Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Ocak '07

 
Kategori
Kitap
 

Jasmine, Yasemin, Saddam Hüseyin

Jasmine, Yasemin, Saddam Hüseyin
 

Goa Yayınevi, özellikle geçen yıl yaptığı atakla, kitap piyasasına bir biri ardına son derece enteresan yayınları sokarak adını Türk okurunun belleklerine kazımayı başardı. Geçen senenin, yayınevinden çıkan ve en çok ses getiren kitabı ise Robin Sharma'nın "Ferrarisini Satan Bilge"siydi. Goa'nın geçtiğimiz yıl bizlere kazandırdığı bir önemli kitap da Eli Amir imzalı "Yasmin" oldu.

Yazar Eli Amir, Bağdat doğumlu bir Irak Yahudisi. Altmış sene önce ailesi ile birlikte İsrail'e, vaad edilmiş topraklara göçmüş, İbrani Üniversitesi'nde Arap Dili ve Edebiyatı ve Ortadoğu Tarihi tahsil etmiş, çeşitli devlet görevlerinde ve sivil toplum kuruluşlarında çalışmış bir göçmen aynı zamanda.

Amir, kitabına başlarken Eski Ahit'ten bir alıntı ile merhaba diyor okuruna:

<ı>

"Ve çocuklar için de kavga ettiler. Ve dedi ki: 'Eğer böyleyse, ben nerede yaşarım?' Ve gidip Tanrı'ya sordu. Ve Tanrı ona dedi ki: Rahminde iki millet var. Ve içinden iki ulus çıkacak." Yaratılış 25, 22-23

Şüphesiz ki bu alıntının anlamını ve bu ilk sayfada neden bulunduğunu kitabı okudukça çok çok iyi anlıyor okur. Bugün, Ortadoğu'nun ve dünyanın kanayan yaralarından en derini olan İsrail-Filistin mes'elesinin sosyo-kültürel ve tarihi altyapısını iyi irdelemek için bu eser bulunmaz bir nimet bana göre. Biliyorum birçoğumuzun aklında, şu anda, Musevi bir yazarın dilinden nasıl olur da objektif bir değerlendirme çıkabilir sorusu yanıp yanıp sönmekte. Açıkça ifade edeyim kitaba başlarken ben de bu tereddütle başlamıştım ama gerçekten de beni şaşırtacak derecede yalın ve yansız bir yaklaşımı görmem çok da zamanımı almadı. Pek tabi ki bazı değerlendirmelerde gerek İslami gerekse İsevi gruplar için biraz daha yanlı ve daha fazla eleştiriel kalabiliyor yazar. Ama herşeyi bizim istediğimiz gibi yazan bir yazar ve kitap bulabileceğimizi sanıyorsak da yanılıyoruzdur gibime geliyor. Ayrıca bunun bize bir faydası da olmayacağı kanaatindeyim.

Kitapta işlenen olaylar ağırlıkla İsrail-Filistin toprakları olmak üzere Irak ve İran hattını takip eden bir hinterland üzerinde vuku buluyor. Bağdat göçmeni Yahudi bir karakter -ki yazar burada, zannımca kendisinden çok fazla özellik katıyor kahramanına, biri Kudüs'lü Hıristiyan diğeri Kudüs'lü Müslüman iki ortak gazeteci, Ürdün'lü karakterler, Şii İranlı'lar, Fransız ve İngiliz lejyonerler, misyonerler, casusluk faaliyetleri, topraklarını işgal ettiği için Yahudi'lere düşmanlıkların en derinini besleyen Hıristiyan Arap, güzel Yasmin derken tam da o toprakların iç içe geçmişliğinin çok güzel bir fotoğrafını çekip okuruna sunuyor Eli Amir.

Kenan ilindeki, farklı din ve milliyetlere mensup insanların hikayesinin ne kadar da eskilerden kalan tozlu bir resimde var olduğunu bir kere daha anlama fırsatı veriyor bize, Yasmin. Saddam Hüseyin'in boğazlandığı günlerde kitabı bitirmek üzereydim. Bir kere daha o çok bilindik klişe söz, "tarih tekerrürden ibarettir" gerçeği, içimde dört nala koşturup durdu. Sahne ve senaryo hiç ama hiç değişmiyordu; değişen ise sahneler ve senaryolar kadar uzun ömürlü olamayan bizlerdik, insanlardı.

O topraklarda kan ve gözyaşı hiç ama hiç durmayacak. Durması mümkün değil. Neden mi? Tarih tekerrürden ibarettir de ondan. Keşke orası Kanada'nın Ontario eyaleti falan gibi olsaydı. Sessiz ve renksiz. Ama o kadar renkli, o kadar girift ve o kadar önemli, değerli ki...

 
Toplam blog
: 898
: 3759
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

İzmir'de yaşıyorum.    Çok uzun yıllar öncesinden başlayıp, hiç ara vermeden bugünlere kada..