Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Ocak '09

 
Kategori
Anılar
 

İzzet Ünver Lisesi ve anılarım

İzzet Ünver Lisesi ve anılarım
 

İzzet Ünver Lisesi'nin cepheden görüntüsü


Ne güzel günlerdi o günler.
İzzet Ünver Lisesi günleri.
Keyifliydi.
Eğlenceliydi.
Muzurdu.
Neşe dolu ve hayat doluydu.
Romantikti.
Evet evet, İzzet Ünver Lisesinin o otokrasiye meyilli görüntüsünün yanında bir de romantizme yatkın bir yanı var dı diye düşünüyorum.
Bir bağlılık vardı.
Simgeseldi, ama içten bir bağlılıktı.
Gri tonajlı okul binasıydı işte.
O bildik okul binalarındandı.
Otokrasinin binası.
Renginden menkul.
Rengi soğuk olsa da cıvıl cıvıldı.
Cıvıl cıvıldı insanları.
Gençleri hayta idi.
Kızları fettandı.

O nizamiye misali görüntüsü ile Güngören’in tam da orta göbeğine kazıdı adını İzzet Ünver Lisesi.
Güngörenli gençlerin kızlı erkekli okuduğu bir okuldu.
Güngören’in her yerinden, her yanından gençler akın akın İzzet Ünver Lisesi’ni tercih ediyordu.
Oluk oluk öğrenci akıyordu okula.
Ve hepsi sahipleniyordu okulunu.
Her bir öğrencisi ruhuna kazıyordu okulunu.
Takla atarak.
Koşarak kazıyordu ruhuna.
Seviyorduk okulumuzu.
O dar gelirli Güngörenli çocukların okuluydu İzzet Ünver.
Orası mazlumların okuluydu.
Mazlumdu Güngörenliler.
Hep öyle düşündüm.
Her şeye rağmen mazlum ve içtendi Güngören’in insanı.
Klasik Anadolu kültürünün bir yansımasıydı Güngören.
İzzet Ünver Lisesinde de böyle bir ruh vardı.
Güngören ruhunu vermişti okuluna.

Netice de kenar mahalle okuluydu İzzet Ünver Lisesi.
Altmış kişi okuyordu ortalama bir sınıfta.
Gürültü ve patırtının tam ortasında yapılıyordu dersler.
Bir öğretmene kaç öğrenci düşüyordu bu okulda?
Ya tuvaletleri.
Bir tuvalet kaç öğrenciye hizmet veriyordu?
Ya bir lavabo kaç öğrenciye hizmet veriyordu?
Kafama takıldı işte.
Dar koridorları vardı.
İki ayrı bina, ama içerden bağlantılıydı.
Sınıfları bol camlı ve dardı.
Hüzün dolu olurdu sınıfları.
Ama sıralarında oturanları dedim ya cıvıl cıvıldı.
Karmaşıktı.
Kimin eli kimin cebindeydi belli değildi.
Ama o sınıflar ki her zaman da bende hüzünlü yapılar hissi uyandırırdı.
Ve kara tahtanın tam da orta yerinin üst kısmında, rengi sararmış solmuş bir Atatürk portresi vardı.
Sınıfa tepeden bakan bir portre.
Ya o kantini.
Altta bir yerlerde.
Koridorun sonuna doğru bir spor salonu vardı.
Ve hemen o arada bir yerlere pin pon masası koyarlardı.
Ağız tadı ile bir pin pon oynadığımı bile hatırlamıyorum.
Yüzlerce öğrenciye bir tane masa hizmet veriyordu.
Ve kimse ağzının tadı ile bir pin pon oynayamıyordu.
Ne kötü.
Kantin demiştim.
Evet kantin.
Dar ve izbe bir yerlerdeydi.
Çay almak ciddi bir meseleydi.
Ve ayak üstü içilen sıcak çaylar bir başka oluyordu.

Özledim İzzet Ünver Lisesini.
En azından bir kez de olsa şöyle karşısına geçip, birkaç dakika seyretmek isterdim.
Ve o çocukluk anılarımı, film şeridi gibi zihnimin hüzünlü dokularına arz-ı endam ederdim.

 
Toplam blog
: 1509
: 1145
Kayıt tarihi
: 07.08.07
 
 

Yazarım... Okurum... Öğrencilik yıllarımda çok yazdım... Kompozisyon derslerinde yazdım... Duvar ..