Jack London: Doğu Yakası

    Jack London, severek okuduğum ve okuduğum her kitabında beni etkileyen bir yazardır. Yazarın "Doğu Yakası" adlı kitabı 1900'lerin İngiltere'sinde, polisin bile girmeye korktuğu arka mahallelerine yazarın bir yoksul kıyafeti giyerek deneyimlediği yaşamın ürünüdür...

    "...Yıpranmış ceketimin kol dirseğine altın bir İngiliz lirası dikip -bu beklenmedik durumlarda bir kefen parasıydı- üzerime giydim... Huysuzlanıyordum. Nedenine gelince eski ceketim kıl bir gömlek gibi sertti ve her yanıma batıyordu, ama kişinin inceliği ne olursa olsun yirmi dört saat içinde yenebileceği biriydim..."

    Hayatını tehlikeye atarak, bu araştırmacı gazeteci macerasına atılan yazar bu sefil hayata uyum sağlamakta hiç de zorlanmaz. Bir beyefendi hayatından bir sokak dilencisi hayatına geçiş yapmıştır...

    Aslında hepimizin hayatı buzlarla kaplı bir göl üzerinde geçmektedir. Hayatta yaşayacağımız talihsiz bir felaket, kendimizi birden gölün soğuk suları içinde bulmamıza neden olabilir...

   "Kirli bir mendili boynuna sarmış, üzerinde kadifeden yapılmış elbiseler olan adam artık beni "efendim"  ya da "patron" diye çağırmıyordu. Arkadaş' tım bundan sonra onlar için böyle çağrılıyordum. Bu sözcüğü içtenlik taşıyan, kendilerine özgü bir ezginlikle söylüyorlardı..." 

   Bazen dış görünüş bile, aşılmaz duvarlar örer insan ilişkilerinin samimiyetine ve aşmak zor olur onları önyargıların hüküm sürdüğü dünyalarda.

    "...Bundan sonra bir parçasıydım buraların. Çok uzaktılar, o uçsuz bucaksız ve pis kokulu denizin dalgaları beni korkutmadan, yutmaya hazırlanmaktan, daha doğrusu ben usulca koyvermiştim kendimi bu enginliklere üzerimdeki  eski ceketin değerinden başka yitirecek hiçbir şeyim bulunmuyordu..."

    Yolda yürürken yanından geçtiğimiz insanlarla o kadar farklı hayatları yaşıyor olabiliriz ki adeta iki farklı gezegenin insanları gibi...

    Böyle bir deneyimi yaşamak için hayatımızı tehlikeye atmaya gerek yok! Kitabı okumamız yeterli olacaktır.