Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Mayıs '18

 
Kategori
Ekonomi - Finans
 

Japonya ve Almanya Ekonomileri (II)

Japonya ve Almanya Ekonomileri (II)
 

Kohl Almanya'yı birleştirdi. Ben de Avrupa Birliği - Rusya işbirliğini sağlayacağım.


Hitler döneminde demir çelik, kömür endüstrileri ve silah endüstrisi, küçük ölçekli aile şirketleri ve tarım ürünleri desteklenmiş, ancak harp yıllarında karneye, fiyat kontroluna geçilmiş ve sanayiciler Nazi isteklerine uygun üretim yapar duruma getirilmişti. 1944’e gelindiğinde işgücünün dörtte birini (%25) kamplardaki esirler oluşturmuştu. Ekonomik milliyetçilik uygulanıyor ve halkın beslenmesi 1500-2000 kalori/gün düzeyinde olabiliyordu. İkinci Dünya Savaşı yenilgi sonrası Almanya (1945), Müttefiklerce işgal edildi. Psikolojik olarak halkın çaresizliği, moral düşüklüğü, ulaşım sıkıntısı,  ekonomide yüksek enflasyon,  karaborsa, yokluk ve devam eden karne düzeni ön plandaydı.

Bazı akademisyenler Walter Eucken, Wilhelm Röpke çarenin sosyalist pazar ekonomisinde olduğunu vurguladılar. “Pazar ekonomisi uygulansın ancak yasalarla tekeller önlensin. Para politikasını bağımsız bir Merkez Bankası düzenlesin” dediler. Mevcut karne uygulaması, ürüne bağlı sabit fiyat uygulaması ve ücretlerin ekonomik durumla uyuşmadığını ve uygulanabilir olmadığını gördüler. Harbi kazanan ABD, İngiliz, Fransız Müttefikler, Hitleri iktidara taşıyan, (Birinci Dünya savaşı sonrası Almanya’ya tazminat ödetme, topraklarını küçültme, yalnız bırakma gibi ekonomi ve psikolojik cezalandırmaların)  koşulların tekrar Batı Almanya’da oluşmaması için, Nazi politikalarına karşı olan, Ludwig Erhard’ın Maliye Bakanı olarak ekonomiyi yönetmesine karar verdi. 

Ludwig Erhard 21 Haziran 1948’de yeni bir para birimi “Alman markı, Deutsche mark” çıkarttı. (Hitler’den kalan Nazi dönemi markı, “Reichsmark”, sigaradan daha kıymetsiz durumdaydı ve alım gücü yoktu. Pazarda takas geçerliydi). Yeni Alman markı kıymetli tutuldu.  Erhard’ın uygulamasında İstikrarlı bir para “Deutsche mark” sütunuyanında “Serbest Pazar” ekonomisi ve  “Serbest fiyat politikası” liberal ekonominin üç temel sütununu oluşturdu. Almanya sosyalist pazar ekonomisini uyguladı. Ludwig Erhard yatırımları teşvik amacıyla vergileri azalttı. İş adamlarını yatırma teşvik etti. Bir yıldan daha az bir sürede üretim canlandı. 1948 yılı sonunda Batı Almanya 1936 yılındaki üretim kapasitesinin %80’ini yakaladı. 1950 ortalarında ekonomi canlanmış, serbest pazar ve serbest fiyat ekonomisine tamamen geçilmişti. Aynı dönemde komünizm uygulanan endüstri gelişmişliği Batı’ya göre daha az olan Doğu Almanya kalkınmasının %2-%3 bandında olduğu  ve sosyal devlet uygulamalarına geçen İngiltere’nin, karne uygulamasına,1953 yılı dahil, devam ettiği hatırlanırsa liberal uygulamaların etkinliği daha iyi değerlendirilecektir.

Takiben Almanya on (10) yılı aşkın bir gelişme dönemini yakaladı.1960’larda Ludwig Erhard (1963-1966), Konrad Adenaur’dan sonra, üç (3) yıl Şansölye oldu. Ekonomik canlılığa, liberal ekonomi uygulamalarına ilave olarak inşaat, altyapı, elektrik işlerinin de katkıda bulunduğu belirtiliyor.

