Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Eylül '08

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

İzmarit ve hayatın düşüşü

İzmarit ve hayatın düşüşü
 

Yataktan huzursuzca kalkmış, dikkatli gözleriyle odasına göz geçirmişti. "Her şey aynı." diyerek, canı sıkılarak kalkmıştı yeni güne. Onun her günü aynıydı. İtiraf bile etmek istemiyordu bunu kendine. Bazen canı yataktan bile çıkmak istemiyordu. Hayattan kopmuş, soyutlanmış hissediyordu kendini.

"O olsaydı..." dedi kendi kendine fısıldarmış gibi. Ama yoktu. Hayat devam ediyordu. Klasik olan bazen söz olarak dile getirilen bu mana ona o kadar manasız geliyordu ki! Tekrar canı sıkıldı. Kalktı ve her zaman giydiği ropdöşambırını giydi. Yüzünü yıkamadı yine. Traş da olmadı. Traş bıçağı bile paslanmıştı. Biliyordu kötü göründüğünü. Umurunda değildi bütün bunlar...

Onunla geçirdiği sabahların birinde; akşam doyasıya sevişmenin yorgunluğuyla, yataktan çıkmak istemediğini söylediğinde onun bakışlarındaki sıcaklığı görmüştü. Şimdi ne dediğini anımsamıştı nedense:

"-Bebek gibi davranma!"

Bunun üzerine biraz daha oynaşmışlardı. Gülümsedi. Onun cümleleri, ses tonu ona her zaman melodi gibi gelmişti. Şimdi hayattan bıkmayacağı melodiyi; bir daha duyamayacağının acısı yüreğine saplanıyordu.

"Çay!"

"Demlik nerede? Hay allah!" Mutfak dolabının kapağı kafasına çarpmıştı. Başı ağrıyordu şimdi de. "Ne kadar huysuzsun?" diye düşündü. Ağrısını hafifletecek bir şeyler ararken, eli bir bardağa çarpmış, bardak yere düşmüş, paramparça olmuştu. Onun en sevdiği bardak.

Eğildi, cam kırıklarını toparlarken, gözlerinden yaşlar boşandı. "Nerdesin?"

"Sensiz sakarım, huysuzum, bir işe yaramıyorum. Bak en sevdiğin bardağı parçaladım. Ama ben senin sadece bardağını parçaladım. Oysa sen benim kalbimi. Kalbimi mi yoksa bardağı mı terazine koyacaksın?"

Ağlıyordu. Dağılan cam parçalarını bıraktı. Hıçkırıklara boğuldu. Gözleri buğulanmış önünü bile göremiyordu. Aradan bir kaç dakika geçtikten sonra; doğrulmak için, elinden yardım almak amacıyla elini yere bastırdı. Ama bu seferde cam kırığı batmıştı. Eli kanıyordu. Yüreğinin acısı yanında bir hiçti duyduğu kesiğin acısı...

Kalkmaktan vazgeçti. Sakinleşmişti. Duvara yaslanmış sırtını öylece olduğu yerde bıraktı. Zihni boşalmış, dingindi. Bir tek yere bakıyordu şimdi. Her akşamını sevişerek geçirdikleri yatağa bakıyordu. Onu düşlüyordu zihni, ona dokunuyor, onu öpüyordu.

Yumuşak tenini hatırlıyor, içi titriyordu. Onunda içinin titrediğini biliyordu. "Kaşlarımı öptüğü zaman kaşlarım titrer ve o bunu çok severdi. Hep onun bu öpücüğü gerçekleştirmesiyle başlardık tenlerimizi tanımaya..."

Olmuyordu. Yapamıyordu.

"Olmayacak, yapayacağım. Sensiz yapamayacağım." diye haykırdı boşluğa. Sesi yankı bile yapmıyordu. Yine sessizliğe gömülmüştü. Onun cıvıl cıvıl cınlayan sesini, hayatının melodisini istiyordu tekrar. Bu beton yığını evde sesine karşılık alamaması, "Gömülmüş mabet görünümlü evde neden yaşıyorum?" diye sormasına neden oldu.

"Yeter artık!" diye bağırdı. Kalktı, cam kırıklarına aldırmadan, ayaklarını kestiğini bile bile aldırmaksızın devam etti yürümeye. Seviştikleri yatağa baktı. "Yalnız yatmayacağım sana!" dedi, kızıyordu içinden.

Pencere kenarına baktı. Bazen onu kendisinden önce uyanmış, uzun saçlarıyla ve bembeyaz iç çamaşırıyla bağdaş kurmuş oturarak görürdü. Bir şey demez, sadece kendisine gülümseyen yüzünü hatırladı. "Tüm bunlar acı veriyor. Anlıyor musun?"

Evi 5. katta bir apartman dairesiydi. Onunla tanıştıklarından tam 2 ay sonra beraber yaşamaya başlamışlardı. Onsuz bu evi 2 ay kullanmıştı sadece. "Artık kullanmayacağım." dedi normal sesiyle, birisiyle konuşurmuş gibi.

Sigara yaktı. Yatak odasında içmesine izin vermezdi.

"-Gel ve gör beni. Bak sigara yaktım."

"Olmayan biriyle konuşuyorum. Delirdim mi? Delirdiysem n'olmuş yani?"

Pencereye yaklaştı. Ağzından sigarayı indirmiyordu. En sonunda aşağı attı sigarayı. Düşüşünü izledi, keyif aldı bundan. Yavaş yavaş süzülerek düşmeye başlamış, karınca gibi gözükmüş, daha sonra düşüşünü gerçekleştirdiğinde ufak bir nokta olarak kalmıştı. "Dumanı hala tütüyor mu?"

Galiba diye geçirdi aklından. "Görmem için arkasından gitmen gerek. İyi fikir!" dedi ve izmaritinin düşüşü gibi o da pencereden attı kendisini.

Küçük bir karıncadan daha fazlasıydı. 5. kattan da bakılsa, yerden de bakılsa bir karıncadan çok daha fazlasıydı.

Sevgi ve saygılarımla...

 
Toplam blog
: 128
: 1145
Kayıt tarihi
: 23.11.07
 
 

Herkes gibi yazar, çizerim. Dünyamı boyarım hepsi bu!..