Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Ocak '09

 
Kategori
Öykü
 

John ve Hearly - 3 Son bölüm

John ve Hearly - 3  Son bölüm
 

iyilik yap iyilik bul...


- Oturalım dostum. O kadar acıktım ki seni bile yiyebilirim.

-Geç bakalım yaşlı kurt.

Garson : Ne alırsınız efendim ?

-Bize iki tane işkembe çorbası. Bir de yanına kuru soğan almak isteriz. Türk bir arkadaşımdan görmüştüm soğana masada yumruğu bir koyuyor, soğan dörde ayrılıyordu.

-İçki var mı içki garson ?

Garson : Yok efendim. Burası çorbacı. Meyhane değil ! İçmek istiyorsanız gidin orada için.

-Tamam dostum biz hallederiz biz. Kusuruna bakmayın biraz rahatsız da...

- Rahatsız mı. Sensin rahatsız. Ben senin gibilerini cebime sokar ayakkabımdan çıkarırım.

- Kızma Hearly. Şaka yaptım.

Çorbalar gelir ve yudumlamaya başlarlar. Yarım saat kadar geçtikten sonra çorbalarını bitirdiler ve kakmaya karar verdiler.

-Bana bırak John ben hallederim hesabı.

-Ahhh. Yapma dostuum. Sen benim misafirimsin bu akşam benden hesaplar.

- Bana baksana sen ! Ben ödeyemem mi sanıyorsun. Tamam belki param yok ama itibarımı ayaklar altına alamam koca adam. Çalışır öderim sonra çorbaların parasını.

- Ahh ihtiyar ah. Çok inatçısın. Biliyorum sen ödemek istiyorsun ama ben ısmarlamak istiyorum. O sırada John çaktırmadan Hearly'nin paltosunun cebine 100 $ para koyar. Baktı ki ödemek istiyor , ödeyememekten dolayı duyacağı utancı düşünerek bu iyiliği yapıyor Hearly'e.

-Dur dostum şuralarda biryerde bir ufaklık olacaktı ama...

Diyerek paltosunun ceplerini karıştırmya başlıyor.

- Vay canına dostuum. Bak cebimden 100 papel çıktı. Süppeer. Bırak bana bendensin...

Diyerek John'a güler, göz kırpar ve ağzındaki altın dişi ihtişamla parlayarak geceye ışıltı katar...

Hearly o kadar çok mutlu olmuştur ki cebinden para çıkmasına, hayatında o kadar asla sevinememişti. Yaşadığı yaşam şartları, daha hayarının baharında oğlunu trafik kazasında kaybetmesi ve 5 sene evvel de eşini kaybetmenin acısıyla hayat ona çok acımasız davranmıştır. Evini ve ailesini kaybeden Hearly sokaklarda, parklarda yatıp kalkmaktadır.

O gece John ile birlikte bir otelde kalırlar. John, Hearly'nin mutlu olmasını o kadar çok istiyordu ki onu bu gece asla yalnız bırakamazdı.

- Bayım biz iki oda istiyoruz.

Resepsiyonist : Pekiyi efendim. 22 ve 23 nolu odalar. İyi akşamlar.

- Teşekkürler bayım. Hadi bakalım koca kurt çıkalım ve dinlenelim. Sabah güneşi bizi heyecanla bekliyor olmalı.

- Bana bak koca adam neden bana bu kadar iyi davranıyorsun sen ? Benden ne çıkarın olabilir ki John. Söyle bana.

- Herşey para pul değildir Pislik Hearly. Bazı şeyler paha biçilemez. Bilirsin işte. Sizde nasıl derler ?... Hakkımda ne düşünürsen Allah sana 10 mislini versin. İşte böyle. Ben ne yapıyorsam insanlık için yapıyorum. Gönüller bir olsun yeter.

Bu konuşmadan sonra Hearly sırtını döner ve odasına doğru ilerlerken birden duru ve ...

- Heyy ! John.

Der ve birbirlerine öylece bakarlar.

- Allah seni korusun John. Bu iyiliğini asla unutamam.

- Önemli değil Hearly. Şimdi istirahatine bak ve dinlen.

İkisi de odalarına çekilirler. O gece John yattığı yerden tavana bakarak derin düşüncelere dalar. Acaba Hearly neden bu hallere düşmüştü. O gece bunları ona sormaya cesaret edememişti. Biliyordu ki başından iyi şeyler geçmemişti ve soracak olursa çok üzülecekti Hearly. Bunları düşünürken uyuya kalmıştı John...

"Heeeeeeeeyyy! Açın kapıyı bayım içeride misiniz? Açın bayım. Tak tak tak!"

Sabah oldu ve koridordan gelen gürültüleri duyan John hışımla bir ok gibi yatağından fırladı ve kapıya doğru koştu. Üzerindekileri çıkarmamış ve öylece yatmıştı.

- Neler oluyor burada ? Nedir bu gürültü ?

Oda görevlisi : Bayım yan odadaki beyefendinin odasından dumanlar geliyor. Bizi duymuyor.

Bu Hearly'nin odasıydı ve dumanlar kapının altından oluk oluk çıkıyordu.

- Dayan yaşlı kurt dayan ! Seni şimdi oradan çıkartacağım. Beni duyuyor musun heeey !

İçeriden ses gelmiyordu ve dumanlar tüm oteli kaplamıştı. İtfaiye geldi ve odanın kapısını kırdılar. Hearly kapının arkasına sandalyeyi dayadığı için zor açılmıştı kapı. İçeri girdiklerinde acı gerçekle karşılaştılar. Her taraf zift karası olmuş ve geceyi andırıyordu. Her taraf yanmış ve ...

Hearly ölmüştü...

Bir not buldular Hearly'nin cebinde ve o kağıt ne hikmetse yanmamıştı mucizevi bir şekilde. Notta şunlar yazıyordu.

" Sevgili dostum John. Hayat bana her safhada acılar yaşattı ve ben çok kahroluyorum. Oğlum, eşim derken hayatımda kimsem kalmadı. Onları çok özlüyorum. Bana dün geceden beri yaptığın iyilikleri asla ve asla unutmayacağım. Çorba çok güzeldi. Türkler bu işi en güzel yapan ülke olmalı. Çorba parasını sana ödeteceğimi mi sandın koca oğlan ? Onu unut bir kere :)) Bana yatacak yer verdin, benimle sohbet ettin. Bu zamana kadar kimse bana iyilik yapmadı, aksine hep itip kaktılar ve aşağıladılar. Oysa sen bana tepeden değil, aynı yükseklikten baktın. Sana minnettarım. Bu mektubu okurken üzüleceğini biliyorum ama bunu yapmam gerekliydi. Ailemi çok özledim ben John. Onların yanına gidiyorum. Otele de zarar verdim biliyorum. Cebimde çorbadan kalan para var onu otele ver borçlu gitmek istemem sana . Kendine iyi bak iyi dostum... Arkadaşın Hearly. Pislik hearly... "

İyilik yapmanın tüm cesaretini kendinizde arayın. Mutlaka bir yerlerde iyilik yapacak merhametiniz vardır...
 
Toplam blog
: 749
: 1983
Kayıt tarihi
: 11.10.07
 
 

Yazmanın hayatın akışının bir parçası olduğu kanısındayım. 6 Mayıs 1982'de doğdum ve İstanbul Kar..