- Kategori
- Şiir
İyilik üstün gelecektir
Çift Başlı Kartal (Selçuklu Devleti Divriği Ulu Camii 1228)
I.
Akıl yiğide sermayedir, diyerek geldik buraya.
Söz söyledik söz dinledik.
Atasözleri ile öğütlenip deyimler eşliğinde büyütüldük.
Yeri geldi nutuk attık, yeri geldi türkü söyledik.
Cana gelmesin mala gelsin,
Mal bulunur, can bulunmaz, dedik.
Az da olsa bencildik, bazen bencil değildik
Önce can, sonra canan dedik
Değer yargılarımıza göre başkalarının hakkını gözetmeye çalıştık
Gördük ki iğne ile kuyu kazılmıyor.
II.
Dilimizde tüy bitti; kimse öğüt dinlemiyor.
Komşunun derdi ile dertlendik, yerimizde saydık yıllarca
Kul hatasız olmaz
Asil azmaz, bal kokmaz; kokarsa yağ kokar çünkü aslı ayrandır, dedik.
Hem suçlu hem de güçlü gördük.
Gördük ki adalet mülkün değil; servet ile siyaset adaletin temeli imiş.
III.
Gizli gizli arkamızdan kuyular kazıldığını
Marcus Tullius Cicero’nun tarif ettiği vatan hainlerini gördük
‘Sınırları zorlayan düşman daha az tehlikelidir’ dedik onun gibi
‘Ulusun siyasi yapısına yapışarak, bütün kapılardan serbestçe’ geçenleri gördük.
Topal Timur gibi Otrar Kalesi cenginin içindeki hainin kişiliğini araştıralım, ders alalım dedik.
Dört bir yanımız sarıldı, içeriden vuruluyoruz dedik.
Dertlerimiz derlendikçe derlendi döne döne çareler aradık.
Bıçak kemiğe dayandı, yeter artık dedik.
Dadaloğlu gibi: Ferman Padişah’ın dağlar bizimdir, dedik gürledik.
Nedim gibi: Tahammül mülkünü yıktın Hülagü Han mısın bre kâfir;
Sen ol cellad-ı din, ol düşmeni iman mısın kâfir, dedik yine istediklerimiz olmadı.
El amân, dedik Fuzuli gibi: Kemâl-i cehl ile da’vay-ı irfan eylemek olmaz, dedik sızlayıp durdur.
IV.
Kaleminden kan damlayanları da bol keseden atıp tutup da hiç bir iş yapmayanları da gördük.
Anladık ki kötüye kötü, iyiye iyi demekten başka çıkar yol yokmuş.
Geri geri gitmek pahasına da olsa Koç Köroğlu gibi kükreyelim dedik:
Düşman geldi tabur tabur dizildi
Alnımıza kara yazı yazıldı
Tüfek icad oldu mertlik bozuldu
Eğri kılıç kında paslanmalıdır, dedik bekledik.
Baktık olmuyor, sorduk olmuyor
Boşa koyduk dolmadı
Doluya koyduk almadı
Ya settar
Ya gaffar, dedik
Bu arsızlık nedir, bu iki yüzlülük nedir dedik şimdilik kılıç kında kalsın
Ya sabır çektik gece gündüz.
V.
Her gönülde bir aslan yatar, demiş atalarımız.
Her aslanın gönlü kim bilir kimilerine ne kadar batar.
Kıskançlık ya da karşılıklı didişme de bu yüzden çıkar bence.
Ramazanda yalan söyleyenlerin bayramda yüzünün ne kadar kara çıktığını hepimiz biliriz.
VI.
Bayramları severim çünkü güler yüz, tatlı dil vardır içinde.
Bana göre bayramlar sevginin, barışın, kaynaşmanın özüdür.
Bayramların çağrısına kulak vermeyenlere yanarım.
Onların içindeki bilgileri görgüleri anlamayan gönüllerin ne kadar karanlık oldularını düşünürüm.
Hasta olsalar bile bayrama giderdi doğup büyüdüğüm yerlerde herkes.
VII.
Her gün bir bayram yeri gibi çıkan gazeteleri sevmem.
Kirli işleri saklıyor, kişilikleri bozukları olanları parlatıyorlar gibi geliyor bana.
Gördüm ki ince yalan dolan nice umulmadık propaganda var her birinin içinde.
Biliyoruz ki: Gözlüye gizli yoktur.
Güneş balçıkla sıvanmaz
Az veren candan, çok veren maldan dedik karınca kararınca
İyi ile kötü, ak ile kara, mazlum ile zalim, alacaklı ile borçlu, güzel ile çirkin yan yana yaşar
İyilik üstün gelir, hak yerini bulur, dedik
Biliyoruz ki her gönül bir sırça saraydır, kırılır ise yapılmaz.
Güzel gözünden yiğit sözünden belli olur, dedik yeni bir yolculuğa çıktık.
VIII.
Ayağa değmedik taş, başa gelmedik iş olmaz
Ateş düştüğü yeri yakar
Az söyle, çok dinle
At ölür itlere bayram doğar, dedik.
Dağlara doğru yürürken gövdemi tutan yel gibi
Yayılan sözler, açılan kapılar, dönen dolaplar ya da kurbanlık kuzular gibi
Gönlümüzün kararması, içimizde dalgaların boğuşması ile yeni bir kışa daha girdik.
IX.
Birden bire bastıran yağmuru da lapa lapa yağan karı da çok severim.
Kirleri, çirkinleri, yalancıları, talancıları, can düşmanlarını kovar
Öyle bir içten, öyle bir coşkulu yağarlar ki içim ısınır birden.