Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Mart '10

 
Kategori
Kent Yaşamı
 

İzmir'in arka sokakları ve canlı heykeller...

İzmir'in arka sokakları ve canlı heykeller...
 

...


Nihayet bahar geldi işte. Bütün kış boyunca en sevdiğim şeylerden biri internette gezinti yapmaksa, diğeri kitap okumaktı.
Dün güneş öyle bi sarıydı ki, bütün sarı ışıklarını odama davetkâr ve kışkırtıcı bir şekilde saldı. Benim için, böylesi güzel günlerde elimde fotoğraf makinasıyla dolaşmak da en büyük zevklerden biri.

Yazın İzmir çok sıcak olur. Uzun günlerde, aynı kış aylarında olduğu gibi, her nerede iseniz, –ev, işyeri- oraya mahkûm olursunuz. Günbatımı ya da geceyi beklemekten başka çare yoktur. Bu konuya nerden geldim. Haa evet, günün kışkırtıcı derecede güzel olmasından.

Hemen dışarı çıktım. İstikamet Güzelyalı. Seviyorum orayı. Ama bu defa karar verdim, bilinenin tersi arka sokaklara dalcam ve henüz yok olmamış eski evlerin, orijinal yerlerin fotoğrafını çekicem.

Daha önceki yazılarımdan birinde İzmir’in eksiklikleri yazmıştım. Heykellerin azlığından, sokak çalgıcılarının eksikliğinden ve hatta Evrupa’daki gibi canlı heykellerin yokluğundan bahsetmiştim. Yazıyı yayına verdikten sonra, “oooo Nilüfer memlekette ne sorunlar var, senin bu isteklerin, alt gelir grubuna sahip birinin evine, bılazma tivi istemesi gibi bişi” diye kendimi de kınamıştım.

***
Geçen haftalarda Kemeraltı’na gittiğimde romanların her köşe başında, darbuka, keman eşliğinde sundukları müzik de acayip hoşuma gitmişti. “İşte yaaa bütün bunlar insana yaşam enerjisi veriyor, ister bu tür müzikten hoşlan veya hoşlanma. Ritim tutan ellerle birlikte şehrin kalbinin güm güm diye heyecanla attığını, hissettiriyor insana.”

***

Güneşin davetinden önce, netteki gastemdan, Kıbrıs Şehitleri caddesinde “Sokak Sanatları Atölyesi’nin” canlı heykellerinin saatlerce kıpırdamadan durması, haberini okudum.Derin bi “ohhh” çekip “nihayet yaaa, nihayet, bu mudur? budur” dedim.
15 gün arayla sanatlarını icra eyliyorlarmış. Gönül ister ki, her gün o caddenin vazgeçilmezi olsunlar. “Eee fazla şımarma, bu da bi adımdır…” “dedi içsesim…”

***

Sokak Sanatları Atölyesi Yönetmeni, Erdal Çoban, “sokakları lambaların değil sanatçıların aydınlatmasının önemli olduğunu” söylemiş. “Sanat satın alınır bir meta olmamalıdır. Canlı heykeller projesi Türkiye’deki kaldırımlarda da sanat yapılabileceğini göstermektedir.” Bu fikre tamamiyle katılıyorum, hayatın ritmi sokaklarda atar ve yaşanır.

Ama biliyor musunuz, Sn.Çoban bu konuda İzmir’den destek göremediklerini ve hatta bazen zabıtanın “kaldırımları işgal ediyorsunuz” diye caz sanatını icra ettiğini söylemiş! Ne demişler burası Türkiye, her şey kanunlara uygun yürütülür! Bekçi Murtazalar boldur bu memlekette!
Sn.Çoban kurumsal olarak desteklerinin olmadığını belirtmiş. Ardından bir tek Konak Belediye Başkanı Hakan Tartan’ın kendilerine destek olduğu sözünü verdiğini, “Sn.Tartan’ın Konak İlçesi’ni müze kent yapmaya çalıştığını, bizlere de sanat adına gerekli desteği vereceğine inanıyoruz, ” diyerek bi anlamda Sn.Tartan’ı kendilerine destek olmasını ima etmiş.

Bunu yürekten destekliyorum, istiyorum. Ruh istiyoruz kardeşim kentte ruh.
Üzerine ölü toprağı serpilmiş, her şeyin görüntüde var ama yok şehrinin olmasını istemiyorum. Biraz heyecan, biraz ritim ve sokak sanatları…
Her şey halk için diyen politikacılar lütfen halka yatırım ve halk için çalışın.
İsteğimden dolayı kendimi suçlamıyorum. Hiç de bencilce olmadığını anlıyor ve biliyorum. Bilakis isteklerim son derece sencilce…


Not: Sonraki yazım Adnan Saygun Kültür Merkezi ve İzmir’e dair olacak.

 
Toplam blog
: 246
: 1012
Kayıt tarihi
: 15.02.08
 
 

..