Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Aralık '08

 
Kategori
Öykü
 

K.MAHMUT'UN D. 1000. Y.Anısına: ESER-6

K.MAHMUT'UN D. 1000. Y.Anısına: ESER-6
 

resim alıntı.


E S E R - 6


-İkisi hiç geçinmezler, saatlerce tartışırlar, yine de birbirlerini altedemezler.

-Belli.. diyen Kaşgarlı Mahmut derin derin iç çekti.

-Ömer Hayyam’ın sadece rûbailerle uğraşmadığını biliyorsun. Heyet alanında önemli çalışmaları var. Bu konağın üst katı rasathanedir. Sayılarla da arası çok iyidir. Müthiş bir zekâsı var, geleceğini çok parlak görüyorum. Alanlarınız farklı, onun için şaka ve eleştirilerine hoşgörüyle bakmaya çalış…

Ömer Hayyam, Ay Tekin ile konuştuğu halde, gözleri Melikşah’ın dudak kıpırtılarını izliyordu. Memnun bir şekilde, sultanın dayısının arkasına ek bir yastık koyarak, yerine oturdu.

Ay Tekin, Melikşah’ın fısır fısır konuşmasını bitirdiğini görünce, ortalığı kaplayan gür bir sesle konuştu.

-Bugünkü meclisin şeref konuğu Mahmut Han’ın eserini çok merak ediyorum. Yeni bir kandilimiz daha gökyüzüne asılacak…

Kendini tutamayan Ömer Hayyam tatlı tatlı gülümseyerek konuştu.

-Mahmut Han’ın eseri gökyüzünü değil, yeryüzünü aydınlatacak bir kandil…

Ay Tekin bir kaşını kaldırarak, Kaşgarlı’nın elinde ve kucağında duran ciltlere alıcı gözle bakarak konuştu.

-Ben burada üç kandil görüyorum. Karahanlıların yaktıkları kandilleri de çok beğeniyorum. Edip Ahmed’in “Atabet-ül Hakayık”(Hakikatler Heybesi) eserinden sonra, Yusuf Has Hacib’in Kutadgu Bilig’ini de ezberlemeye çalışıyorum, ama zorlanıyorum. İnşallah bu kandilleri çabuk ezberlerim.

Kaşgarlı Mahmut, Ay Tekin’i can kulağıyla dinlerken, eski neşesine kavuşmuş gibiydi.

-Bir lûgat yazdım Emirim. Ama içinde her tür bilginin Türkçe ve Arapçasını bulacaksın. Tarih, Coğrafya, Mitoloji, Edebiyat ve budunla ilgili her şey…

Gözleri parlayan Ay Tekin ellerini çırptı.

-Güzel! Çok güzel… Karahanlılar Türklüğü yüceltecek her şeyi iyi beceriyorlar da.. Şu Nasr’dan kurtulmayı beceremediler ne yazık ki…

-O sorun beni aşar Emirim… Diyen Kaşgarlı, kitabın önsözünü açıp, Melikşah’a baktı.

Genç sultan oturuşunu değiştirerek, dikkatini belli eden dingin bir sesle buyurdu.

-Oku Mahmut Han, bakalım yüce soyumuz için neler demişsin.

Kaşgarlı Mahmut, yaşından umulmayan gür bir sesle tane tane okumaya başladı.

-Tanrı yeryüzündeki erki(gücü) Türklere vermiştir. Bunların dilini öğrenmekte yarar vardır. Bu kitabı Araplara Türkçe öğretmek için ve Türk dili ile Arap dilinin atbaşı beraber yürüdükleri bilinsin diye yazdım.

Melikşah gözleri parlayarak, Kaşgarlı’nın koluna saygıyla dokundu.

-Milletimin asaleti ve Afrâsyâb(Oğuz Han) soyundan gelmekle her zaman gurur duydum. Sen bu sözlerinle gururumu katmerlendirdin, sağol Mahmut Han…

Gülümseyen Kaşgarlı, heyecanlı bir sesle devam etti.

