Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Şubat '18

 
Kategori
Sinema
 

Justice League: Yapay Kahramanlık Gösterisi Eşliğinde Görsel Şölen

Justice League: Yapay Kahramanlık Gösterisi Eşliğinde Görsel Şölen
 

DC sinematik evreni geçen sene yüksek beklentiyle yola çıkarak beyaz perdeye aktardığı Batman v Superman: Adaletin Şafağı filmiyle birçok izleyiciyi hayal kırıklığına uğrattı. Bu başarısızlığın ardından yapımcılar kolları sıvayıp esaslı bir işe imza atılması gerektiğini anladılar. Bu nedenle çizgi roman serisindeki en sağlam kahramanları bir araya getirip güçlü bir film oluşturma kararı almışlar.

Yönetmen Zack Snyder’in imzasını taşıyan Justice League filmi bu düşüncenin bir ürünü olarak ülkemizde vizyona girdi. Bu senenin en çok beklenen filmleri arasında yer alan Justice League’nin oyuncu kadrosunda Ben Affleck, Gal Gadot, Jason Momoa, Ezra Miller, Ray Fisher gibi isimler yer alıyor. Senaryosunu Chris Terrio ve Bill Finger’ın birlikte yazdığı Justice League filmi beklentileri karşılama konusunda oldukça iddialı bir duruş sergiliyor.

Filmimiz oldukça karanlık bir ortamda başlıyor. Batman (Ben Affleck), alışılmış gizemli yönünü yine ortaya sermekten çekinmiyor. Bu sefer karşımızda dünyayı istila etmek isteyen korkuyla beslenen uzaylılar var. Superman’ın yokluğunu fırsat bilen dünya dışı varlıklar dünyayı ele geçirmek için harekete geçerler.  Batman bu bilinmeyen varlıkların gücünü ve ciddiyetini anladığında onları tek başına yenemeyeceğini anlar ve onlarla mücadele etmek için tanıdığı süper güçlü insanları bir araya getirmeye çalışır.

Bu noktadan itibaren ekibe katılacak olan karakterlerimizi ufaktan tanımaya başlıyoruz. İyilerin dostu kötülerin düşmanı Wonder Woman, (Gal Gadot) güçlü görünme çabasını sürdürmeye devam ediyor. Oyunculuğunun aksine güzelliğiyle dikkat çeken Gadot, bu filmde yine aynı hareketleri, jest ve mimiklerini kullanmayı ihmal etmiyor. Daha sonra hız yapma konusunda kendini aşan Flash (Ezra Miller) ile karşılaşıyoruz. Filmin komedi ihtiyacını en çok bu karakter karşılıyor. Onun esprileri filmin yapısını dinamik bir şekilde korumaya yardımcı oluyor. Yönetmenin Cyborg, Aquaman ve Flash’ın karakteristik özelliğini yansıtması hikâyenin gidişatı açısından önemli bir gelişme olarak görülebilir.

Aquaman (Jason Momoa) başlangıçta Batman’a karşı mesafeli ve ilgiden uzak bir tavır sergilese de zamanla bundan vazgeçip birliğe katılmaya karar verir. Aquaman hikâye için fazla önemi olmayan bir karakter. Sadece mücadele ettiği düşman Steppenwolf, hem Amazonların hem de Atlantis halkının ortak düşmanı. Amazonlar bu filmde oldukça heyecan verici bir sahneye imza atıyor. Dünyayı yok etmek isteyen Steppenwolf, kadim bir gücün uyanmasıyla kendini Amazonların yaşadığı adada bulur. Burada Amazonlarla oldukça zorlu bir mücadele içerisine girer. Amazonların bir arada uyum içinde mücadele verdiğini görmek filmin güzel detayları arasında yer alıyor.

 Batman’ın şişkin egosu ve soğuk tavırları onun mesafeli duruşunu yansıtmakta. Bruce Wayne iken oldukça iletişime açık davranışlar sergilerken Batman olduğunda ruh hali tamamen değişiyor. Bana sorarsanız Batman’ın süper gücü yok sadece parası var. Parasıyla üstün teknolojiyi elde edip bunu güç malzemesi olarak kullanıyor. Dolayısıyla bu kadar imkana başkası sahip olsa ona da süper kahraman diyebilirlerdi büyük ihtimalle. Onu kahraman yapan şey iyilerin yanında yer alması, süper gücü değil. Takım lideri olduğundan dolayı ekibin diğer üyeleriyle uyumlu bir şekilde hareket ediyor.

DC kendine has ciddi yapısını korumaya devam ediyor

Cyborg’un hikayesi ise filmin hikayesini güçlendirecek formda oluşturulmuş. Karakterlerin ortak bir düşmana karşı mücadele etmesi ve bu mücadele için ortak bir amaca hizmet edilmesi gayet makul bir davranış ancak bunu uygulamada yetersiz kaldıkları aşikâr. Bu noktada Superman devreye giriyor. Beş tane süper kahraman(!) bir Superman edemiyor anlayacağınız. Filmin eksik puzzle parçası Superman ile birlikte tamamlanmış oluyor.

