Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Eylül '09

 
Kategori
İzmir
 

İzmir'de Eylül 2009 Etkinlikleri

İzmir'de Eylül 2009 Etkinlikleri
 

Foto Gürkan


1 Eylül Dünya Barış Günü'nden 9 Eylül İzmir'in Kurtuluş Günü'ne dek İEF de, Havagazı da etkileyici izlencelerle doluydu. Bence Ekim 2009'a dek katılınabilir etkinlikler, kenti 2009-2010 izlencelerine hazırlıyor.

İzmir Sanat Merkezi bahçesinde, 1 Eylül Dünya Barış Günü'nde, Dünya Barış Ödülü sahibi Nazım Hikmet'in heykeli önünde, Sancar Maruflu ile Okan Yüksel söyleşisi vardı. Söze Mayakovski'den bir anlatı ile başlayan Okan Yüksel, bir Nazım Hikmet şiirinin ardından 1 Eylül 1930'da Almanya'nın Polonya'ya saldırmasıyla başlayan İkinci Dünya Savaşı bilançosunu okudu: 55 milyon ölü, 90 milyon sakat, 200 milyon evin yok edilmesi, 4 katrilyon Amerikan Doları ekonomik zarar...

Sancar Maruflu, 1936 yılı 1 Eylül'ünün ise İzmir Enternasyonal Fuarı'nın Kültürpark alanında açıldığı gün olduğunu da belirtip fuarla ilgili anılarını aktardı, eski fotoğrafları gösterdi: Baykuşlu, fareli, çöple dolu alan, Atatürk'ün isteği üzerine Behçet Uz önderliğinde düzene sokulmuş, temizlenmiş, duvarları örülmüş. Şimdiki iş makinelerinin olmadığı dönemde, alanda çalıştırılan atlardan 68 tanesi ölünce bu atların anısına, hayvanat bahçesinde bir anıt yaptırılmış, bu da yeryüzünün hayvan sevgisi üzerine ilk yapıtı olmuş. Yıllar boyunca yurt içi ve dışına üç dilde fuarlı kartpostallar gönderilmiş, fuarımız böylece belleklere kazınmış. Sancar Maruflu, Gaziemir'e taşınacak fuar ile kültürpark anlayışının ayrılmasını desteklerken Kültürpark'ın bir halk üniversitesi olması ve yine her yıl bu alanda 20 Ağustos - 20 Eylül tarihleri arasında semaverli çay bahçeli, eğlenceli bir kültürle buluşulması gerektiğini söyledi.

İzmir Sanat'a imzalı söyleşiler ya da 9. Sinema Burada Festivali için gelenler Savaş Dinçel-Yaman Tüzcet-Müjdat Gezen-Mustafa Alabora "4 Aktör Ressam Rolünde" resim sergisini gezmiştir. Resimleriyle, renkleriyle, dört sanatçının dört ayrı çalışma biçemi dikkatleri çekmiştir. İki film arası; bir film, bir panel arası fuayede sağa sola dönüp durmak ne güzeldi. Merhum Savaş Dinçel'in titiz çalışmalarını, ayrıntıları tuvallere nasıl aktardığını gördünüz mü? Ya güzel yazısıyla attığı imzasını? Müjdat Gezen'in canlı renklerini, çocuksu bakış açısını? Ben gözlerini ara sıra nasıl kısıp sonra nasıl başını geriye doğru atarak resmine baktığını gözlerimin önüne getirebiliyorum. Serginin adını koyan Yaman Tüzcet, Savaş Dinçel ile birlikte aynı okullarda okumuş, önemli ressamlardan birlikte resim dersleri almışlar. Resimlere bakarken algıladığınız, bu dört aktörün çok yakın dost olduğu. Mustafa Alabora da bir röportajda bu amacı vurgulamış zaten.

“Bilgi, Bilişim, İletişim ve İnsan İEF’de…” diye başladı 78. İEF 28 Ağustos'ta; 6 Eylül'de bitiverdi. "Eski fuarlar kalmadı" diyenlere karşılık, alana girip çıktığım günlerdeki kalabalık gözlerimin önünde, kokular burnumda, gürültüler kulağımda hâlâ. İzmir Büyükşehir Belediyesi ile İzfaş bu kısa süreye çok yoğun programlar dizisi sıkıştırmış. Konserler, filmler, spor karşılaşmaları, mutfaklar festivali, Ramazan eğlenceleri, söyleşiler, sergiler, bilişim seminerleri...