-İmdi bundan sonra Muhammed oğlu Hüseyn, Hüseyn oğlu Mahmut der ki: “Tanrı'nın devlet güneşini Türk burçlarından doğdurmuş olduğunu ve onların mülkleri üzerinde göklerin bütün teğrelerini döndürmüş bulunduğunu gördüm. Tanrı onlara Türk adını verdi; onları herkese üstün eyledi; kendilerini hak üzere kuvvetlendirdi. Onlarla birlikte çalışanı, onlardan yana olanı aziz kıldı ve Türkler yüzünden onları her dileklerine eriştirdi; bu kimseleri kötülerin -ayak takımının- şerrinden korudu. Okları dokunmaktan korunabilmek için, aklı olana düşen şey, bu adamların tuttuğu yolu tutmak oldu. Derdini dinletebilmek ve Türklerin gönlünü almak için onların dilleri ile konuşmaktan başka yol yoktur". .
Kaşgarlı Mahmut coşku içinde cümlesini tamamlayıp, derin bir soluk aldıktan sonra huşu dolu bir sesle devam etti.

-And içerek söylüyorum, ben Buhara'nın sözüne güvenilir imamlarının birinden ve başkaca Nişaburlu bir imamdan işittim, ikisi de senetleriyle bildiriyorlar ki; Yalvacımız (Peygamberimiz) S.A. kıyamet belgelerini, ahir zaman karışıklıklarını ve Oğuz Türklerinin ortaya çıkacaklarını söylediği sırada “Türk dilini öğreniniz; çünkü, onlar için uzun sürecek saltanat vardır, ” buyurmuştur. Bu söz (hadis) doğru ise (sorgusu kendilerinin üzerine olsun) Türk dilini öğrenmek çok gerekli (vâcib) bir iş olur; yok bu söz doğru değilse, akıl da bunu emreder. Türk dili ile Arap dilinin atbaşı beraber yürüdükleri bilinsin diye, Halif’in “Kitabü'l-ayn”ında yaptığı gibi, kullanılmakta olan kelimelerle bırakılmış bulunan kelimeleri bu kitapta birlikte yazmak ara sıra yüreğime doğar dururdu.

Ay Tekin ellerini coşkuyla çırparak sevincini dile getirdi.

-Yüreğine doğanları çok güzel yazmışsın Mahmut Han! Yüreğine sağlık… Orhun Abideleri’ni yazan Yuluğ Tigin gibi bir anlatımın var.

Sağ elini yüreğine götüren Kaşgarlı Mahmut, gözlerini kitaptan ayırıp, yazdıkları hakkında bilgi verdi.

-Lûgat’te savlar(atasözleri), sagular(ağıtlar), destanlar, cenk, içki ve av, sevi, doğa, ahlâkî ve toplumla ilgili koşuklar-toyuklar(2’li ve 4’lü şiirler) farklı lehçeleriyle yer aldı. Savlara dikkatinizi çekerim, çoğu tek mısra halinde olup, kafiyeleri sözcüklerin başında yer alır. Misâl;

*Kutsuz kuzuğka kirse kum yağar. (Uğursuz kuyuya girse kum yağar.)

*Erdem başı tıl. (Erdemin, yani faziletin başı dildir.)

*Tilim tirikke tekir. (Yaşıyanın başına çok şeyler gelir.)

*Ot tise ağız köymes. (Ateş demekle ağız yanmaz)

*Közden yırasa köngülden yıne yırar. (Gözden ıraklaşan gönülden de ıraklaşır.)

*Tağ tağka kavuşmas kişi kişike kavuşur. (Dağ dağa kavuşmaz, insan insana kavuşur.)

*Suv körmeginçe etük tartma. (Suyu görmeden pabuç çıkarma.)

*Tüzün birle uruş utun birle üsterme .(Ağırbaşlı ile uğraş, yüzsüzle yarışma.)

Son savda Kaşgarlı, anlamlı bir şekilde Ömer Hayyam’a baktı. Acem âlim hiç oralı olmadan, Melikşah’a döndü.

-Sultanım bu savlar, milletinizin yiğit, cömert, doğru, gerçekçi ve gözlemci karakterini çok güzel dile getirmiş…

Ömer Hayyam’a gülümseyen Melikşah, Kaşgarlı Mahmut’un kolunu bir daha sıktı.

-Bir sagu okur musun?

