Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Ocak '12

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

İznik - Darka

1984 yazından itibaren her sene yaz tatilini geçirmek üzere İznik’teki evimize gideriz. Şirin mi şirin bir evimiz var orada. Her şey çok güzel, tabiyat deseniz olağanüstü. Çoçuklarımı, eşimi, arkadaşlarımı, önümdeki göleti, içindeki kurbağaların zamam zaman çıkardıkları dayanılmaz sesleri, kavaklaların yapraklarının rüzğardan sallanırken çıkardıkları hışırtıları, sabah yapılan kahvaltıda size eşlik eden çeşitli kuş seslerini, bahçelerde dikili rengarenk gülleri çok seviyorum. Orada sevmediğim hiçbir şey yok. Böylesine güzelliklerin bir arada bulunduğu yeri ben 28 senedir hala bulamadım.


İznik, biliyorsiniz ki tarihi açıdan zengin geçmişi olan Osmanlı İmparatorluğu’nun eski bir başkenti. Gezilecek görülecek yerleri oldukça fazla ve bazı mekanlar günümüz koşullarında kullanılmak üzere yapılandırılmış tabii eski haline sağdık kalınmak kaydı ile. Ayrıca olağanüstü bir müzeye sahip. Eğer İznik’i görmediyseniz tavsiye ederim. Yolunuz düşerse mutlaka uğrayın…


Biz İznik’in iki kilometre dışında, Darka Tatil Köyünde oturuyoruz. Benim güzel yazlığım, minicik evim... Orada öylesine bir güneş batar ki bu görüntüyü herhalde dünyanın sayılı yerlerinde görebilirsiniz adeta bir ressamın paleti gibidir. Bu çarpıcı güzellik sadece gökte değil muhteşem İznik gölüne de yansır, böylesine renk cümbüşünü yakalamak orada oturanlar için her seferinde heyecan vericidir. Bir gün bakarsınız, göl ve gökyüzü turuncu kırmızı ertesi günü bakarsınız gri mai bir de bakarsınız oda heyecanlanmış göl ile gök birleşmiş ve sadece çingene pembesi oluvermiş… Bütün bu gerçekötesi görüntüyü darkalılar dakikası dakikasına izler ve bu zaman dilimini büyük bir hazla yaşarlar. İşi olan bile işini bırakarak eline içki bardağı ile sahile gelir, çimin üzerine otururanlar, şezlonglara gömülüp keyif çatanlar, ellerindeki içeceklerini son yudumuna kadar güneşin batışını seyrederek büyülenmişçesine bu eşsiz anın tadını çıkarırlar.


Bu saatlerin en büyük özelliği, keyifli olduğu kadar bazı inançları barındırmasıdır güneşin karşıdaki dağlardan görünmez hale gelmesine kadar sahilden toplanıp avuç içine konulan taşların birer birer göle atılması ve her seferinde içten söylenen dilekler güneşin karşıdaki gri dağların arkasından kaybolana dek sürer gider. İşte şimdi gölün en hoş zamandır. Güneş kaybolsa da gölün üzerine, bazı günler öyle bir kızıllık düşer ki dakikalarca kaybolmaz ve yavaş yavaş gölü terk eder. Ben derim ki güneşle göl arasında öyle bir sevgi var ki batarken güneş sanki gölden özür diler gibi üzgündür. Bu yüzden göldeki kızıllık hemen kaybolmaz, ta ki etraf kararana kadar. Tıpkı utangaç bir genç kızın yanaklarının kızarması gibidir. Artık bütün köyümüzün sokak lambaları yanmış her evin bahçesindeki rengarenk mumların çıkardığı romantik ışıklar, açılan müzik sesleri etrafa yayılan barbeküden çıkan et kokuları akşam saatlerinin çok eğlenceli geçeceğinin müjdesini verir gibidir. Çoluk çoçuk evlere çekilmiş annelerinin onlar için hazırladığı yemeklerden çabuk çabuk yiyip arkadaşlarıyla oyunlarına devam edeceklerdir. Şimdi büyük küçük ayırımı yapmadan yüreklerde yarının umudu vardır ve eğlence başlamıştır…


İşte size yaşadığım orada akşamüstünden sadece bir bölüm bahsettim. Bunu kaleme almam 1993 yılına rastlar. Asıl önemli olan, bu kadar zaman geçmiş olmasına rağmen hala eskisi gibi o güzellikleri biz darkalıların yaşıyor olması ve bunu size benim aktarabilmemdir. Başka bir anıda buluşmak umuduyla sağlıcakla kalın… (Şimdi sene ise 2012 )

 
Toplam blog
: 3
: 946
Kayıt tarihi
: 29.12.11
 
 

Tarsus da doğdu yüksek öğrenimini İstanbul da G.T.İ.A de yaptı .Uzun yıllar sürdürdüğü resim çalı..