İZFAŞ'ta bildirilen programlardan ancak İzmir Sanat'takilere yetişebildim. Sanal duyurularda 9. Sinema Burada Festivali programındaki yanlışlık şaşırtmış olmakla birlikte, izleyebildiklerimden hoşnut kaldım. Keşke yapılan değişikliklik İZFAŞ sayfasına da yansıtılsaydı ya da koskocaman İzmir Sanat'ın web sayfasına İzmir Sanat'ın iki salonu, fuayesi ile bahçesinde olup bitecekler günüyle saatiyle yazılıverseydi. Katılım azdı, oysa davetiyeyle girilen Büyük Salon filmlerinde boş koltuk bulunmayacağını düşünmüştüm. Çakışan filmler arasında, görmediklerimi izlemek için küçük bir ayarlama yaptım, yine de bir iki tanesi kaldı.

"İzmirli Sinemacılar konuşuyor: İzmirli olmak" paneli keşke Büyük Salon'da yapılsaydı. Yönetmeni Oditoryum'da konuşurken "galalı filmi"nin aşağıda gösterildiği panelde paylaşım hoştu elbette. Büyük Salon'a geçilseydi, sesler daha iyi duyulacak, kimse ayakta kalmayacaktı. Panele İnan Temelkuran, Raşit Çelikezer, Kudret Sabancı, Nursan Esenboğa ile Deniz Akçay katıldı, Prof. Dr. Huriye Kuruoğlu yönetti. İnan Temelkuran dizi film yönetmenliği dışında kalmış, özenle sinema filmi çalışıyor. MÖTBE'de Made in Europa filmini ve söyleşisini izlemiştim; çok genç yaşta, tüm koşullarını zorlayarak, birkaç yıl sürse de filmini yapmış, gişe kaygısından çok sanatçı kaygısı olan bir yönetmen. Bornova'da, son çektiği filmi "Bornova Bornova"nın galasını yapacak. Raşit Çelikezer ile Kudret Sabancı bu dönem için şanslı yönetmenler olduklarını düşünüyorlar. Çağan Irmak ile birlikte üç kanalda önemli ve nitelikli dizilerle izleyici karşısına çıktıklarını, ne yazık ki reyting nedeniyle değişik baskılar altında kaldıklarını belirttiler. Sabancı'nın, görüntü yönetmenine 21 Gram'ı izletememesine, kimi oyuncuların da yeterince film izlemediğinden yakınmasına şaşırdım. Raşit Çelikezer, Kudret Sabancı'ya hak vererek çalışma tempolarının ağır olmasının, kişinin kendisini geliştirmesine bir engel oluşturmadığını, 72 saat uykusuz kalınarak hem iş yapılıp, hem de film arşivlerinin taranabileceğini söyledi.

"D Grubu" izleyici profilinin televizyon programlarını yönetmesi trajedisinden hoşlanmayan panel izleyicilerinin de sorularıyla sürdü program. Bu trajedinin konusu "tecavüz ve ölüm acısı"(!). Senarist Deniz Akçay'ın gönlüce bir senaryo yazıp yazamadığını sordum. Çünkü zorunlulukları, piyasa koşullarını biliyoruz. Kendisine verilen projeyi, dizinin tümcesini, sinopsisini alıp nasıl çalışıyordu?.. Deniz Hanım, Küçük Kadınlar adlı dizinin senaryosunu yazıyor. Kendisi de babasını küçük yaşta yitirip çok kadınlı bir ailede büyüdüğü için bu diziyi yazmayı sevmiş. Ancak hava koşulları, oyuncuların programları ve en çok reytingte kaçıncı sıraya düştükleriyle ilgilenmek zorunda. Üç bölüm kadar, yönetmen izin verdiği için sevine sevine dizide kızların başına başka bir felaket gelmesini engellemiş, biraz ortalık durulsun, yaşamlarını bir düzene soksunlar istemiş ancak dizi dördüncü olmuş; tansiyonu yeniden yükseltmek zorunda kalmış.

