Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Ocak '15

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

İyilik ve kötülük nedir?

İyilik ve kötülük nedir?
 

Karne gününde çifte sevinç yaşadılar; tatil öncesinde doğayla iç içe fidan diktiler.


"Yer damar damar, insan çeşit çeşit" derler. Geçenlerde bir film karakteri, "İki tür insan vardır; iyiler ve kötüler" diyordu. Bana göre, katışıksız iyi ya da kötü insan yoktur... Ben insanları öncelikle "niyet"lerine göre değerlendiririm; kişinin ne yaptığından çok, onu hangi niyetle yaptığı önemlidir benim için. Sonra, ne yaptığına bakarım. Kimi bir şeyler yapıyor görünür, ama aslında dişe dokunur hiçbir şey yapmaz; hatta yapana, yapmak isteyene köstek olur. Kimileri de elindeki olanakları ve koşulları zorlayarak, gerçekten bir şeyler yapar, üretir. İşte benim gözümde onlar daha değerlidir.

Yani, bazı insanlar gerçekten iyi niyetle, üstelik salt işi, makamı gerektirdiğinden değil, başkalarına yararlı olmak, katkı koymak, yaşamı ve dünyayı daha güzelleştirmek, iyileştirmek adına bir şeyler yaparlar ki; işte onlar insanlara özgülenen tüm iyi sıfatları hakederler.

Karne gününde, Güllük'te "iyi" bir insan, "güzel" bir etkinliğin gerçekleşmesinde başı çekti; yöneticiliğini yaptığı süper market zincir mağazasının çalışanlarını, Güllük İlköğretim Okulu 3'üncü ve 4'ünce sınıflardan 80 öğrenciyi, 3 öğretmeni, 5-6 veliyi, bazı kişi ve kuruluşları da işin içine katarak, Semiramis plajını gören yamaçlara 100 çam fidanı dikilmesini sağladı. "Çocuklara çevre bilinci, ağaç ve doğa sevgisi aşılamayı amaçlarken, güzel bir havada güzel bir etkinlik yapmanın mutluluğunu yaşadık" diyen Mağaza Müdürü Hanım, çalıştığı kurumun ve kendisinin adının özellikle yazılmamasını rica etti. Onun, "Keşke bu tür etkinlikler daha geniş kapsamlı ve daha sık yapılsa" dileklerine katılıyor ve ekliyorum; keşke böyle insanlar daha çok olsa, teşvik edilseler... Hoş, bizler bize köstek olunsa da bildiğimiz yoldan şaşmayız, engeller şevkimizi kırmaz çok şükür. Çünkü, hiçbir özdeksel (maddi) çıkar, ödül, vaad, bizim gibi insanları güdülemekte (motive etmekte), iyilik yapmak, başkalarına, çevreye, doğaya yararlı olmak, yaşamı ve dünyayı daha da güzelleştirmek isteği, yani "işe yaradığını duyumsayabilmek" kadar etkili değildir.

***

Çevremde, ülkemde, dünyada "diğerleri için" iyi ve güzel şeyleri, salt yaradılışının, insan olmanın gereğini yerine getirme adına yapan, bundan ötürü mutluluk duyan kişileri seviyorum. Ben de öyle olmaya çabalıyorum. Çünkü, bence gerçek ibadet de budur; ancak bu şekilde özdeksel doyuma, mutluluğa ve huzura ulaşılabileceğine, gerçek bir insan ve müslüman olunabileceğine inanıyorum. Ben hem yanı başımdaki hem dünyanın öbür ucundaki insan, insana yakışır biçimde yaşasın, davransın isterim. Bu bağlamda, devlet yöneticilerinin lüks ve debdebe içerisinde yaşaması nasıl beni gururlandırmıyorsa, gerek kendi yurttaşlarımın, gerekse zorunlu göçlerle gelenlerin yaşadığı sefalete tanık olmak, sıradan bir yurttaş olarak beni çok rahatsız ediyor ve utandırıyor. Ama, asıl utanması gerekenlerin, zaman zaman öfkeden moraran yüzlerini, kızartmıyor ne yazık ki... Ülkemiz, halkımız çok mu iyi koşullarda yaşıyor, çalışıyor, gönenmiş, huzur, güven ve mutluluk içerisindedir de; ayrıca komşularımız da bunlara kavuşsun diye kucak açıyoruz? Yurdumun insanı açlık sınırının altında, pekçok sosyal haktan mahrum yaşama savaşı verirken, okula gitmesi gereken çocuklar, sokaklarda, çöplerden kağıt, karton toplarken, bir de Suriye'den gelenleri bu sefalete ortak etmek, onların içler acısı koşullarda yaşamasına, yasa dışı işlere bulaşmasına seyirci kalmak ve başkalarını da seyirci kılmak, ne büyük bir kötülük! Acaba, birilerine "Halinize şükredin, bakın, bu ülkede sokak hayvanları gibi yaşamak zorunda kalanlar da var"mı denilmek isteniyor? Daha dün akşam haber bültenlerinde lokantaların atıklarıyla beslenmeye çalışan çocukları ve bunlardan birinin lokanta işletmecisi tarafından nasıl dövüldüğünü izledik. Bunun sorumlusu olmadığımız halde bizler rahatsızlık ve üzüntü duyarken, asıl sorumlular ve yetkililer ne düşünüyor, ne yapacak merak ediyorum gerçekten.

Toplumsal sağlık, huzur, barış, gönenç, sorumluluk, insanlık ile bağdaşmayan; kötülüğü, yoksulluğu, düşmanlığı, yolsuzluğu, yokluğu, acıları, hastalıkları körükleyen, bunlara göz yuman, vicdanları kanatan, yeryüzünü cehenneme çevirenlerdir asıl cenneme layık olanlar. Bizler dünyayı ve yaşamı güzelleştirenlerden, sevgiyi, dostluğu, kardeşliği, paylaşmayı, yardımlaşmayı, barışı teşvik etmekten yanayız. Çünkü, cennete göçmeden, cenneti yaşamak ve yaşatmak niyetindeyiz.

 

Gülçin ERŞEN – 24 Ocak 2015 / Güllük

 
Toplam blog
: 134
: 869
Kayıt tarihi
: 06.07.11
 
 

Ankara Üniversitesi Basın Yayın Yüksekokulu (İletişim Fakültesi) Radyo ve Televizyon Bölümü mezun..