- Kategori
- Gezi - Tatil
Jabiroo Kuşu sizin için Yaz bitmeden Alaçatı’da...
Alaçatı
Yaz sezonu bitmeden son bir kez Jabiroo Kuşu olarak kendimi Alaçatı’nın soğuk sularına bırakmak için yola koyuluyorum. Güneş tüm parlaklığıyla gökyüzünde bir tablo gibi dururken, ben, altın sarısı kumlar üzerinde Alaçatı 11’de Cumartesi gününe merhaba diyorum. Alaçatı’nın tatlı tatlı esen rüzgarıyla yudumladığım naneli limonata güzel günümü daha da güzelleştiriyor. Güneş teninizi ne kadar yakarsa yaksın, soğuk denizi sevmeyenler için
Alaçatı’da ilk suya dalış öyle kolay olmuyor. Her ne kadar klişe bir cümle de olsa, deniz ilk girdiğinizde soğuk gelse de sizi üşütmüyor. Akşamüstü olduğunda, günbatımını huzurla izleyip otelime dönüyorum. Yemeğe gitmeden önce Kırmızı Andıç Kuşu Sanat Galerisi’ne gidip gözlerimizi ve ruhumuzu ödüllendiriyoruz adeta. Akşama, Alaçatı’daki Şerefe Meyhane’de arkadaşlarla toplanıyoruz. Alaçatı Pazaryeri Camii’nin yanında bulunan bu sevimli meyhane, çaldığı şarkılarla bir nostalji yaşatırken; soframıza konan leziz mezeleriyle de midemizde bir bayram havası yaşatıyor. Ege mutfağı bir başka. İnsan yedikçe mutlu oluyor. Yemekler iyi hoş ama gece daha yeni başlıyor. Arkadaşlarla bu rotadan çıkmaya pek niyetimiz yok. O yüzden meyhaneyle aynı sokakta bulunan Sobe’ye geçiyoruz. Sobe eski bir Rum evi. Avlusundaki minik süs havuzu ve göğe yükselen ağacıyla farklı bir hava veriyor ortama. Elektronik ve house müzikle geçirdiğimiz hareketli saatlerin ardından hemen yanı başımızda, kaldığımız otele atıyoruz kendimizi ve günün verdiği yorgunlukla hemen uykuya dalıyorum. Pazar sabahı tatlı bir gün ışığı uyandırıyor beni. Acıktığımı fark ediyorum, kahvaltı için Hacımemiş’teki Su’dan Palace’a gidiyorum. Hem yerel, hem otantik, hem lezzetli bir kahvaltıyla mest olduktan sonra yazın son plaj gününü kaçırmadan Ovacık’ta bu sene açılan Before Sunset’e yolculuğumuz başlıyor. Çakıl taşlı denizi berrak ve pırıl pırıl. Kumların üzerinde tatlı tatlı duran şezlonglar tam bir dolce vita. Akşamüstü yükselen müzikle birlikte kendimizi daha hava kararmadan bir partinin ortasında buluyoruz ve itiraf edeyim çok ama çok eğleniyoruz. Saatler akşam 8’i gösterirken Alaçatı’daki otelimize geri geliyoruz. Hızlı bir hazırlanmanın ardından akşam yemeği için Şifne’deki Ferdi Baba’ya gidiyoruz. Deniz ürünleri ve balıklarıyla sizi fetheden Ferdi Baba’da tatlılar için kesinlikle midenizde yer bırakın derim. Kendimizi ödüllendirdiğimiz bu ziyafetin ardından bu sefer yollar bizi Port Alaçatı’daki Umami’ye götürüyor. Umami’de içkini kendin yaratıyorsun. Gerçekten çok başarılılar, biz bayılıyoruz. Gecenin ilerleyen saatlerinde o hazin son gelip buluyor yine beni: yorgunluk. Yaz sezonunu Alaçatı’da harika bir hafta sonu ile kapatıyorum ve Pazartesi sabahı İstanbul’a biraz buruk da olsa geri dönüyorum.
Alaçatı'da ne yapılır?