Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Ağustos '10

 
Kategori
Siyaset
 

İzlenebilme çağında gözlenebilen yalanlar...

İzlenebilme çağında gözlenebilen yalanlar...
 

izlenebilme çağı


İzleyenler bilirler, meşhur Geleceğe Dönüş filmi serilerinin ikincisi 1988 senesinde çekilmişti ve film 2015 yılının dünyasına çok farklı gözlerle bakmıştı. Uçan arabalar gökyüzünde tur atıyor, uçan kaykaylerle çocuklar sokakta dolaşıyor, küçücük paketten çıkan pizzalar mikrodalga fırında kendi kendine büyüyordu. Hatırlar mısınız bilmem ama bu kadar uçuk bir teknolojik gelişmeye karşın kocaman bir ekranda açılan görüntülü konuşma penceresi 80' li senelerin teknolojisine uygun olarak analog yayın yapıyor ve yayın karıncalanıyordu. 1980' li senelerin dünyasından bakıldığında son 20 sene içersindeki teknolojik gelişme göz önüne alınarak 2015 senesi için uçan araba fikri belki de doğal karşılanabilirdi; ancak kimse bilişim teknolojilerinin bu kadar hızlı ilerleyebileceğini ön görememişti. Şunun şurasında 2015 senesine 5 sene kaldı ve ortada ne uçan araba var, ne de kendi kendien büyüyen pizza...Fakat, görüntülü konuşma hayatımızın bir parçası haline geldi. Hem de filmde gösterildiği gibi evde kocaman bir ekrandan değil, ceketimizin cebindeki küçücük telefondan. Galiba biz bilişim teknolojisindeki bu denli hızlı ilerlemeyi çok kolay özümseyebildik, hem de hiç sorgulamadan...

Şimdi gelelim asıl mevzuya; geçenlerde Google' dan yeni bir email hesabı almak istedim. Google artık kullanıcılarından email hesabı alırken bir cep telefonu numarası vermelerini, aksi takdirde yeni bir email hesabı alamayacaklarını söylüyor. İyi de uydururum bir telefon numarasını olur biter demeyin... Bu telefon numarasına gödnerilecek aktivasyon kodunu girmeden işlemlere devam edemiyorsunuz. Yani Google artık email kullanıcılarının kim olduğunu gayri resmi değil, resmi olarak kayıt altında tutmak istiyor. Güvenlik poliçesini okuduğunuzda bu işlemin sadece rutin bir proses olduğu ve amaçlarının bazı yazılımlar tarafından otomatik email adresi alınmasını engellemek olduğu söyleniyor! Hemen, aman sen de yapma... O kadar da paranoyak olmaya gerek yok demeyin. Ben buradan başka bir noktaya gelmek istiyorum. Zaten son 3-4 senedir hepimiz facebook hesabı açarak gönüllü olarak kişisel kimliğimiz ve bilgilerimizi hatta aile fertlerimizin isimlerini, sevdiklerimizi, hangi gün nerede olduğumuzu bütün dünya ile paylaşamdık mı? O halde bırakalım google da bizim kim olduğumuzu bilsin. Zaten sınırsız email kapasitesi de veriyor. 5 sene önce sevgilinize göndermiş olduğunuz emailin bir kopyası ve beraber çekindiğiniz resimleriniz siz silseniz de hala onların serverlarında yüklü.

Hepimizin onlarca taksit ödeyerek almış olduğu cep telefonlarına bir bakın bakalım. GPS teknolojisi kullanarak sizin neredeyse oturduğunuz evin hangi odasında televizyon izlediğinizi gösterebilir vaziyete geldi. İnanmıyorsanız denemesi gerçekten de bedava! Kapatırım GPS' i olur biter diyen sesler kulağıma gelir gibi oluyor. O zaman umarım bir gün o kişilerin evlerinde kullandıkları bilgisayarlara giren bir kişi CD-ROM sürücülerinin kapaklarını açıp kapatır ve web camlerini çalıştırıp seslerini kaydeder de o zaman ne demek istediğimi anlarlar...

Yazının buraya kadar olan amacı korku salmak değildi. Sadece izlenebilme çağında gözlenebilen gerçekler ya da yalanlar, ne derseniz, bunları sizlere aktarmaktı. Biraz olsun ürperdiyseniz şimdi başka bir noktaya gelmek istiyorum. Turk Telekom' un özelleştirildiği günlerde birçok kişi ulusal güvenliğimizin tehlike altında olduğunu, telefonlarımızın yabancılar tarafından dinleneceğini, hatta daha da abartıp savaş çıksa neyle konuşcağımızı bile düşünüyordu ve halen de söylüyor. Şimdi o kişilere sormak lazım; acaba deri kılıfında özene bezene taşıdığınız iPhone' unuzdan, Blackberry' nizden dinlenemeyeceğinizi mi düşünüyorsunuz? Değil dinlenmek nerede olduğunuz, banka hesaplarınız, o gün kimlere email attığınız, hangi gazeteleri okuduğunuz, evinizin hangi odasında en çok vakit geçirdğinize kadar hertürlü bilgiyi zaten dünya ile "istemeseniz de" paylaşır vaziyettesiniz. Demek ki ulusal güvenlik ulusal telefon ağıyla değil, ancak çağın gereğine uygun şifreleme teknikleri, sinyal işleme, uydu haberleşme ve benzeri ekipmanlarla kontrol altında tutulmalıdır. Ne yapalım şimdi yani, biz de Arap yarımadasındaki gibi Blackberry' ileri yasaklayalım mı?

Bir çok kişi bilmez ama II. Dünya savaşı sırasında kauçuk çok önemli bir hammaddeydi. İngiltere sömürgeleri sayesinde kauçuğa ulaşan bütün kapıları kontrol altında tutuyordu. O günlerde yapılan bir plana göre Almanya' ya kauçuk girişi engellenirse, en az iki sene içersinde mevcut teknolojiye göre sadece kauçuktan yapılabilen araba lastikleri eskiyip işlev görmez hale gelcek ve Almanya lojistik gücünü kaybederek savaştan mağlup ayrılacaktı. Plan hayata kondu fakat Almanya yine mevcut teknolojiyi kullanarak sentetik kauçuk üretmeyi başardı...Hatta teknolojinin o kadar zayıf olduğu ve ulusal bir telefon ağına sahip olduğu günlerde bile mevcut teknolojiyi kullanarak şifreli mesajlarla savaş stratejisini belirliyordu. Kaldı ki o şifreler bile kırıldı ve bugünlerde belgesellerde renkli öykülerle anlatılıyor...

Demek ki izlenebilme çağında gözlenemeyeceğinizi düşünmek, ya da gözlenmediğinizi düşünmek koca bir palavradır, tıpkı Türk Telekom' un özelleştirilmesiyle ulusal güvenliğin tehlikeye atıldığını söylemek misali. Ne Türk Telekom' da hissem var, ne de babamın malıdır efendim. Yazımda siyasi bir amaç aramayınız. Eğer siz hala Türk Telekom özelleşti, ulusal güvenliğimiz tehlikede diyorsanız, sizi anlayabilmek için tek bir soru sorarım; Sümerbank hala işlevini sürdürmeli miydi? Cevabınız evet ise, o zaman haklısınız, belki savaş çıkarsa giyecek iç çamaşırı da bulamayız... Kim bilir!

 
Toplam blog
: 5
: 1054
Kayıt tarihi
: 11.08.10
 
 

Ankara' da doğdum ancak üniversite hayatım ve iş hayatım boyunca farklı ülkelerde bulundum. Sonunda ..