Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Mart '08

 
Kategori
Mizah
 

Jaquelin'in jartiyeri

Jaquelin'in jartiyeri
 

Gözlerinin rengiyle uyumlu yeşil jarse bluzünü hızla başından geçirdi. Kızıl saçları bir şelale gibi omuzlarına dökülüverdi. Saçlarımı toplamalıyım diye düşündü. Büyükannesinden kalan antika tokayla bir topuz yaptı. Topuz zarif yüzünü ve iri yeşil gözlerini ortaya çıkarıyordu. Aceleyle uzun bacaklarını sıkıca saran süet pantalonun çekiştirdi. Ayağına kovboy çizmelerini de giyince, çiftliğin yeni sahibiyle tanışacağı toplantı için hazır olacaktı . Koşarak kapıdan çıkarken iri yarı bir adama hızla çarpıp dengesini kaybetti. Adamın güçlü kolları Jaquelin'in ince belinden kavradı... Falan filan diye sürüp giderdi o kitaplar. Sonra Jaquelin'in iri ve diri göğüsleri bu şakakları kırlaşmış güçlü adamın çelik gibi kaslarına dayanır, ne olduğunu anlayamadan yatağa atlayıverirlerdi hop diye. Üstelik Jaquelin'in abisi, kocası ölmüş falan olurdu. Hayatına bir daha erkek sokmamaya yemin etmiş olurdu ama olsun. O kır düşmüş şakaklar ve gri gözler iki dakikada yatağa transit bir yolculuğu garanti ediyor demek ki.

Hiç karşılaşmadığım için bilemiyorum tabii. Taş gibi memelerim, iri yeşil gözlerim, incecik belim ve büyükannemden kalan antika tokam olmadığı içindir diyorum, "yersen" diyor içimden bir ses. O kitapları okur okur sonra da bulaşık telinden hallice saçlarımı lastik tokayla zaptetmeye çalışırken hayal kurardım, trilyoner adam ben kapıdan çıkarken orada beni bekliyordur falan diye ama hayal işte.

Senaryoları kendime uyarlayıp yazardım kafamdan bazen. Balık ettinde hallice vücudunu mayoya sığdırmaya çalıştı. Dar mayo bıngıldamış göbeğini belirginleştirip onu olduğundan daha da çekici kılıyordu. Saçlarını da dağınık bırakmıştı zaten. Kıvırcık oldukları için toplasa da farketmezdi. Kütle halinde ahenkle yaylanıyorlardı sonuçta. Küçük tombik ayaklarının ucuna basarak zerafetle havuza doğru sekti. Bir sekti iki sekti fırtt diye ayağı kayıverdi. Amanın... Biri beline yapışıp onu tutmasın mı. Ay kır saçlı trilyoner çelik kas şeysi... Kalbisi küt küt ataraktan ve de kirpiklerini kırpıştıraraktan o kısık gri gözlerin içine baktı. Yatak dedi yatak ne tarafta??? Şurada dedi gri gözlü adam gülümseyerek. Takunyanız şu tarafta. Ayağınız kayınca uçup garsonun başına düştü de... İşte yani gri göz ve kırlaşmış şakakların bende tezahürü bu kadar tabi. Ergenliğin boyunca beyaz dizi okursan hayal gücünün başına bu gelir sonunda.

Beyaz dizilerden bahsediyorum. Bizim zamanımızda adı öyleydi yani. Sonra çeşitlendiler galiba. Pembe dizi, Herlequin falan gibi başka isimlerle tekar tekrar basıldılar. Onbeş günde bir gazete bayiine gelirdi diye hatırlıyorum ama biz genelde komşudan falan ödünç alıp toplu halde okuma seansı yapardık ablamla. Bir torba çizgi roman bir torba beyaz dizi yaz tatilerinin ayrılmaz eşlikçileriydi. Karşılıklı yataklarımıza yüzüstü yatar ayaklarımızı çapraz yapıp havada sallayarak soluksuz okurduk amerikalı ev kadınlarının çıtır çerez fantazilerini. Hala da ne zaman kafam çok dolu olsa gözlerim kitaplığımda beyaz dizi benzeri kitapları arar. Hep edebiyat felsefe okuyacak değiliz ya. Çerez aşk romanlarının da hakkını vermek lazım:))

 
Toplam blog
: 79
: 1562
Kayıt tarihi
: 24.07.06
 
 

1972 yılıydı. Doğdum. Evde hep kitap okuyan iki kişi vardı. Büyüdüm, okullar okudum. Birşey öğrenmed..