Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Nisan '13

 
Kategori
İzmir
 

İzmir’in kaldırımları, ağzını, burnunu patlatır parke taşları

İzmir’in kaldırımları, ağzını, burnunu patlatır parke taşları
 

6 Mart 2013 akşamı kafamın sarsıntı geçirip, ağzımın patladığı ve alt dudağımda sekiz dikişlik derin kesik açıldığı gündür. Alt dudağım iç taraftan beş dikişlik, dış taraftan 3 dikiş atılacak şekilde patlamıştı. Bunu İzmir kaldırımlarının eğri, büğrü, şekilsiz biçimde döşenen taşlara borçluyum. Neyse ki alt dudağın iç tarafına dikiş atılmadığını biliyordum, dış taraftaki üç dikişlik yeri de evde kendi yaptığım pansumanla, dikiş attırmadan, ağzımın şeklinin bozulmasına izin vermeden kendim hallettim. Zira benim düştüğüm saatte hastanelerde mesai bitmişti. Gelişi güzel dikiş yapan birinin eline düşebilirdim ve ağzım şekil değiştirebilirdi. Yaralarımın normale dönmesi bir ayı aldı. Sıcak içecekleri pipetle içebildim. Ayrıca beş gün boyunca dışarı hiç çıkamadım zira ayakta fazla durunca başım dönüyordu, evdekilerin her türlü ısrarına rağmen de doktora gitmedim. “Bir hafta sonra başımın dönmesi geçmezse MR çektirmeye giderim” dedim. Neyse ki geçti de gitmeme gerek kalmadı.

Sokağa çıkacak hale gelince ilk iş düştüğüm yere gidip, beni o hale getiren taşı görmek, görüntülemek istedim ve resmini çektim. Zira ayağımın çok kötü bir şekilde bir taşa takılıp düştüğümü hatırlıyordum, düşüşüm o kadar hızlı olmuştu ki sanki birinci kattan düşmüştüm. Kaldırımla başım buluştuğu anda müthiş bir kemik sesi geldi ve ağzımdan oluk oluk, kanlar akmaya başladı, önden iki dişimde ucundan kırılmıştı. Neyse ki boynumda şalım vardı ve akan kanımı durdurabilmek için o şaldan yardım aldım.

Daha sonra yollarda kaldırımlarda uygulanan parke taşlarını incelediğimde çoğunun eğri büğrü, girintili çıkıntılı, kimisinin de derin oluklar oluşturduğunu gördüm. Yani bırakın çocukları büyükler için bile tehlike oluşturuyordu.  Ben artık parke taşlarıyla yapılmış kaldırımlarda yürürken etrafa bakmak yerine başım önümde yere bakarak yürümeye başladım, gün ışığında bile. Gece karanlığında ise eğri büğrü, çıkıntılı taşların üzerinde yürümektense arabaların geldiği asfalt yolda yürümeyi tercih ederim. Maalesef insanların yaptığı eğri büğrü işler bizim kafamızda gözümüzde patlıyor. Bazen geri dönüşü olmayan sağlık sorunları ile dahi karşılaşabiliyoruz.

Bu arada önemli bir noktaya değinmek istiyorum. Balkon demirlerine dayanırken ya da halı, kilim silkelemek isterken balkon korkuluklarının sağlam olup olmadığını kontrol etmekte ve evdeki çocuklara da tembih etmekte yarar var. Bu ara balkonlardan uçan uçana, benim bir tanıdığımda İstanbul’a akraba ziyaretine gitmiş ve balkondan ufacık bir yolluk silkelerken, balkon korkuluğu kırılarak, balkondan aşağıya düşmüş. Başına gelenleri anlatmak bile istemiyorum.

Yazımı Necip Fazıl Kısakürek’in Kaldırımlar şiirinden bir dörtlükle bitirmek istiyorum.

Yağız atlı süvari, koştur, atını, koştur!

Sonunda kabre çıkar bu yolun kıvrımları.

Ne kaldırımlar kadar seni anlayan olur...

Ne senin anladığın kadar, kaldırımları...

Necip Fazıl Kısakürek

Herkese sağlıklı günler diliyorum.

Sibel Koçarslan

 
Toplam blog
: 627
: 3456
Kayıt tarihi
: 11.06.11
 
 

Kendi halinde yaşayan doğa tutkunu, sıradan bir vatandaş. İnsanların dış güzelliğine değil iç güz..