Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Kasım '12

 
Kategori
İzmir
 

İzmir için istekler

İzmir için istekler
 

yeni kitabım


Bir kaçını yani istemezcilerden geçtim, isterim, isteriz, isteyenlerdeniz diyelim.

Marinalar İstanbul Anadolu Yakası’nda var, Avrupa Yakası’nda var, Antalya’da var, Çeşme de var, İzmir de yok!

Olmalı mı?

Olmalı elbette.

Marinaların kar zarar bilançosunu çıkaracak olursak, kar marjının fayda maliyet oranına yük getirmeyeceği apaçık ortada.

Marina demek, daha çok hareket, daha bir işlevcilik ve çok kimseye ekmek kapısı demek.

Görselliği ise cabası.

Şehre hayat veren şehri şehir yapan zenginlikleri bir araya toplamak, liman ile birleşen bir manzarada kim yaşamak istemez…

Mehtap ve denizin bir gurup bütünlüğünde buluşmasını göz zevkine sunmak, şehrin insanlarına;  gezinti, dinlenme, iş alanı açmak, tüm dünyaya İzmir’imizi teknelerin görsel şenliğinde; kenti göstermek, kentimiz işte bu dedirtmek hayal olmamalı değil mi?

Hayal ile gerçek karışır bazen ama hayal olmazsa; gerçek olabilir mi diye düşünüp, göz ardı etmemeli ama nasıl?

DDY bağlı İZMİR Limanının Aliağa’ya taşınacağı yıllardır söylenir, hayal bu ya, Alsancak girişindeki konteynırlar, trafiği sıkıştıran limana giriş yapan tırlar ve çıkardıkları egzoz dumanlarından uzak olması hayal olmaktan çıkması muhtemel olması olasılıklarımızda ve bu hayalleri hayata geçirmek İzmir’in en mütenasip yerine giriş yapan bölgede; Marina’mız da hayata geçmiş olsa.

Karşıyaka Bostanlı marina için hem alan bakımından hem de Bostanlı'nın zaten var olan her türlü sosyal ve alt yapısıyla doğru orantılı. İşte o zaman, Bostanlı daha bir şenlenir, Alaçatı’ya  nispet yapar.

Üçkuyular tam merkez olunca, oraya gidebilen herkes daha fazlalaşır, bir İzmir girişi ve çıkışı daha hareketlilik ile şahane manzara ve de yatırım kazanır.

Bayraklı’da Marina düşünülüyor(muş). Alâ, pek ala. İşte o vakit, Altınyol daha bir zenginleşir, Altınyol pırlanta yol ile işlenir.

İzmir için metrobüs istemem lakin otobüs seferleri çoğaltılsın. Balık istifi olmaktan bu sıcakta ter kokusu çekmekten bıkanlar adına duyurulur. Kışın yağmurda çamurda, beklemek ayrı bir eza ise  daha çok araç alınması değil, daha başka formüller de aranmalı.

Örneğin:

Tramvay geri gelsin.. Tıngır tıngır yürüsün, kentimize yaşayan şehir havasında; eskiyi yeniyi bir arada barındırmanın güzelliğinde buluştursun mu?

Düşünsenize; Kordon Boyu’ndan Üçkuyular’a kadar giden bir tramvay. Karşıyaka’dan, Kordon Boyuna kadar, yürüyen bir vagon ve içinde zamana karşı yarışmayan insanlar.

İşte o zaman eski zaman ile yeni zaman fotoğraf karelerinden gerçek karelere dönüşür.

İzmir’i yazdığı şiirle prenses’e benzeten Victor Hugo’nun şiirinden yola çıkalım, eteğimizdeki taşları dökelim.

Prensese benzetilen şehrimizi bu şehrin prensleri ve prensesleri olarak canlandıralım.  Yaşanası, akılda kalıcı ve daha bir dünya kenti neden olmasın İzmir diyelim.

Uzaklara gitmeden, Karşıyaka’dan, Güzelyalı’dan; denize girelim. Yaz sıcağında; akşamın imbatının çıkmasını beklemeden eskilerin” banyo” dedikleri plajlardan her bir İzmirlinin  faydalanmasını kim istemez?

Bu şehri avucunun içi gibi bildiklerini söyleyenlere ne diyeyim!

Diyelim ve söyleyeyim:

Siz isterim deyip, istemezciliğin daniskasını yapan, yazanlar, çizenler ve hep görselliğin ve paranın rantına kurulanları yazdınız yıllardır, siz  hiç Karşıyaka sırtlarındaki Gümüşpala’ya çıktınız mı?

Oradaki manzara şahane, insanları ise sizin ilginizde, bilginizde mi? Yamanlar Dağına taşmış gecekondularda zamanla parsellenmiş alanlar, hem şehre hem şehir girişine manzarayı değil, insanların sosyal boyutunu anlatıyor, bildiniz mi haberdar oldunuz mu?

Gecekondu Bölgesi’nde yaşayanlar bizim dışımızda değil, sadece ve sadece eskinin Yamanlar Dağı’nın uzantısında yaşıyor. Yol, su elektrik var, artık bu çağda olsun fakat şimdilerde arsası para eden evlerin plan ve projeleri, kalfa ile usta ile kabataslak olmuş olanda! Bir arsadan birkaç kişinin tabusu çıkıyor. Zamanında hisse tapusu ile Naldöken ve civarından arsa almışların, hisse tabuları işe yaramıyor! Olsun yeter ki evsizler olmasın diye iç çekiyorsanız, diyecek sözü olanların sözcüsüyüm bu zaman.

Gecekondu diye tabir edilen yerlerimize daha bir alt yapı getirsek, tiyatro binaları, kültür evleri yapsak fena mı olur?

Gecekondu bölgesinde yaşayan tüm İzmirliler, toplumun dışında yaşamıyor, ancak; toplumsallaşmadaki rol modellerinde;  sosyal ve fiziksel boyutta; sahile daha yakın, dağ tırmanmayan yerlere oranla benlik arayışlarında; statü isteklerinde, daha bir refah yaşamdaki çevre düzenlemelerinde, eksiklikler yaşıyor.

Neden Hatay semtimiz gibi  daha bir daha kolay olmasın dağlara taşmış gecekondulardaki yaşam. İzmir’de gecekondu da yaşayan, ama kafası gecekondu da sıkışıp kalmayan, bizim güzel aydın insanlarımıza, hizmet etmek daha bir zaruri oldu, inanmayan gitsin baksın.

 

  

 
Toplam blog
: 24
: 579
Kayıt tarihi
: 05.10.08
 
 

İşletrme  ve sosyoloji okudu, halen Ege Üniversitesi İktisat Fakültesi Yüksek Lisans  öğrencisidi..