-Sultanım, Göktürkler Dönemine ait Alp Er Tunga sagusu en güzelleridir. Dokuz dörtlükten oluşan bu sagu hem duygu, hem söyleyiş, hem de şekil bakımından en mükemmel olandır.

Alp Er Tunga öldi mü - Alp Er Tunga öldü mü!

İysiz ajun kaldi mü - Kötü dünya kaldı mı!

Özlek öçin aldi mü - Felek öcün aldı mı!

İmdi yürek yırtılur - Şimdi yürek yırtılır!..

Ortalığı kaplayan saygılı sessizliği, Kaşgarlı Mahmut’un gururlu sesi bozdu.

-Sultanım hepsini okusam diğerlerine sıra gelmez. Tadımlık okuyayım!

Bir süreden beri mutrib heyetini izleyen Ay Tekin, çekik gözlü genç kızla göz göze gelince, bıyıklarını burup, gür bir sesle Kaşgarlı Mahmut’a seslendi.

-Mahmut Han, doğduğun yere ait dörtlükler yok mu?..

-Olmaz olur mu Emirim? diyen yaşlı âlim hızla kitabı karıştırmaya başladı. Atalarım ile Uygurlar arasındaki savaşlara ait tarihî hatıraların izleri olarak bir destan parçası okuyayım:

Kimi içre oldurup
Ilav suvın keçtimiz
Uygur tapa başlanıp
Mınğlak ilin atçımız.

-Oğuz lehçesine çevirir misin? diyen Ay Tekin, gözlerini yine genç kıza dikti.

-Gemi içine oturarak Ilav suyunu geçtik, Uygur memleketine yönelerek Manglak elini fethettik.

-Peki savaşlarla ilgili neler yazmışsın?

-Tünle bile bastımız
Tegme yanğak bustumız
Kesmelehn kestimiz
Mınglak erin bıçtımız

Burada, geceleyin baskın yaptık, her yandaki pusuya girdik. Öyle ki, atlarının perçemlerini kestik ve Mınglak erlerini öldürdük, deniliyor.

-Hımm!.. Senin ataların o zavallılara kötü davranmış ya!

-Ne zavallısı Emirim, Budist kâfirlere yapıldı bu baskınlar. Müslüman olunca kurtuldular. Bunlar iki yüzyıl öncesine ait. Yine Göktürk dönemine ait, Tankutlar’la yapılan bir savaşın beş dörtlüklü tasviri şöyle:

Eren alpı okıştılar - Yiğitler er okuştular,

Kıngır gözin bakıştılar - Kızgın gözle bakıştılar,

Kamuğ tolmın tokıştılar - Hep silâhlar tokuştular,

Kılıç kınga küçin sığdı - Kılıç kına güçle sığdı.

Bir süredir çenesini sıvazlayan Melikşah, meclistekileri süzüp, düşündüğünü dillendirdi.

-Göktürklere ait olanları çok iyi anlıyorum, Hakaniye lehçesiyle yazılanlarda ise zorlanıyorum. Size de mi öyle geliyor?

Kaşgarlı Mahmut hemen atıldı.

-Pek tabii Sultanım. Oğuzlar, Göktürklerin ta kendisi de ondan…

-Av hakkında yazdığını dinleyelim.

-Bir sırtlanla karşılaşmayı anlatan altı dörtlüklü, tasvir ve anlatım bakımından güçlü bir toyuk var. Sırtlanı kovalayıp, iyice yorduktan sonra şöyle sona erer:

İtim tutup kodu çaldı - İtim tutup yere çaldı,

Anıng tüsin kırayoldı - Onun tüyün kırıp yoldı,

Başı alıp kodı saldı - Başın alıp yere saldı,

Boğaz alıp tükel boğdı - Boğaz alıp tamam boğdu.

Ay Tekin, Ebu Tahir Hatuni’yi omuzuyla dürtüp;

-Şu toyuku kitabına ekle, dedikten sonra Kaşgarlı’ya dönüp muzip bir sesle sordu:

 
Toplam blog
: 214
: 5488
Kayıt tarihi
: 03.08.08
 
 

Emekli eğitimci, araştırmacı yazar, şairim. Ülkemin cennet ile cehennemi bir arada yaşadığı bir zama..