Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Mart '10

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Kâtip benim, ben kâtibin el ne karışır? Kâtibime kolalı da gömlek ne güzel yaraşır

Kâtip benim, ben kâtibin el ne karışır? Kâtibime kolalı da gömlek ne güzel yaraşır
 

Kâtip, Kalem Efendisi. (Memur yani)


Valla onu bunu bilmem arkadaşlar; bizim memurumuz “işini biliyor” belki ama internette “okey” oynamasını pek bilmiyor. Ne yapalım? Acı ama gerçek işte! Bence bu durum o pek meşhur 657 şeysiyle yakından ilgili.

Düşünün bir kere… Saat 8’e 5 var… Vatan İnternet Gazetesinin “Okey” sitesinde in cin top oynuyor… Ben, elimde kahvem, internetin başında günün ilk sigarasını tüttürüyor ve okey salonunda oyunumu kurmuş onları bekliyorum. Ne zaman ki saatin gongu 8’i vuruyor, ortalık ana baba gününe dönüyor.

Ülen kardeşim; bu ne hız? Mesai başlar başlamaz “şaaak” diye sanal okey salonuna dalmak da neyin nesi? Memur dediğin masasına oturunca önce kendisine bir çay söyler yahu! Yani ne bileyim efendim, film icabı bir iki evrak karıştırır gibi yapar, mesai arkadaşlarına bir merhaba der. Veya günlük haberlere bir göz atar. Nerdee?

Oyunlar sohbetli. Yani efendim hem oynuyor, hem de yazışarak sohbet edebiliyorsunuz. Ben tabii hemen “Günaydın arkadaşlar, bol şanslar” diye bir girizgâh yapıyorum ki sohbet başlasın. Kimisi “Slm”, “Mrb” gibi acil yanıtlar veriyor, kimisi oralı bile olmuyor. Ne zaman ki “Şu memurluk da zor zanaat, canım” diyorum, sohbet de fitillenmiş oluyor. Bir dokun bin ah işit! İnanır mısınız? Öğle paydosuna kadar dertlerini anlatıyorlar yine de bitmiyor! Kamuda çalışanı dertli, özelde çalışanı ondan da dertli!

Memur çocuğuyuz tabii, halden anlarız. Siyaset yasak, grev, toplu sözleşme, efendime söyliim sendika yasak! Etin kilosu olmuş 25 Lira, fasulyeyi hiç sorma. Devletin verdiği üç otuz maaş… Delikanlıyken emeklilik rafa kaldırılmış. Üstün, amirin zart zurtu da cabası!

İşte böyle sohbetin, pardon, oyunun en civcivli zamanında benim de mendeburluğum tutuyor ve “mesai saatinde okey oynama sorunsalını” hatırlatıyorum memur arkadaşlara. Öyle ya, saat 11 olmuş, yani 3 saattir okey oynuyoruz ama işle ilgili bir icraat haliyle yok! Hani okey falan oynayacaklarına “blog” falan yazsalar neyse. Ne de olsa edebi bir uğraş, öyle değil mi arkadaşlar? Öğleye kadar blog yazarsın, öğleden sonra da gelen yorumları yanıtlarsın. Bir de bakmışsın ki saat 17 olmuş ve paydooooos!

Yok valla. Okeyi okey gibi oynasalar mikropluk yapmayacağım ama insanı sinir ediyorlar. Ülen kardeşim, eline gelmiş çift okey ve daha oyunun başı! Şaaak diye açmanın bir âlemi var mı? İnsan 2 tur dönüverir yahu! Hani diyoruz ya “Asker kafası”, “Tüccar kafası” diye, işte bu da garantiye yatan “Memur kafası”. Yani beni ayar etmeseler olmaz.

Siz şimdi diyeceksiniz ki; bu konunun blog kategorisiyle alâkası ne? Gördünüz işte, geçenlerde "devletine , milletine kanunlarla bağlı" memur üye Sayın Murat Hacıoğlu, 10 maddelik "Memurlar neden Blog yazamaz?" başlıklı risalesinde konuyu etraflıca ele aldı. Ele aldı ama "mesai saatlerinde okey oynarlar mı oynayamazlar mı" konusunu nedense es geçti. Seksek sekerekten, 657 nedeniyle bade süzerekten blog yazılmıyor işte. Bu memur ürkekliği okey masaların da yansıyor ve kırk yılda bir gelen çift okeyler de heba oluyor. Eğlencesine oynan bir oyunda okeye dönerken yansan seni Doğu'ya mı sürecekler? Hiç işte!