Uygulanan ekonomi politikasının özü, serbest pazar kontrol ve düzenleme kurallarının basitleştirilmesi, vergilerin ödenebilir düzeyde tutulması, girişimcinin iş kurma hevesinin özendirilmesi ve sosyal refah harcaması miktarının karşılanabilir ve devletin diğer ihtiyaçlarıyla optimize edilmiş olmasıdır. Savaşın yok edemediği Alman entelektüel gücü ve teknik tecrübesi de muhtemelen bu gelişmenin önemli bir parçasıdır.

Savaşa katılan ülkelerin, düşman veya dost farketmez, ekonomilerinin canlanmasına yardımcı olan ABD Marshall yardımı ve Mart 1957’de imzalanan ülkeler arası kota ve gümrük vergilerini başlangıçta azaltan ve yıllara sari süreç nihayetinde sıfırlayan ve Avrupa’da  ticareti geliştirmeyi amaçlayan altı (6)  ülkenin katıldığı Roma  antlaşması (çekirdek Avrupa Birliği), Batı Alman ekonomisine iş gücü bulmak, endüstrisini ve ticareti geliştirmek yönünde faydalı olmuş ayrıca Alman Fransız dostluğunu pekiştirmiştir. Avrupa Para Birim avro (€) 1999'da tavsiye edilmiş ve Birliğin ve Almanya’nın mali gücünü artırmıştır.

Tüm şansölyeler Konrad Adenaur (1949-63), Ludwig Erhard (1963-66), Kurt Giesinger (1966-69), Willy Brandt (1969-74), Helmut Schmidt (1974-82), Helmut Kohl (1982-98), Gerhard Schroder (1998-2005), Angela Merkel (2005-2021) dönemlerinin ekonomik ve siyasi problemlerinde çözüm üretici özellikleri ile öne çıkmışlardır. Brandt’ın Sovyetlerle yumuşama Ostpolitik politikası, Kohl’un Batılı ülkeleri ve Sovyetleri Batı ve Doğu Almanya’nın 1991’de birleşmesine razı etmesi, Schroeder’in işçi işveren entegrasyonunu sağlaması bu kapsamda hatırlanabilir. İç politikada halkı bölen önemli ihtilafların olmaması da, (1970'li yıllardaki Baader Meinhoff çetesi olayları sıkıntılıydı), önemli Alman kazançları arasındadır. 

Gayri safi yurtiçi  hasıla GDP olarak Alman ekonomisine baktığımızda 1970’de 215 milyar$ olan hasıla 2017’de 3 687 milyar $’a gelişmiştir. Almanya 3.7 trilyon $ GDP büyüklüğü olan  bir ekonomidir. Avrupa Birliği’nin üretim merkezidir.

1970’de kişibaşı yıllık ortalama gelir 3525 $ iken 2017’de 44 674 $’a çıkmıştır. 47 yıl için basit hesapla ortalama kişibaşı yıllık gelir artışı [(1+i) üstel 47yıl=44 674$/3 525$=12.7] ortalama ( i = %5.5 gelir artışına tekabül etmektedir. 1970-79 döneminde gelirde yüzde olarak her yıl çift rakamlı artış, 3 525$’dan 14 291 $’a geçiş görülmektedir. 1980-85 döneminde gelir azalması,  gelirin 8500$’a dek düşmesi , izlenmektedir. Diğer zamanlarda 1997, 2000 ve 2015 yıllarındaki gelir azalmaları hariç, kişi başı gelir artışı olduğunu veya aynı kaldığını kabul edebiliriz.

Almanya’nın yıllık  ortalama kişi başı geliri 1986 yılında 12 340 $ ve GDP’si 940 milyar$’dır. Türkiye’nin  2017’de  kişi başı geliri 11 bin $ ve GDP’si  ise 864 milyar $'dır. Japonya ekonomi rakamlarında kişibaşı yıllık ortalama gelir 1984 yılında 10 982 $'dır. Türk ekonomisi kişi başı yıllık gelir yönünden; Almanya ve Japonya’yı  30-33 yıl geriden takip ediyor.

