Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Eylül '18

 
Kategori
Deneme
 

Jüriler Jüristokratlaştıklarında

Jüri sözcüğünün Türk Dil Kurumu sözlüğündeki karşılığı “isim Seçiciler kurulu, hukuk Hakem heyeti” şeklindedir.

Bu anlamda, seçiciler kurullarını oluşturanlar da, hakem heyetini oluşturanlar da çoğu kez bilgilerine ve yetkilerine dayalı olarak değerlendirmeler ve seçimler yapan kimselerdir diyebiliriz. Onların konumlarına göre oldukça ciddi kararlara imza attıklarını da bilmeyenimiz yoktur.

İşte o jürilerin büyük bir bölümünün vicdan ve izan sahibi kimselerden oluştuğuna, içlerinden yanlış yapanların sayısının çok az olduğuna da inanırız.

Ancak bütün bunlar dünya, ülke, bölge anlamında, her ölçekte jüriler eliyle ciddi yanlışların yapıldığı ve yaptırıldığı; çok sınırlı sayıda da olsa kimi hallerde jürilik sisteminin bir kılıf ya da maşa gibi kullanıldığı gerçeğini de ortadan kaldırmaz.

Kimi jüri üyelerinin mülakatlarda ipe sapa gelmez ve kayıtlarda olmayan koşullarla, sorularla, gerekçelerle moralleri ve düzenleri bozmalarının, adayları devre dışı bırakmaya yönelik ayak oyunları yaparak sonuç almalarının önünü kesmez.

Karşınızda jüri sıfatıyla, bazen jüri başkanı sıfatıyla oturanların bir kısmının kimi talimatlara, bir kısmının hatır gönül hesaplarına, bir kısmının da kendi nefislerine alet olmalarını engellemez.

O üyeler bireysel olarak birileri lehine ya da aleyhine tavır koyabilirler ya da anlaşarak sonuçları etkileyebilirler. Yine üyeler üçüncü kişilerin haksız taleplerini sonuçlara yansıtabilirler. Kitabına uydurup hak gaspı yapabilirler.

Yapılan seçimler sözlü gibi, mülakat gibi şeylerse izi, tozu olmayan zeminlerde kararlar verip itiraz yollarını kapatmakta da, yani işi kitabına uydurmakta da zorlanmazlar.

Dönemsel yapılan seçme sınavı jüriliklerinde bunu alışkanlık haline getirip her dönem yaparlar. Zamanla yaptıklarını doğal hak olarak görmeye başlarlar.

Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi "bütün bunlara meyledenlerin sayısı sınırlıdır" denebilir, buna bir itiraz etmek mümkün değildir.

Ne var ki, sinek küçük olsa da mide bulandırır. Ne var ki, yanlışın büyüğü de, küçüğü de yanlıştır ve her yanlış birilerine bir şeyler kaybettirirken başka birilerine de kazandırır. Her yanlış, hakları yenmiş, ziyan olmuş kimseler açısından konusu ne olursa olsun ağır bir zulümdür. İnanç penceresinden bakıldığında da kul hakkıdır.

Kimi maddi şeylerin kalitelerini laboratuvar ortamında belirleyebiliriz ancak aynı şeyi insanlar için, niyetleri ve amelleri somut olarak ölçülemeyen jüri üyeleri için yapamayız. 

Kaldı ki, bir yerlerde jüri olabilmek için belli sıfatlara, unvanlara, yetkilere sahip olmak gerekir, isteyen herkes jüri koltuğuna oturamaz. Jüri olabilecek sıfatlara sahip kimseyi de yasal bir kanıt olmaksızın bu işten uzak tutamazsınız.

Çürük bir jüri üyesi, hele ki çürük bir jüri başkanı duruma göre yıllar içinde çok sayıda bu anlamda görevi üstlenebilir. Kendisi aleyhine elle tutulur, sağlam kanıtlarınız yoksa buna karşı çıkamazsınız. Sözlü, mülakat gibi zeminlerde iş bitirilmiş olduğu için sonuca itiraz edemezsiniz. O hilebazlar "biz bu güne kadar hiç itiraz, şikayet görmedik" diyerek övünebilirler de.

Yakın tarihimizde ortaya çıkan paralel devlet yapılanmasının bürokrasideki ordu ve emniyet dahil  bütün kurumlara eleman alımlarında, hakim ve savcı seçimleri ile çeşitli kamu kuruluşlarına yönetici, denetici alımlarında, yüksek lisans ve doktora sınavları ile  üniversite seçme sınavlarında bu yol ve yöntemlerle sayısız zulme ve yanlışa imza attığını bilmeyenimiz yoktur.