Dediğim gibi efendim, ben böyle damarlarına basınca kızıyorlar tabii ve başlıyorlar sorgulamaya…

-Sen nereden katılıyorsun bakim YLDZ Hanım? (YLDZ benim nick şeyim, CULDUZ'dan galat yani)
-Evdeeen!
-Nasıl evden?
-E ev bayanıyım ayol!
-Memur değil misin?
-Ev bayanıyım dedim ya ayol, aaa!

İkna olmuyorlar tabii ve oyun ister istemez dağılıyor. Bu arada bir memura yakışmayacak kertede kaka sözler de sarf ediyorlar ama ben onlara uymuyorum elbette. Asıl niyetim onlara "Blogculuk ruhunu" aşılamak ama blogun ne olduğunu bilen bir memura rastlayamadım henüz.

Geceleri ise bir başka âlem… Genellikle hastane çalışanları, hemşireler, acil servis doktorları çöküyorlar okeyin başına. Ne yapsınlar, geceler uzun tabii. Ama saatler ilerledikçe klavyemi dizginleyemiyorum ve yine mendeburluğum tutuyor. O sinirle “Hipokrat’larından” girip, “beyaz önlüklerinden” çıktığım için “darılıveriyorlar” bana. Hâlbuki çenemi tutsam oyun sabaha kadar gırgır şamata sürecek.

Hele o doktorlar yok mu o doktorlar, bir de çapkın oluyorlar ki, sormayın gitsin. Nick şeyimiz YLDZ ya, beni bayan hanım sandıklarından “özelden” yazarak kur yapanlar, şiir veya şarkı sözüyle beni kandırmaya çalışanlar görülmeye değer. (Hatta birisi “Senin dudakların pembe, ellerin beyaz/ Al tut ellerimi YLDZ, tut biraz.” demişti de çok duygulanmıştım valla) Acile yaralı gelmişmiş, kolu bacağı kopmuşmuş, son nefesini veriyormuş, umurlarında bile değil. Okeyden kafalarını kaldırıp işlerini yapacaklarına benim inşaatçı ellerime övgüler düzüyorlar. "Tam günmüş"? Ne tam günü yahu? Hikâye işte!

Genelleme yapacak değiliz tabii… Bu gözlemlerimiz tüm memurları elbette kapsamaz. Sanmıyorum ki güzel devletimiz her memuruna birer bilgisayar tahsis etsin ve okey oynama imkânı tanısın. Bilgisayarsız memurlar paydosa kadar neler yaparlar? Sizi bilmem ama benim için bu konu hâlâ muammadır arkadaşlar. Ama bence asıl mendeburluk ve adaletsizlik, memurlarla ilgili 657 sayılı kanun şeyinden kaynaklanıyor. Ben şimdi sayfamdan Başbakanımıza sesleniyorum: Açılım yapılacaksa eğer bu konuda yapılmalı ve memurlar da artık “paşalar” gibi “Sabrımız taşarsa” diyebilmeli. Sonuçta Paşa da devletin bir memuru, paşa olmayan memur da, öyle değil mi arkadaşlar?

Bana gelince arkadaşlar… Mart başından beri çalıştığım için artık sanal okey salonlarında pek boy gösteremiyorum. Zaten YLDZ nicki de memur arkadaşlar tarafından kara listeye alındığından kimse de benimle oynamıyor.

Oynamazlarsa oynamasınlar, pek de umurumda değil doğrusu. Haa, Milliyet Blogdaki bazı memur arkadaşlara haksızlık yapmayalım tabii. Nasıl okey oynarlar bilmiyorum ama çatır çatır yazdıkları da yadsınmaz şimdi.

Ne diyorduk efendim?

“Kâtip benim, ben kâtibin el ne karışır?
Kâtiplere 657 pek de yakışır!”

 
Toplam blog
: 312
: 1658
Kayıt tarihi
: 10.02.07
 
 

Önceleri konuşurdu insanlar, "yazmak", sonraların işi... Duygu ve düşüncelerimizin yanı sıra gözl..