Şu "D Grubu" profiline girmek, "prime time" kumandasını onların ellerine vermek ne acı! Kudret Sabancı, şu anda Türkiye'de 80 setin çalışmakta olduğunu, bunun çok insana ekmek kazandırdığını; işin "nitelik" yanına gelinecek olursa dışarıya satılmaya başlanan dizi filmler için çok yakında özgün bir pazar oluşacağını, yönetmenlerin de dışarıdan gelen istekler doğrultusunda, nitelikte çıtayı yükseltmek gereğini duyacaklarını söyledi.

Panelden çıkıp Bülent Ortaçgil konseri için Tarihi Havagazı Fabrikası'na gidip, beklerken çimlerine uzandım. Sahneye çok yakındım bu kez ya, kalabalıklaşınca çok yakınlar bile uzak olacaktı, zaten ben de fotoğraf için kalkıp dolaşacaktım. Kitap okuyacak ışık yoktu, panelde konuşulanları düşündüm. Deniz Akçay'ın senaristliğe başlangıç serüvenini anlatışı geldi aklıma, salonda çok gülmüştük. Kaldırılan bir dizi için Birol Güven'e gönderdiği bir e-postada kullandığı dil çok hoşa gitmiş, yazdıklarını göndermesini istemişler. Deniz Akçay o yıllarda fakültede tarih okuyormuş. Evde bilgisayar yokmuş, kalem kağıda yazdıklarını internet kafede bir programa aktarıp iletiyormuş. Bir gün Birol Güven, İstanbul'a gelip seti görmesini ve senaryo parasını vereceğini söylemiş. 19 yaşındaki Deniz Akçay durumu annesine sevinç içinde anlatınca annesi ağlamaya başlamış. Çünkü İstanbul'da gittiği yerde kızına tecavüz edeceklerini düşünüyormuş(!). Deniz Hanım, annesini ikna etmiş ama İstanbul'a birlikte gitmişler. Setin önünde, taksi içinde annesi onu yine bırakmak istememiş, kızı görüşmeye yalnız girmek istemiş, en sonunda anne kızının eline bir kola kutusu tutuşturup, eğer kendisine içecek bir şey verecek olurlarsa kesinlikle içmemesini, çantasındaki kolayı gösterip yanında içeceği olduğunu söylemesini tembihlemiş. Deniz Akçay girdiği yeri önce izbe, sessiz, karanlık bulup ürkmüş, bir sekreter bulmuş, Birol Bey'i göreceğini söylemiş, paravan bir şirket olduğu izlenimine kapılmış, hele Birol Güven'in bıyığıyla ve duruşuyla hiç de güven verici olmadığını görünce daha çok korkmuş ama eşi odaya girince biraz rahatlamış. Onlar da karşılarında bu kadar genç bir kız görünce senarist, küçük kardeşini gönderdi sanmışlar. Derken set gezilmiş, ortalık daha ciddi bir görünüme bürünmüş, Birol Bey de cebinden bir tomar para çıkarıp vermiş. Deniz Akçay yine sevinç içinde annesine, artık GSF'ye gitmek, sanatçı olmak, senaryo yazmak istediğini söyleyince anne yeniden ağlamış, çok üzülmüş, bir tarih öğretmeni bile olamayacak kızı diye...

