Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Haziran '07

 
Kategori
Felsefe
 

Jaguar'a tuğla fırlatmak...

Jaguar'a tuğla fırlatmak...
 

"Genç ve başarılı bir yönetici, yeni Jaguar'ıyla bir mahalleden hızlı bir şekilde geçiyordu. Parketmiş arabaların arasından yola aniden çıkabilecek çocuklara dikkat ediyordu. Bir şey gördüğünü sanarak yavaşladı.

Arabayla caddeden yavasça geçerken hiç bir çocuk göremedi fakat, arabasının kapısına bir tuğla atıldığını farketti. Aniden arabasını durdurarak tuğlanın fırlatıldığı yere geri döndü.

Arabadan indi, orada bulunan küçük bir çocuğu tuttu ve onu parketmiş bir arabaya doğru iterek bağırmaya başladı; "Bunu neden yaptın? Sen de kimsin, ne yaptığının farkında mısın?" İyice sinirlenerek devam etti:

"Bu yeni bir araba! Atmış olduğun bu tuğla bana çok pahalıya mal olacak. Bunu neden yaptın?"

Çocuk yalvararak cevap verdi:

"Lütfen efendim. Çok üzgünüm ama başka ne yapabilirdim bilmiyordum. Eğer tuğlayı fırlatmasaydım kimse durmazdı" Parketmiş bir arabanın arkasına işaret ederken çocuğun gözyaşları çenesine süzülüyordu.

"Kardeşim kaldırımın kenarından yuvarlandı ve tekerlekli sandalyesinden düştü, ben onu kaldıramıyorum. Lütfen onu tekerlekli sandalyesine oturtmam için bana yardım eder misiniz? Benim için çok ağır."

Bu durumdan son derece duygulanan genç yönetici, boğazında büyüyen yumruyu zar zor da olsa yutkundu. Yerdeki genci kaldırarak, tekerlekli sandalyeye geri oturttu. Mendiliyle, çizik ve yaraları sildi ve adamın ciddi bir yarası olup olmadığını kontrol etti.

Küçük çocuk genç yöneticiye dönerek "teşekkür ederim efendim, Allah sizden razı olsun" dedi. Genç yönetici, küçük çocuğun, ağabeyini kaldırımdan evine doğru götürmesini izledi. Bulunduğu yerden arabasına geri dönmesi oldukça uzun sürmüştü. Uzun ve yavaş bir yürüyüştü.

Genç yönetici, kapıyı hiç tamir ettirmedi. Kapıda oluşan çöküğü, hayatını birisinin kendisine tuğla atmasını gerektirecek kadar hızlı yaşamaması gerektiğini hatırlatması için öylece bıraktı.

Tanrı, ruhunuza fısıldar ve kalbinize konuşur. Bazen, dinleyecek kadar zamanınız olmadığında ise, size bir tuğla fırlatır. İster fısıltıyı, ister tuğlayı dinleyin.

Tercihi siz yapın..."

Tercihlerinizi yaparken vicdanınız konuşuyorsa, yaşıyorsunuz demektir.

Önemli bir ihtiyaç anında, çaresiz kalmış bir insanın gözlerine bakalım.

O gözlerde yaşama yaşatma kaygısı vardır. O gözler ne arabanın markasını ne de cebindeki parasını görür o büyük anda.

Tuğla fırlatmak zorunda kalan o eller sevdiğini yaşatmak ister ve elinden gelen her şeyi yapar.

Asıl ayıp olan tuğla fırlatmak değil, "tuğla fırlatmaya" mecbur kalmaktır.

Yolda düşenlere yardım etmek yerine gülmek, yere devrilenlere fark etmememiş gibi yaparak geçmek, dilinmek zorunda kalan bir engelleyi görmezden gelmek, gözlerinizin içine bakarak boncuk satmak isteyen o teyzeyi terslemektir...

Birileri onları insan yerine bile koymazken, insan olduklarından nasıl bu kadar eminler?

Ya daha yüce bir varlığın yeryüzündeki yansımasıysa, ya sizi deniyorsa?

Kısaca her "jaguar"ı araba sanmamak gerekir, belki felidae (kedigiller) ailesindendir...

"Herkesin vicdanı kendi mahşeri" olmadıkça daha çok tuğlalar inecek, daha çok arabalar hasar görecek gibi duruyor...

 
Toplam blog
: 353
: 3712
Kayıt tarihi
: 28.02.07
 
 

"29 Temmuz 1980’de İstanbul’da doğdu. Celal Bayar Üniversitesi, İşletme mezunu. Şiir, deneme, öykü, ..