Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Ekim '17

 
Kategori
Kitap
 

Japonya'dan İngiltere'ye Uzanan "Uzak Tepeler"

Japonya'dan İngiltere'ye Uzanan "Uzak Tepeler"
 

Nobel edebiyat ödülü, son yıllarda ne kadar tartışılan bir ödül olsa da, benim adıma edebiyat rotamı belirlemek ve zenginleştirmek adına hala önemli bir işlev görüyor. 2017 Nobel Edebiyat ödülünün Japon/İngiliz yazar Kazuo Ishiguro’ya verildiği açıklandığında, kütüphanemde olmayan ve daha da ötesi varlığından haberim bile olmayan bir yazarla daha tanışmış oldum.

Benim gibi yılda ortala 30 kitap okuyan bir okur için bu utanılacak bir durum. Japon edebiyatı külliyatım sadece Murakami ile sınırlı kalmış. Nobel Edebiyat ödülü, benim gibi edebiyatın derin sularına yeterince inmeyen okurlara, daha derinlere dalma fırsatı veriyor.

2017 yılının ödül sahibi olan Kazuo Ishiguro’nun kitaplarını araştırır araştırmaz, Türkiye baskılarının Yapı Kredi Yayınları tarafından yapıldığını öğrendim ve en kısa sürede soluğu bir YKY satış noktasında aldım. Yazarın en olgun eserinin “Günden Kalanlar” isimli romanı olduğunu öğrenmeme karşın, kitapevinde bu kitabını bulamadım ve o an bulunan kitaplarından “Uzak Tepeler”i ve “Gönülü Dev”i satın aldım. Bu iki kitabın özellikleri ise yazarın ilk ve son yayınlanan eserleri olması.

Kazuo Ishiguro, kendisi 5 yaşında iken Japonya’dan İngiltere’ye taşınan bir ailenin üyesi. Kültürel altyapısı Japon olmasına karşın, eğitimini İngiliz sistemi üzerinde tamamlamış ve eserlerini İngilizce dilinde yazıyor. Farklı aidiyet köklerine sahip olan insanlar, bu köklerin sentezi ile ürettikleri eserlerle fark yaratabiliyorlar. Kazuo Ishiguro’nun “Uzak Tepeler” isimli eserinde bu farkı hissetmek mümkün.

“Uzak Tepeler” yüzeysel okuyuş ile oldukça naif ve yumuşak bir roman. Aynen bir Japon Geyşa’sının erkeğine karşı sergilediği saygılı ve alçakgönüllü tavır gibi. Oysa romanda kelimelerin ardındaki derinliği hissettikçe, bir Japon samurayının sertliğini ve yıkıcılığını hissediyorsunuz.

Roman, zamanında eşi ile birlikte Japonya’dan İngiltere’ye taşınmış bir kadının hikâyesini içeriyor. Etsuko isimli bu kadın, kendisini ziyaret eden ikinci kızı ile bir yandan intihar eden ilk kızı hakkında sohbet ederken, diğer yandan İngiltere’ye gelmeden önceki yaşamına dair anılara gömülüyor. Ancak Etsuko, geri dönüşlerle hatırladığı ve romanın geneline hâkim olan anılarında, ilk kızını intihara sürükleyen nedenlerin ipuçlarını yakalıyor. Ya da bizler yakaladığına inanıyoruz.

Kazuo Ishiguro romanda, romanın merkezini oluşturan bu intiharla ilgili net bir cevap vermiyor. Büyük olasılıkla yazar okurun hayal gücüne çok geniş bir alan bırakmış. Kitabı bitirdikten sonra okuduğum birçok kitap değerlendirme blogunda, diğer okurların da, bu düğümü farklı bakış açıları ile çözdüklerini gözlemledim. Benim yorumuma göre romanın kahramanı Etsuko ile, onun anılarında hatırladığı Suçiko arasındaki ilişki, biraz da, Nobert De Niro’nun başrolünde oynadığı Saklambaç filmindeki gibi çoğul kişilik bozukluğuna denk düşebilir. Etsuko’nun anılarında hatırladığı Suçiko’nun, kendi diğer kişiliği olma olasılığı yüksek. Ama bu sadece bir yorum ve her okurun, romanın sonuna ayrı bir anlam yüklemesi mümkün.

Romanda karakterlerin yaşamının merkezine oturan konu kızın intiharı olsa da, toplumsal dönemin merkezine oturan konu, Japon toplumunda savaş sonrası yaşanan değişim. Bunu Etsuko’nun kayınbabası ve etrafı ile yaşadığı ilişkilerde gözlemliyoruz. Kayınbaba Ogata-San’ın, savaş sonrası, Amerikan işgali döneminde yaşanan modernleşme sürecine tepkileri oldukça ilginç. Örneğin bir ailede karı kocanın ayrı ayrı partilere oy atmasına itiraz ediyor ve kabullenemiyor. Bu duruma verdiği tepkide, ayrı partilere oy veren eşlerin nasıl birbirlerine güvenebileceklerini soruyor. Emekli bir eğitimci olan Ogata-San’ın Japon eğitim sisteminde yaşanan değişime ve demokratikleşmeye de itirazı dikkat çekiyor.

Toplumsal muhafazakârlık derinliği Türk toplumuna oldukça benzeyen Japonların, bu toplumsal dönüşümlerini üç kuşak boyunca gözlemlemek, bir miktar aynaya bakma etkisi yaratıyor.

Roman tamamen bireylerin günlük yaşamları üzerine odaklansa da, aktarılan dönemin gölgesi romanın üzerine fazlası ile düşüyor. Kazuo Ishiguro’nun becerisi ve Edebiyat Nobel’i almasındaki sır belki de burada yatıyor.

Kazuo Ishiguro benim tanışmaktan büyük bir memnuniyet duyduğum bir yazar oldu. “Uzak Tepeler” ise son dönemlerde okuduğum edebiyat derinliği en güçlü kitaplardan birisi oldu. 2017 yılı bitmeden, 2017 Nobel edebiyat ödülü sahibi olan bu yazarının en az iki kitabını daha okumayı hedefliyorum.

 
Toplam blog
: 453
: 1826
Kayıt tarihi
: 14.11.06
 
 

36 güneş yılı. 27 yıl G.antep, 9 yıl İstanbul. İstanbul, 90’lı yıllarda yaşandı, bitti.  Hep şe..