Bülent Ortaçgil, bir buçuk saat boyunca, dolunayda aralıksız çalıp söyledi, gitarını elinden bırakmadı. Modern Folk Üçlüsü konserindeki gibi her yaş grubundan izleyici şarkılarına katıldı: "Olmalı mı, olmamalı mı?.." dedik, "Yüzünü dökme küçük kız" dedik, Fikret Kızılok'u andık, hep birlikte "Mavi Kuş"u söyledik... Önemli müzisyenlerimizden Baki Duyarlar, Cem Aksel, Gürol Ağırbaş ile birlikte çalan sanatçının tüm şarkıları ne günceldi, ne bugündendi!.. Bülent Ortaçgil fotoğrafları kadar Gürol Ağırbaş fotoğrafları da çektim, hatta bir ara sahnenin sağında öyle çok fotoğrafçı birikmişti ki, herkes Ağırbaş'ın bas çalarken kendinden geçmiş pozlarını yakalamaya çalışıyordu. Bülent Ortaçgil'le dostlukları 1969-70'lere dayanan, sanatçının çok parçasının TRT'de kayıt ve düzenlemeleriyle birebir ilgilenip listelere sokarak geceli gündüzlü yayınlarda bize dinletmiş olan, radyo televizyonlarda programcılık ve sunuculuk deyince adı, yılların emeğini vermiş olduğu TRT ile birlikte geçen ve duyduğum en güzel Türkçeyi konuşan kişi Ümit Tunçağ da oradaydı; sağdaki kabinin önünde Ortaçgil'i izlerken bir ara gülerek "Burası fotoğraf kulübü gibi oldu!" dedi. Çiçeklerle, sunucumuzun yeni konser duyurusuyla program sona erdi. Önümüzdeki perşembe, ünlü ve İzmirli caz sanatçımız Ayşegül Yeşilnil'i dinleyeceğiz: "Rebirth Project"... Sanatçıya gitarda Neşet Ruacan, saksafonda Yahya Dai, kontrabasta Nezih Yeşilnil ve davulda Deniz Dündar eşlik edecek.

Rutkay Aziz, 4 Eylül akşamı alkışlar içinde, hızla Nazım Hikmet heykelinin önündeki kürsüsüne çıktı. Evet, benim için de bir kürsü dersi başlamış oldu: Rutkay Aziz, karşılıklı söyleşerek sürdürmeyi umduğu konuşmasına bir kaygısını dile getirerek başladı. Yazar çizer takımının da içinde olduğu kimi aydınlar, tiyatro sanatının artık 21. yüzyılda ölü bir sanat olduğunu söylüyorlarmış. İçini çeken sanatçı, tiyatronun, en yaşlı sanat dalı olabileceğini ama kendi bağrından nice sanat dalları doğurmuş bir ana olduğunu, sinemayı nasıl da öne çıkardığını anlattı. "Televizyon, cd, bilgisayar, internet, ne derseniz deyiniz beş duyusuyla yaşayan tek sanat, tiyatronun ta kendisidir; insanlık yaşadıkça tiyatro sanatı kesinlikle var olacaktır" dedi. Bunun içinse tiyatro sanatının içerik ve biçimine, çağın gerektirdiği değişimi yansıtıp "iyi reji, iyi kostüm, iyi tekst, iyi dekor ve iyi müzikle iyi oyuncu" olmanın önemini belirten sanatçı açık hava oyunu değilken açık havada oynanan Ariel Dorfman’ın Ölüm ve Kız adlı zor oyununu dört gün içinde yedi bin İzmirlinin izlediğinden duymuş olduğu mutluluğu aktardı. Tiyatro sanatına nasıl bakıldığını çok önemsediğini söyleyen Rutkay Aziz, bu ülkede herkesin her an başbakanlık da, sanatçılık da yapabileceğine zaman içinde artık şaşırmamayı öğrendiğini ekledi. Oysa sanatçılık tanımlanacaksa Bertolt Brecht'in şu sözlerle betimlediklerine inandığını söyledi: "Gerçek sanatçılar, ülkesinin ve dünyasının gerçeklerine tanık olmakla sorumlu olan sanatçılardır". Rutkay Aziz şöyle sürdürdü konuşmasını: "Bu sorumluluğu, bu dünya görüşünü, bu sorumluluk bilincini gerek düşüncede, gerek duygularınızda diri tutamıyorsanız ve o doğrultuda bir kavganın adamı değilseniz, günümüzde yenilenmenin ve değişikliğin adı bana sorarsanız 'döneklik' olmuştur. Her ne kadar bu ülkede ilkeli, onurlu, namuslu, ahlaklı olmak suça dönüşmüş olsa bile, bence bizler bu suçu işlemeye devam edeceğiz." ... "Tiyatro, bizim ülkemizde sıkıntılar yaşıyor, bunu kabul edelim, burada 7000 seyirci bulduk diye abartmanın anlamı yok, çok pembe bir tablo çizmek bizi de aldatabilir. Şimdi drama bakınız ki Atina, yaklaşık 5 milyon nüfusu olan bir kenttir, bugün günlerden cuma, orada arkadaşlarım var, biliyorum; inanın en azından 80'in üzerinde perde açılıyor. Opera, bale, tiyatro, alternetif tiyatro... Viyana'yı hiç söylemeyeyim size, Berlin'i de hiç söylemeyeyim, moral bozar; 15 milyonluk İstanbul'da ise sezon açılınca, Ekim'de ancak 15 tane sahnede perde açılır. Bu ülkenin bir dramıdır, oysa Mustafa Kemal'in, çok iyi anımsarsınız, bir sözü vardır: 'Bir ülkenin kültür aynasıdır, tiyatronun bizzat kendisi'... Ama ülkemizde kültür politikaları, kültürsüzleştirme politikaları içinde yıllarca yol aldığı için bu, sonuçta beni fazla şaşırtmıyor"... Sanatçıya daha sonra geleceğe ilişkin olarak umut besleyip beslemediği ve AST'ın Sakıncalı Piyade'yi bir daha oynayıp oynamayacağı soruldu. Rutkay Aziz, gençlere çok güvendiğini, hatta genç nüfus sayımızla Avrupalıyı biraz ürküttüğümüzü de söyledi. Sakıncalı Piyade'yi oynamanın ise oportünizme gireceğini düşünerek oynamayacaklarını belirtti. Yukarıda Luis Buñuel'in gerçeküstü bir filmi oynayacaktı, söyleşi bitmek üzereyken Küçük Salon'a çıktım.