Olaya Superman’ın dahil olmasıyla birlikte hikâye daha heyecanlı bir hal alıyor. Yan karakterlere verilen uzatılmış diyaloglar filmin heyecanını sekteye uğratıyor. Bu gereksiz diyaloglar filmin akıcılığını zedeleyen unsurlar arasında yer alıyor. Film ortalara doğru heyecanını kaybediyor zaten. Çünkü ağırlaşan bir tempoya dönüşüyor. Çünkü amacına ulaşmaya çalışan Steppenwolf’u durduramayan çakma avengers grubuyla karşı karşıya olduğumuzu hatırlatmak isterim. Geçmişte Amazonların, insanlar ve Atlantis halkıyla birlikte Steppenwolf’a karşı mücadele ettiği görmek filmin hikayesine sağlam bir katman oluşturuyor.

Gereğinden fazla efekt kullanımı bir süre sonra kabak tadı vermeye başlıyor. Özellikle Flash’ın olduğu kısımlarda efekt kullanımları yükselişe geçiyor. Başlangıçta bu efektler göz doldursa da bir süre sonra alışagelmiş bir duruma dönüşüyor. İzleyiciyi heyecanlandırmak yerine onun filmden yavaş yavaş kopmasına neden oluyor. Wonder Woman’ın sürekli aynı hareketleri yapması da bir süre sonra klişe tadı vermeye başlıyor. Gal Gadot kesinlikle güzel kadın ve o kostümün içinde daha da güzel oluyor. Keşke bunu oyunculuğuna da yansıtabilseydi.

DC sinematik evreninin kendine has ciddi bir yapısı var. Marvel’in sulu şakalarının aksine DC, işini son derece iyi yapmaya çalışan bir tavır takınıyor. Efekt ve oyuncu seçimi konusunda büyük özen gösteriyor ancak senaryo konusunda istediği başarıyı yakalayamıyor. Karanlık yapısını sürdürmeye devam ediyor bir yandan da. Justice League filminin karanlık yanı buradan kaynaklanıyor biraz da. Bu karanlık rahatsız edici bir boyutta değil aksine işini ciddiye alan bir yapımın özelliğinin bir parçası olarak karşımıza çıkıyor.

Gereksiz kahramanlık gösterisi

Steppenwolf sıradan ve akılda kalıcı olmayan bir kötü karakter. Dolayısıyla film bittikten sonra onu hatırlamak pek mümkün olmuyor. Sıradan bir kötünün filmde yer alması, filmin inandırıcılığını da düşürüyor. Cyborg karakterinin yeterince detaylı ele alınmadığını düşünüyorum. Onun olduğu çoğu sahnede problem var gibiydi. Flash gibi biraz rahat davranabilseydi belki ortaya daha iyi bir karakter çıkabilirdi. Ezra Miller, Flash karakteriyle beklentileri karşılıyor. Karakterinin acemiliğini, komik yapısını çok iyi bir şekilde yansıtmış. Film boyunca onu izlemek bir süre sona büyük bir keyfe dönüşüyor.

Filmin sonlarına doğru kahramanlık gösterisi için kullanılan aile, filmin gereksiz unsurları arasında yer alıyor. Filmin gidişatına yapaylık katan unsurlardan biri olarak görüyorum açıkçası. Kahramanlık yapılacağı için oraya yerleştirilmiş figüranların inandırıcılığı neredeyse hiç yoktu. Dolayısıyla sırf kurtarmak için kurtarma fikrini samimi bulmadım.

Kahramanların filmin son sahnelere doğru birlikte uyum içinde hareket etmesi, takım ruhunu yakalaması filmin iyi bir başarı yakaladığını gösteriyor bizlere bu anlamda. Bu başarıyı yakalamış olsa filmimiz bizlere tipik bir kahramanlık gösterisinden başka bir şey sunmuyor maalesef. Dolayısıyla DC bizlere yine aynı nakaratları tekrar tekrar anlatmaya devam ediyor.

Justice League, Batman v Superman: Adaletin Şafağı filmine nazaran daha iyi bir film. Karakter çeşitliliğinin uyum içinde olmasıyla birlikte filmin hikayesi de canlılık kazanıyor. Tipik bir kahramanlık bir filmi olduğu için yine klişelerden nasibini fazlasıyla alıyor bu film de. Sinemada keyifli vakit geçirmek için ideal bir film olduğunu düşünüyorum. Onun dışında ileriye dönük kalıcılığı olmayan köpük kıvamında film olarak DC sinematik evreninde yer alacağını söylemek mümkün. 

 

 
Toplam blog
: 14
: 170
Kayıt tarihi
: 31.08.12
 
 

Okumayı, yazmayı, dinlemeyi, izlemeyi seven ve bunları sevdikleriyle paylaşmaktan büyük bir keyif..