Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Haziran '12

 
Kategori
Uzay
 

Kâinatın sırrı çözülmeli

Kâinatın sırrı çözülmeli
 

İnsanlık bilmediği bir âlemde on binlerce yıldır yaşayıp gidiyor. Nasılsa ayağımız toprağa basıyor; gözümüzün gördüğü yerler şimdilik güvenli. Dünya denilen gezegende yaşıyoruz ve bu gezegen her yönüyle biliniyor. Ama kâinat dünyadan ibaret değil. Dünya kâinatın içinde küçük bir nokta. Oturduğumuz yeri biliyoruz ama gideceğimiz yeri de bilmeliyiz. Çünkü biz sadece biz değiliz. Sonsuzluğa doğru giden kıyamet neslinin öncü parçasıyız. Bizden sonra, arkamızdan milyarlarca kıyamet yolcusu gelecek, onlara yol açmalıyız.

Çokbilmişleri tebessüm ettiren bu tür yazılar düşünerek yazılmışsa ciddiye alınmalı. Çünkü her beyin olayları durumları başka türlü okur. Nasa, Baykonur yıldızı bulur, araştırmalar yapar. Bilmin araştırmaları esastır elbette. Ama öte yandan dünyalı düşünürler de öngörülerde bulunmalıdır. Örneğin ben uzayda hayat olmadığını, bizden (dünya) başka canlı bulunmadığını iddia ediyorum. Bu belki atmasyon bir iddia ama kuvvetle arkasında durduğum şu tez önemli. Şimdi örneğin Ay’da hayat yok deniliyor. Ben de diyorum ki bütün gezegenler öyle; hatta dünyamız da öyleydi. Dünyamız güneşten koptuğunda dağlar taşlar mı vardı sanki. Her şey milyonlarca yıl içinde oluştu. Denebilir ki “Ama oluştu, neden dünya böyle de oralarda yok” İşte benim tezim burada başlıyor. Biz gidip oralarda hayat yaratacağız. Dünyanın şansı vardı. Canlı bir tohum, canlı bir zerre(belki binlerce milyonlarca) düştü tesadüfen. Ve sonra hayat başladı. Ayda toprak var mı, güneş var mı, su var mı? Peki, hayat için başka ne gerekiyor? Atmosfer (Yani hava, oksijen) Dünyadaki atmosferin sonradan oluşmadığı ne malum. Havayı oluşturan gazların nasıl meydana geldiğine bakılması lazım. Bunlar şimdilik kuru söylemler. Derin araştırmalar ve uzay bilgisi ile desteklenmesi gerekiyor elbette. Ama elbette önemli bir tespit olabilir. Galileo gökteki yıldıza çıkıp fikir yürütmedi. Önce fikir yürüttü sonra gözlemledi. Elbette bilimsel araştırmalar, gözlemler, deneyler yapılacak ama ben düşünsel yönünün de önemli olduğunu düşünüyorum.

En son tespit evrenin durmadan genişleyen bir gaz kütlesiyle sarılı sonsuz bir boşluk olduğu ve bu sonsuz boşlukta milyarlarca galaksi, yıldız, gezegen ve gök cisminin bulunduğu şeklinde. Ama daha en başında burada bir çelişkiyle karşılaşıyoruz. Etrafı genişleyen bir gaz kütlesiyle sarılı ise kâinat sonsuz ve sınırsız değil. Peki, bu durmadan genişleyen gaz kütlesinin dışında ne var? Yoksa kâinat ayrı (O denildiği gibi sonsuz bir boşluk) , uzay ayrı bir hacim mi?

Kopernikler, Galileo’lar, Havkinsler ve diğerleri teleskoplarını uzayın boşluğunda gezdiredursunlar bizler de düşünen akıllarımızla bir şeyler yapmalı, yapacağımız birbirinden farklı öngörülerle bilime yol göstermeliyiz. Bir kedi yavrusu bile gözlerini açtığı zaman etrafına bakıyor. Dünya ve kâinat hakkında bildiğimiz şeyler Allah verdi,6 günde yarattı, sonu yok gibi temelsiz şeyler. Onca okuyoruz, merak diye bir şey yok bizde; evren hakkında hepimizin yanlış da olsa yaklaşımları olmalı.

Evrenin bilinmezliği sizi hiç ilgilendir miyor mu? Nasıl bilinmez olurmuş. Bilim araştırır ben de düşünürüm. Akıl doğruyu bulur. On binlerce yıldır milyarlarca düşünen, gözlemleyen, araştıran beyin tarafından çözülemeyen sır olur mu? Ben şahsen bu durumdan rahatsızım. Bilinmeyen bir âlemde yaşamak yapay insan üretebilen bir aklın sahibi olarak zoruma gidiyor.

Bu konuda düşünmek zorundasınız. Yarın Allah göstermesin üzerinize göktaşları yağdığı zaman görürüm ben sizi! Amerikalı yapacak bulacak, beyefendi üzerine konacak. Sonra bir Türk dünyaya bedel olacak. Tayyip 10 yıldır başımızda, ağzından uzay lafı çıktı mı? Kerim Korkut bu ülkeye yeni bir düzen getirmeye çalışıyor. Türksat uzay üssünün planları hazır bile, hazır!

Türkiye’de üniversitelerin Astronomi bölümü sanki yok; uzayla ilgili çalışma yok. Varsa bile bizler bilmiyoruz. Niye bilmiyoruz? Niye gizli yapılıyor, yasak mı? Okullara Kuran dersi koyuyorsun, uzay dersi de koy. Gerici dedikleri zaman da kızıyorsun. Gericisin işte!

Salak gibi bilmediğim bir âlemin ortasında dolanıp duruyorum. Nasılsa mutfağın ve tuvaletin yerini biliyorum. Ölürsem mezarlık da orada. Bu topraklarda bin yıl iki bin yıl önce yine bir şeyler yapılıyormuş. Adam ta o zaman kanat takıp uçmuş ya! Ali Kuşçular, Farabiler, Biruniler bizim atalarımız değiller miydi? Bu ülkenin insanlarının hepsi kanser hastası. Dört çeşit kanser var. Din, töre, milliyetçilik. Şimdi bir de bunlara entelektüellik eklendi. Entelektüel her şeyi bilen boş adam demek. İşte bizler bu hastalıklardan kurtulmadıktan sonra çoban yıldızını ancak böyle uzaktan seyrederiz.

 
Toplam blog
: 6332
: 653
Kayıt tarihi
: 21.09.08
 
 

Sadece sayfalarda kalan yazılar şaheser olsalar bile önemsiz ve anlamsızdır. İnsanlara ulaşan ve ..