İzmir'de Ekim ayına doğru devinimler arttı. Eylül ayında etkinliğini başlatan İFOD için şu adrese bakılabilir: http://www.ifod.org/ifod/content/view/234/14. Tiyatro Oyun Kutusu, Suat Taşer Salonu'nda Joe Orton'ın yazdığı Bay Sloane'u Eğlendirmek adlı oyununu sunmaya başlayacak; genel provalı, prömyerli gösteriyi 16 özel izleyiciden biri olarak izlemek isterseniz 554 734 1579'dan bilgi alabilirsiniz. Goethe-Institut'ce düzenlenen bir konferans olacak, konuşmacı Dr. Sabine Ladstätter "Ticaretin Başkenti Efes"i anlatacak, izlemek isteyenler 15.09.2009, saat 16:30'u not almalılar. Dr. Anton Bammer'in "Arkeoloji ve Aquarelle" adındaki resim sergisi 1 Ekim'e dek açık, konferans öncesi görülebilir. Ebruli Turizm'den güzel bir çağrı var, 16 Eylül Çarşamba günü saat 18:30'da, Özel Retina Göz Hastalıkları Konferans Salonu'nda Yar. Doç. Dr. Mehmet Koştumoğlu'nun "Kırım-Kiev ve Ukrayna'dan Kareler" adlı bir sunumunu izleyeceğiz. Ahmet Piriştina Kent Arşivi ve Müzesi Avlusu'nda 17 Eylül'e dek, İzmir 78'liler Dayanışma ve Araştırma Derneği'nin "12 Eylül'ü Sergiliyoruz" adlı etkinlik ürünleri görülebilir. İZDOB Eylül izlenceleri AASSM'de, Carmina Burana biletleri tükenebilir. Sinemalarda ise Tarantino'nun Cannes 2009 En İyi Aktör Ödül'lü filmi Inglourious Basterds'tan başka çarpıcı film göremiyorum.

Havagazı Fabrikası'nda tek gecelik Ramazan Nostaljisi kaldı, 11 Eylül'de sonuncusuna katılınabilir. Yetkin Dikinciler'in Selim Paşa'sı olduğu diziye denk geldiyseniz, alana adım attığınızda kendinizi o filmin içinde bulacaksınız. Fesli beyefendiler, süslü hanımefendiler, tulumbacılar, ağzından alev çıkaran bir genç, limonatacı... Saati gelince tüm karakterler sahnenin önünde, sağında ve solunda yerini alıyor İbiş de sunmaya başlıyor. Tuzsuz Deli Bekir, Karagöz ile Hacıvat, kantocular, fasıl heyeti...

Tarihi Havagazı Fabrikası'nda yarın akşam, "Tarihi Mekanda Romantik Müzikal Keyfi" olarak duyurulan bir filmi izleyeceğiz: Vincente Minnelli'den An American in Paris (Paris’te Bir Amerikalı -1951)... Gene Kelly ile Leslie Caron oynuyor (http://www.izmir.bel.tr). Bu akşam yağmur yağınca, yine Gene Kelly'nin oynadığı 1952 yapımı Singin'in the Rain filmini düşündüm...

