye’ yi çok iyi anladığım için meydanlara çıkıp hiçbir izmin etkisinde kalmadan matematik doğruları söylesem, bana oy veren çıkacak mı Allah aşkına. Hayır çıkmayacak. Çıkmayacağı içinde ben ve benim gibi düşünen bir azınlığı hiçbir siyasi oluşum içine almayacak. Yineliyorum, inanın bana tüm siyasiler içlerinden çıktığı çevreyi gerçekten çok iyi anlıyor ve çok doğru davranıyorlar. Asıl bu anlamayı bırakıp matematik, fiziksel, doğal gerçeklerle halkın önüne çıktıklarında ne olacak onu cevaplasın tüm akademisyenler, tüm yazarlar. Bu halk onlara oy verecek mi?

Evet bir siyaset adayı olarak desem ki;

    Her ile üniversite açmak ne demek, büyük olasılık x y z niteliklerine sahip olmayan mevcutlardan kapatacağım, Her yerde maden aramak ne demek , orman kesmiş, sulak alana veya sit alanı olması gereken yere girmiş olanı kapatacağım, Ne duble yol yapması, başlamışı yarım bırakacağımNe konut izni vermesi, yeşil alana, tarih içine yapılmış, depreme dayanıksız olanları yıkacağım, yenilerini yapma ile devlet olarak uğraşmayacağım, Önce kaybedilmiş sulak alanları (Ör: Konya havzası) kazanmaya çalışacağım, Tüm çabamı nüfus nicelik / nitelik dengesini sağlamaya harcayacağım. Sonra belirli bir dengeye gelmiş (en az üç on yıl sonra) ülkemde ancak planlı bir fiziksel yapılaşmayı/yatırımları konuşmaya başlayabilirim, Aşırı hız! kadar aşırı yavaşlara ceza vermeye başlayacağım, yeşilde geçmeyenin ehliyetini geri alacağım, Benim için türban sorun değildir, fiziksel görüş ve işitmenin 1. öncelik kabul edilmesi gerekli alanlar dışında, reşit olmuş insanlara karışılmayacak, ancak takmayanın özgürlüğü de güvence altına alınacak, (Bu ülkede türbanla üniversiteye girilmesin diye kıyamet koparken, inanılmaz bir biçimde görüş açıları kapatılmış olarak türban ve hatta çarşaf takmış/giymiş kızlarımız, kadınlarımız trafikte cirit atıp tehlike yaratıyor.) bu nedenle tıp fakülteleri ve sınav dönemleri hariç türban üniversitede serbesttir, okumak ve bilim herkesin hakkı, ama araba kullanırken yasaktır, (Saçları, görmeyi ve işitmeyi engellemeden örtmenin bir sürü yolu var.) desem,

hangi laik, demokrat veya muhafazakar vatandaşımız bana oy verecek. Hangisi benim tüm özgürlüklere ama bu arada yaşam hakkına da saygılı olduğumu anlayacak. Bu çok farklı gibi gözüken eğilimlerin uzlaşı noktası ben ve benim düşünce sistematiğimin yok sayılması olacak. Haksızmıyım ?

Yapılması gereken bu halkı anlamak ve istediklerini vermek mi –ki bu zaten yapılıyor- yoksa sabırla gerçeği anlatıp o gerçek doğrunun anlaşılacağı günü beklemek mi?

Evet ey sayın okurlar, sayın akademisyenler, sayın üstat yazarlar karar verin, ben ve benim gibi düşünen çok küçük bir azınlık bu ülkeyi iyi anlamış mıyız sizce.

Ülkemizde sürekli olarak üst yapı suçlanarak sadece o üst yapının değişmesi ile düze çıkılacağına inanılıyor. Oysa değişmesi gereken üst yapı değil alt yapıdır. Bunu anlatamadım, anlatamayacağım.

 
Toplam blog
: 226
: 558
Kayıt tarihi
: 16.08.06
 
 

15 Nisan 1959 İstanbul doğumluyum. Marmara üniversitesi siyasal bilimler fakültesi mezunuyum. Ancak ..