Hatta daha ileri gidip mahkemelerde sayısız suçsuz insanı suçlu gösterip cezalar verdiklerini, suçlu insanları da bir şekilde aklayıp serbest bıraktıklarını da bilmeyen yoktur.

Hazır mahkemelerden söz açılmışken, 1960 ihtilalinde, 1980 darbesinde ve diğer pek çok durumda adil olması gereken mahkemelerin jürilerinin kimi yönlendirmelerle izan ve vicdanı bir kenara bırakıp çok ağır sonuçlar doğuran yanlışlara bile bile imza attıklarını da hepimiz biliriz.

Bu anlamda dışarıdan örnek vermemiz gerekirse; Mısır'da seçilmiş yönetimi darbe ile alaşağı ederek işbaşına gelmiş olan yönetimin talimatları ile sık sık içinde idam cezaları da bulunan kararlara imza atanlar da sözde adalet adına alenen yanlış, hile ve zulüm yapan jüri üyeleridir.. Bunu da aklı başında  vicdan sahibi her insan kabul eder. Elbette konu Mısır olduğunda darbeyi meşrulaştıran dünyanın ağalarının geri plandaki rollerini de görmezden gelemeyiz. Benzer şeyler başka jürili işlerde de olur. 

Türk Dil Kurumu sözcüğünde karşılığını bulamadığımız jüristokrasi için de, Vikipedi'nin web sayfası tanıtımında şu ifadeler vardır;

“Jüristokrasi, yargıçlar yönetimi olarak tanımlanmaktadır. Demokrasiye zıt bir kavramdır. Oligarşik bir yönetim biçimidir. Jüristokrasi  fonksiyon gaspı ile de tanımlanmaktadır.”

Adli olaylar dışındaki nedenlerden kurulan jüriler için doğrudan jüristokrasiden söz edemiyor olsak da bu duruma açık bir yanları olduğunu da görmezden gelmek mümkün değildir. Yani birileri jüri sıfatıyla kimi ciddi kararları sadece sözlü sınavlara ve mülakatlara bağlı olarak veriyorsa o hal de alenen jüristokrasiye açık bir haldir.

Yazımın başıda da ifade ettiğim gibi, ciddi sorumluluklar yüklenen, sorumluluğunun bilincinde olan ve vicdanıyla karar veren sayısız jüri üyesi tarih boyunca en adil kararlara imza atmışlardır, atmaya da devam etmektedirler. Onlar için takdirin ve teşekkürün ötesinde söylenebilecek söz yoktur. Onlar bu yazıdan rahatsızlık duymayacak, aksine burada ifade edilmiş fikirleri onaylayacaklardır.

Buna karşılık sayıları sınırlı olsa da yanlış yapanlar, jürilik sıfatını kötüye kullananlar, suistimal edenler ve bunu alışkanlık haline getirmiş olanlar da vardır; inkâr edemez, görmezden gelemeyiz. Bu konuyu gündeme taşımış olmamız kendilerini rahatsız edecektir, eminim.  

Jüriler eliyle yapılan kimi seçmeleri, söz gelimi lisansüstü eğitim seçme sınavlarını ÖSYM gibi sorumlu ve etkili kuruluşların eline bırakarak, tez değerlendirmelerinin de ikinci bir kurulca onaylanmalarını zorunlu kılarak gerekiyorsa jüri üyesi sayılarını gözlemcilerle kötüye kullanımlara meydan vermeyecek düzeyde arttırarak; diğer konular için de şüphelere son verecek başka yöntemler geliştirerek, bazı eksikler tamamlanabilir, bazı yanlışların önüne geçilebilir, kalite yükseltilebilir. 

Kamu çıkarları, adalet ve şeffaflık adına bir şeylere el atmak; suistimale elverişli zeminleri ortadan kaldırmak icap eder.

Aksi takdirde mevcut kimi çürükler yanlışlarını sürdürerek  kendi alanlarındaki çürümeyi büyütürler. Toplumdaki adalet inancını zayıflatırlar.

Onunla da kalmaz, bu yanlışlar ve çürükler önlenmedikleri takdirde zamanla komşu sistemleri de bozarlar. Giderek bir parçası oldukları ana yapıyı da etkilerler.. 

17/09/18

07:23:33

 

 
Toplam blog
: 284
: 245
Kayıt tarihi
: 21.06.14
 
 

Yaşadığımız evrenin oldukça zengin bir yer olduğunun farkındayım.  Bu zenginliğin çok az bir kısm..