Japonya ve Almanya Ekonomilerinin karşılaştırılması: 2017 yılı itibariyle Almanya’da kişi başı gelir 44 bin$, Japonya’da 39 bin $ civarındadır. Japonya GDP’si 127 milyon nüfus için 5 trilyon $, Almanya 80 milyon nüfus için 3.7 trilyon $. 

Almanya’nın borcu 2.4 trilyon$, kişibaşı borç 29bin$, Japonya’nın borcu 11.7 trilyon $, kişibaşı borç 92 bin$. Ekonomik değerlendirmelerde iki ülke de A sınıfında, en güvenilir seviyede yatırım yapılır statüsündedir. İşsizlik Almanya’da %3.5, Japonya’da %2.5 düzeyindedir ve Dünya ortalamasından (%7.5-%8 bandı) düşük düzeydedir. İnsan sermayesi yönünden Japonya daha iyi durumda görülüyor ancak yaşlanan nüfus yüzdesi Japonya’da daha fazla ve nüfusun üçte birine yakın. Mutlu, uzun, sürdürülebilir yaşam sıralamasında Almanya 49, ( indeksi 29.8)., Japonya 58. (indeksi 28.3) sırada. Türkiye 68. sıradadır (indeksi 26.4).

Otomobil sahipliğinde 1000 kişide 610 araç Japonya’da,  589 araç Almanya’da var ve Japonya önde. (Türkiye’de 12.5 milyon otomobil var. 1000 kişide 155 araç)

İhracatta Almanya 1.4 trilyon $, Japonya 700 milyar $'dır ve Almanya önde ve ticaret fazlası Japonya’dan daha fazladır. İki ekonomi de ihracat odaklı. Japonya nüfusça daha yoğun km2’ye düşen kişi sayısı Japonya’da  335’e karşılık Almanya’da 231 kişi. Japonlar ortalama 84 yıl, Almanlar 81 yıl yaşıyorlar. Göçmen kabulü ile Almanya yaşlı nüfus oranını aşağıda tutuyor.

İki ülke de Dünya siyasetinde, ekonomileri kadar, ağırlıklı değiler ve bu duruma ses çıkartmıyorlar. 

Türkiye’ye örnek olmaları yönünden Almanya komşuları ile dış ilişkilerinde başarılı. Etik ve çalışma yönünden, iç işlerinde birliktelik yönünden, eğitim, çalışma ve teknoljik araştırma geliştirme yönünden iki ülke de örnek alınabilir. Din bu ülke halklarının yaşamında ağırlıklı değil. Siyaset uzlaşmaya dayalı. İleride Türkiye'nin  bir Almanya veya Japonya kadar gelişebilmesi ve 10 bin$ orta gelir diliminden üste geçebilmesi, işsizliğin  azalması önemlidir. Türkiye’de seçimler yaklaşırken özellikle alt gelir grubunun oyunu almak, onların sıkıntılarını azaltmak amacıyla politikacılar vaadler yapıyor. 

Bu incelemede gelişme sürecine baktığımızda, Almanya ve Japonya’nın uygun yatırım ortamı sağlamayı, girişimci şartlarını iyileştirmeyi daha ön planda tutuğunu görüyoruz. Çalışanın refahtan payının, zaman içinde işçi, işveren, hükümet uzlaşarak artırıldığı, gelirin kazanılırsa bölüşülebileceği ve sosyal devletin ekonomik gelişme olursa başarılı olduğu görülüyor. 

 

Kaynak:The forgotten story of the German economic miracle by Samuel Gregg July 06 2016 Acton Institute 

 
Toplam blog
: 182
: 1556
Kayıt tarihi
: 14.10.12
 
 

Elektronik Y.Mühendisiyim. Teknik alan dışında Tasarruf ve tutumlu yaşam, Kişisel Finans Yönetimi..