8. İzmir Türkçe Günleri izlencesi aşağıdaki gibi:
77. Dil Bayramı
26 Eylül 2009 Cumartesi, 14-16 Ekim 2009
Düzenleyenler: Konak Belediyesi, Dil Derneği
Ana İzlek: “Dil Bilinci” / Savsöz: “Okudum Türkçe, Yaşadım Türkçe”
<ı>26 Eylül Cumartesi
Yer: Türkçe Taşı (Konak EÜ Atatürk Kültür Merkezi yanı)
10.00 Küçük Konser
10.20 8. İzmir Türkçeye Emek Ödülleri Töreni Sunan: Gürsel Gezen Yer: Konak Belediyesi Dr. Selahattin Akçiçek Eşrefpaşa Kültür Merkezi
Genel Sunum: İffet Diler
12.45 Açılış/ “Dilim Dilim Dilim” karikatür sergisi Sergi Danışmanı: Eray Özbek
13.15 Küçük Konser
13.30 Açılış Seslenişleri: Konak Belediye Başkanı Dr. Hakan Tartan, Dil Derneği İzmir Temsilcisi Y. Bekir Yurdakul 13.45 Kısa Oyun: “Telefon Kıllanma Kılavuzu” Yazan: Mavisel Yener Oynayan: Özel Çamlaraltı Lisesi öğrencileri
14.00 Görsel Sunum: “Türkçe İşyeri Adları da Güzeldir” Hazırlayan ve Sunan: Özel Ege Lisesi Türkçe Bölümü 14.10 Kısa Oyun/ Hacivat Karagöz Oynayan: Gölge Gösteri Sanatları Yöneten: Deniz Özgökbel
1. Oturum
14.30 “Dağlarca’ya Saygı” Konuşmacılar: Eray Canberk, Özgen Kılınçarslan
Dağlarca şiirleri Sunanlar: Gürol Tonbul, İffet Diler, Mavisel Yener ve gençler
Dağlarca ile söyleşi: Tuğçe Gül
Yöneten: Hidayet Karakuş
16.15 Ara
16.35 Kısa Oyun “Dilim Dilim” Oynayan: Soyer Kültür Sanat Fabrikası Oyuncuları Yöneten: Gürol Tonbul
16.50 Anılarına Saygıyla… “Demirtaş Ceyhun, Kemal Özer, Nezihe Araz, Nezihe Meriç” Sunanlar: Nalan Yılmaz, Özgün Ergen, Saime Bircan, Düriye Ayyıldız
2. Oturum
17.10 “Dil Bilinci/ Yabancı Dille Eğitimin Getirdikleri…” Katılanlar: Cahit Atay, Füruzan, Işık Yenersu, Prof. Sedat Sever Yöneten: Prof. Özdemir Nutku
18.30 Sonuç Bildirgesi Seslendiren: Gürol Tonbul
18.35 Konser Sunan: Konak Belediyesi Ege Çağdaş Oda Korosu Şef: Ahmet Kenan Kâhyaoğlu
<ı>14 Ekim Çarşamba
Yer: Atatürk Lisesi
10.00 Dil İşliği
14.00 Küçük Konser/ Atatürk Lisesi
14.15 Söyleşi: “Okudum Türkçe Yaşadım Türkçe” Konuşmacılar: Konur Ertop, Sevgi Özel Yöneten: Hidayet Karakuş
15.30 Kısa Oyun/ Hacivat Karagöz Oynayan: Gölge Gösteri Sanatları Yöneten: Deniz Özgökbel
15.45 İşlikten Sahneye
16.15 8. İzmir Türkçe Günleri Sonuç Bildirgesi
<ı>14 Ekim Çarşamba
Yer: Gültepe İlköğretim Okulu
10.00 Kısa Oyun/ Hacivat Karagöz Oynayan: Gölge Gösteri Sanatları Yöneten: Deniz Özgökbel
Söyleşi: “Dil Bilinci" Konuşmacılar: Hamdullah Köseoğlu, Mevlüt Kaplan Yönlendiren: Düriye Ayyıldız
Yer: Karataş Lisesi
14.00 Kısa Oyun/ Hacivat Karagöz Oynayan: Gölge Gösteri Sanatları Yöneten: Deniz Özgökbel Söyleşi: “Dil Bilinci” Konuşmacılar: Mehmet Genç, Oğuz Tümbaş, Y. Bekir Yurdakul Yönlendiren: Hayri Oğuz
<ı>15 Ekim Perşembe
Yer: 9 Eylül İlköğretim Okulu
10.00 Kısa Oyun/ Hacivat Karagöz Oynayan: Gölge Gösteri Sanatları Yöneten: Deniz Özgökbel Söyleşi: “Dil Bilinci” Konuşmacılar: Mavisel Yener, Zehra Ünüvar Yönlendiren: Selçuk Oğuz Malatya
Yer: Selma Yiğitalp Lisesi
14.00 Kısa Oyun/ Hacivat Karagöz Oynayan: Gölge Gösteri Sanatları Yöneten: Deniz Özgökbel Söyleşi: “Dil Bilinci” Konuşmacılar: Dr. Hakan Tartan, Hidayet Karakuş, Muzaffer İzgü Yönlendiren: Saime Bircan
<ı>16 Ekim Cuma
Yer: Halit Bey İlköğretim Okulu
10.00 Kısa Oyun/ Hacivat Karagöz Oynayan: Gölge Gösteri Sanatları Yöneten: Deniz Özgökbel Söyleşi: “Dil Bilinci” Konuşmacılar: Mehmet Atilla, Rıza Yetim Yönlendiren: Ceyhan Kayhan
Yer: 50. Yıl Lisesi
14.00 Kısa Oyun/ Hacivat Karagöz Oynayan: Gölge Gösteri Sanatları Yöneten: Deniz Özgökbel Söyleşi: “Dil Bilinci” Konuşmacılar: Hakan Cem, Halim Yazıcı, M. Sadık Kırımlı Yönlendiren: Abdullah Bolulu

