Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Eylül '08

 
Kategori
Güncel
 

İzmir'in kurtuluşu...

İzmir'in kurtuluşu...
 

9 Eylül İzmir'in Kurtuluşu...


Punta'da bayram vardı...Yunan ordusu pasaport'tan karaya çıkmış, İzmir Metropoliti Hrisostomos, "evlatlarım, ne kadar Türk kanı içerseniz, o kadar sevaba girersiniz" diyerek, yere ilk ayak basan Yunan albayının çizmelerini öpüyordu.

İnce, uzun boylu siyah takım elbiseli bir delikanlı ortaya, aniden...Elinde revolver! Bastı tetiğe, trak trak trak...Efsun Alayının etekli sancaktar, karpuz gibi düştü atının sırtından, karpuz gibi...Bir panik, bir telaş...Anladılar ki, tek kişi Sarıverdiler etrafını, ilk süngüyü iman tahtasına sapladılar, sonra neresine denk gelirse, orasına...Şehit olmuştu, Hasan Tahsin.

Henüz 30'unda.

İstanbul Hükümeti, "bu tür şayialara ehemmiyet vermeyin" diyordu, hala..."teori ile pratiğin kesiştiği insan" ise kararını vermişti...

Böyle başladı macera.

Ateşten gömleği giymişti ulus...Aktı gitti, aylar yıllar, kanlar canlar...Takvimler 30 Ağustos 1922'yi gösterdiğinde, yer gök yarılırken, şöyle yazıyordu hatıra defterine Yüzbaşı Kanellopulas, " Türk topçusu susmuyor, titreyerek güneşin batmasının bekliyoruz."

Batmasını beklediği güneş, doğuyordu aslında...Çıktı bir kayanın üzerine Mustafa Kemal, vınlayan kurşunlara aldırmadan, haykırdı karanlığa, "Eyy Hacınesti nerdesin! Gel de kurtar ordularını!"

Kudurmuştu Ali Kemal kin kusuyordu gazete köşesinden, "bu millici mahluklar kadar, başları ezilmek ister yılanlar hayal edilemez...

O "mahluk"lardan biriydi, İzmirli süvari teğmen Yıldırım.18!inde...yaralı ve 40 derece ateşli olmasına rağmen, hastaneden kaçıp cepheye koşmuş, bugün kendi adını taşıyan Küçükköy İstasyonu'nu almaya çalışırken, düşmüş bahçesine gömülmüştü...

Yıldırım son nefesini verirken 30 kadar Yunan askeri girdi, savunmasız Kuzuluk Köyü'ne...Gözleri bir kıza takıldı 15'inde..."taze incir gibi"dediler siritarak...Korktu Fatma, kaçtı, evine sığındı, kapandı, kapıyı kilitledi.Omuzladılar açılmadı, "Yakalım" dediler..." Evi yakalım, kız nasıl olsa çıkar..." verdiler ateşe, alev alev.Çıkmadı kardeşim...

Çıkmadı.

Teğmen Şevket, Uşak'tan geçiyordu o sırada Sakarya'da şehit olan Yüzbaşı Basri'nin anneciği yakaladı kolundan..."Basrim nerede?"diye sordu içi çekildi Şevket'in" Arkadan geliyor dedi söylemedi gerçeği...söyleyemedi ve ömrünün sonuna kadar unutmadı bunu, "kendimi asla affetmedim"diye yazdı anılarına...

İstanbuldaki işgal kuvvetleri komutanı General Charrpy, öfkeden deliye dönmüştü yırttı elindeki haritayı, fırlattı" Bu hızla yarın İzmir'e girerler" dedi inanamıyordu 250 bin kişilik devasa ordu, hayalet gibi çıkıp, bir oradan bir buradan, dalan kılıçlarıyla hızar gibi biçen Fahrettin ALTAY komutasındaki Türk Süvarisi tarafından lokma lokma bölünmüştü dile kolay 14 günde 400 kilometre.

Kaçıyordu Yunan...

Ecelleri peşlerinde.

Ve 9 Eylül

Hava mis gibi çiçekler açıyordu.İzmir'in dağlarında Bornovadan boşaldılar, aşağı doğru, dört nala bugünkü Kahramanlar'a geldiler, ödenecek bedel vardı daha 2.Tümen 4.Alaydan Konyalı Mehmet, Akşehirli Hakkı, Avanoslu Ahmet düştüler oracıkta, ilk giren süvari olma şerefide Yüzbaşı Şeref'e nasip oldu.İzmirli soyadını aldı sonra.

Yunanlılar çil yavrusu Karaburun'a, Çeşme`ye kaçışırken minarelerden ezan sesleri yükseliyordu hiç olmadığı kadar coşkuyla, Şeref gitti Hasan Tahsin`in gittiği yere, hükümet konağının önüne dikti al sancağı!Yüzbaşı Zeki kışlayı yıllar sonra yeniden Türk kışlası yaparken Asteğmen Besim Kadifekaleye varmıştı bile...

Belkahve...Mustafa Kemal oradaydı seyrediyordu İzmir`i İŞGAL EDİLDİĞİ GÜN BİR ULUSUN KURTULUŞ SAVAŞINI BAŞLATAN...İŞGALİ BİTTİĞİ GÜN, O ULUSUN KURTULUŞ SAVAŞINI BİTİREN İZMİR'İ seyrediyordu.

Ağır ağır karardı hava kavuniçi bir top gibi gömüldü körfeze güneş usul usul, "Biliyormusun İsmet" dedi "Bir rüya görmüş gibiyim, karabasanla başlayan, mucizeyle biten bir rüya.

Üç yıl üç ay yirmi iki gün süren macera zaferle sona ermişti, kendisi için hazırlanan bağ evine gitti, tek kat, taş, penceresiz gaz lambasının cılız ışığıyla aydınlatılan, buram buram Ege kokan evine, etrefınde efeler yorgundu, çok yorgun, kadınlarımız ellerınden öpmeye kalktılar izin vermedi, yemek getirdiler yemedi.

Cigara çıkardı,
Bi kahve istedi.

Sonra

Türk bankasını Yunan bankasına satmakla övünen partinin bir mensubu ve yaşadığı beldenin de başkanlığını yapan kişi Mustafa Kemal'in orada şekerli kahve istediğini anlatarak "şekerli kahveyi bizim buralarda i... içermiş" deyip kahkahalarla güldü, onun anlattıklarına çok gülen olmuş oralarda...

Sevgili Yılmaz ÖZDİL'in köşesinde geçen sene yayınlamış olduğu bu güzel yazıyı hem okumamış arkadaşlarımız okusun hemde İzmir'in nasıl alındığı unutulmayıp, Atatürk düşmanlarının İzmir'i alma heveslerinin her zaman olduğu gibi bu yerel seçimlerde de başarısızlıkla sonuçlanmasının gereğini anlatabilmek için bu satırları sizlerle paylaşmak istedim.

Selamlar sevgiyle kalın.

 
Toplam blog
: 19
: 1370
Kayıt tarihi
: 21.08.07
 
 

1961 Samsun - Çarşamba doğumluyum. Memur emeklisiyim. Evli ve üç çocuk babasıyım. Halen Kdz. Ereğ..