Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Eylül '14

 
Kategori
İzmir
 

Izmir; Sığındığım Liman, sarıldığım İnsan...

Sevgili İzmir...

Sen bu satırları okurken ben çok uzaklarda olmayacağım. Belki gün gelir burda olmaya da bilirim. Ama ben nereye gitsem seni de yanımda taşıyacağımı biliyorum. Sana yıllar önce tertemiz bir sayfa açarak geldiğimde o açtığım sayfada bu kadar renkli bir hikaye oluşacağını hiç tahmin edemezdim. Çünkü bir zamanlar babamın da gurbete işçi olarak gittiğinde, biraz para biriktirip dönmeyi düşündüğü gibi, ben de Dokuz Eylül’de bir kaç ay okuyup geri dönecektim. Gel gör ki evdeki hesap çarşıya ve niyetler sonuçlara uymadı. “Ben asla aşık olmam” diyen bir insan gibi hiç beklemediğim bir şekilde sana aşık oldum. Gözümü açtım Alaçatı’yı gördüm. İlk bakışta aşk ne diye sorsalar, sana gayet net “Alaçatı” derim.

Ey güzel İzmirim, sen sanki doğal güzelliğinin altını çizmek için makyaj yapmayan ve güzel giyinmeyen bir köylü güzeli gibisin. Şaçlarının rengi  Kordan’da her akşam batan güneşin gibi kızıl, gözlerinin rengi denizin kadar alasıya turkuaz. Vücudunun hatları koylarının kıvrımı kadar yumuşak ve toprağında verdiğin meyveler genç bir kadının doğurganlığı kadar verimli. Elde etmek isteyen çok iken sen inadına bakirliğini ve doğallığını korumaya çalışan genç bir kız gibisin. Fakat benim için adeta bi o kadarda yağmurun gibi hırçınsın. Çünkü sen kendine yettiğin için sana gelip savaşmayanı, tutunmaya çalışmayanı kanatlarının altına alıp korumuyorsun. Halkın kadar özgürlüğüne düşkünsün ve bu yüzden kimseyi kendine ayak bağı yapmıyorsun. Sanki “bana katlana bilen benle kalsın. Katlanamayan buyursun gitsin” diyorsun.

Ben sende çok şey öğrendim, İzmir. Ben sende acıyı, kederi, mutluluğu, savaşmayı, sabrı, aşkı, ihaneti, çaresizliği, hastalığı, kazanmayı, kaybetmeyi ve yalnızlığımda dimdik ayakta kalmayı öğrendim. Ben sende kendimi öğrendim. Yeri geldi Buca’ da çocuklar gibi beraber güldük eğlendik, yeri geldi Karşıyaka’ da beraber üzüldük, ağladık ve yeri geldi Karataş’ta beraber olgunlaştık. Bir zamanlar mutsuzluktan kızıp seni terketsemde, yine dönüp dolaşıp sığındım liman sen oldun.

Sen bana hayatın otobüslerinde, vapurlarında ve metrondaki insanların gibi rengarenk olduğunu gösterdin. Sen bana hayattan ziyade insanları öğrettin ve insanların hayat olduğunu öğrettin, İzmir. Zamansız tanışmalarım oldu, zamansız yakınlaşmalar. Giderken asıl rengini belli edenler ve giderken gözden düşenler gördüm. Zamansız dostluklar oldu, aslında dostlukla alakası olmayan. İnsanlar gördüm kendi menfaati için başka insanları kullanan. İnsanlar gördüm yaptığı yanlışı başkasına maletmek isteyen. Birbirinin zaaflarından yararlanan, birbirini sömüren insanlar gördüm. Egosu sandığı nefsine yenik düşenler gördüm. Paranın gücünü gördüm. Paranın ne kadar vicdansızlaştırdığını ve bi o kadar da parasızlığın çaresizliğini. İnsanlar gördüm dostluk adı altında yaptığı herşeyi işine gelmeyince bir bir yüzüne vuran. Karaktersizlikler gördüm; önce tükürüp sonra hiç bir şey olmamış gibi yalayan. İnsanlar gördüm seni onlara verdiğin sırlarla vuran. Kalleşler gördüm, asıl hayatta tek kandırdıkları kendileri olduğunu bilmeden, kendine güveneni satan.
 Ve insanlar gördüm dostluğun ne olduğunu bir daha öğreten. İnsanlar gördüm hiç ummadığın anda elinden tutan. İnsanlar gördüm yeri gelince hiç karşılık beklemeden benle sokak sokak ev arayan, bana zaman ayıran. İnsanlar gördüm beni İzmir’de bırakıp gitse de hala gözü ardında kalıp beni burda yalnız bırakmayan. İnsanlar gördüm sırf yalnız kalmayayım diye kendi gelemesede yerine başkasını gönderen. Ama katiller de gördüm vurduğu halde gelip yine sırtına alıp doktora yetiştirmeye çalışan. Çünkü yalnızlığımda bazen birilerinin vicdanı, bir başkasının insanlık sınavı oldum. Ve her şekilde hepsine minnettarım. İyisi de kötüsü de birbirinin aynası olarak bana doğruyu yanlışı, iyiyi kötüyü öğrettiler. Ben bana benzemeyenlerle kendimi tanıdım. Kendime biraz uzak kaldığımda ise bana benzeyenlerle kendime olan hasretimi giderdim. Herkes kendinden benim kişiliğime bir renk kattı. Ben de muhtemelen onlara. Rengarenk oldum sayende, sayelerinde. Kiminin bamteline dokundum, kiminin umurunda olmadım. Bazen de bir bağlamanın telinde çalamayan türkü gibi kaldım. Biliyorum ki daha bitmedi. Daha çok göreceğim insan rengi var.

Sen’deki ilk gecemde bir ampülü bile olmayan ıssız bir odaya yerleştiğimde damlayan göz yaşlarımda anladım senle savaşmam gerektiğini, İzmir. Sen o ışıksız odada bana adeta özgür ruhunla “bana katlanabilirsen çok şey kazanırsın, katlanamazsan benden hiç bir şey bekleme” dedin. Ben sabrettim. Son dört yıldır belki çok para kazanmadım ama parayla satın alınamayacak çok şey kazandım. Şimdi ise bakıyorumda; benim hayat kitabımda olan bölüm, çevremdeki durağan yaşamları olan bir çok insanın hayat kitaplarında hiç bir zaman olmayacak.

Sende ve senle büyürken benim de elbette büyüttüklerim, eğittiklerim oldu. Ama benimde kalbini kırdıklarım, koşarken ittirerek dizini kanattıklarım oldu. Huzurunda ben de hepsinden özür diliyorum, İzmir.
 Aynen hayata ve insanlara olduğu gibi sana da bağlanmadan, seni de sahiplenmeden senle ve sende yaşamayı öğrettiğin için sana da ayrıca teşekkür ediyorum, İzmir. İyiki varsın. 

 
Toplam blog
: 25
: 797
Kayıt tarihi
: 28.04.14
 
 

Sorgulamadan geçen bütün fikirler yazılmalı.  ..