Yağmurlar bereketince yağamıyor. İstanbul ve Tekirdağ'da ne yazık ki bugünkü yağmur, sel felaketine dönüşerek can almış, ekonomik zarara yol açmış. Önlemsiz, altyapı eksiğiyle, eğitimsiz ve en korkuncu hazırlıksız yakalanılan doğal yıkımların karşısında ne yapacağımızı bilemiyoruz. Deprem çantaları hazırlar, içindekileri bayatlatır ya da o çantayı bir yere kaldırıp sonra nereye koyduğumuzu unuturuz. Kanalizasyon tıkalıdır, ilgilisine bildirmeyiz. Gerçekte bilinçli olmak ve uygarca kalkınmayı desteklemek gerek ya da yıkıma uğradığımızda varsa kanatlarımız uçarız; selde boğulmaktan, depremde bina altında kalmaktan böylece kurtuluruz. Risk Yönetimi Grubu'nda paylaşıldığını gördüğüm "Sel Risk Yönetimi" konusunda Prof.Dr. Mikdat Kadıoğlu'nun yazdığı makalesinin okunmasını öneririm: http://www.politeknik.org.tr/site/indir/SelRiskYonEdirne.pdf. Bilinçli, yıkımlardan korkmayan ama öğrenmeyi isteyen, öğrenen bir toplum olmamızı diliyorum.

Yarın 9 Eylül, İzmir'in Kurtuluş Günü. Sabahtan, hava gösterilerinin gürültüsü geliyordu, provası yapılıyordu sanırım. 30 Ağustos ile Eylül ayında, Ege'de art arda kurtulan kent ve kasabaların günleri kutlandıkça gökyüzü o seslerle yırtılacak. Öğleden sonra, denizde dolaşan bir vapurdan çok daha güzel sesler gelmeye başladı. Karataş sahilde 50. Yıl Marşı'nı çalmaya başladılar. Umarım yarın İleri'yi de duyacağım...

 
Toplam blog
: 101
: 2403
Kayıt tarihi
: 18.11.07
 
 

İzmir'den merhaba! İzmir'de, Göcek'te, Marmaris'te, Milas'ta, Söke'de, Bodrum'da sonra yine İzmir..